Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Partilerin Üniversite Politikaları

Partilerin Üniversite Politikaları

3 partinin de (AK Parti, CHP, MHP) seçim beyannameleri yayınlandı. Ben üniversite olgusunu ciddiye alan biri olarak 3 partinin de bu konudaki görüşlerini merak ettim ve her bir metne, yeni bir şey bulurum ümidiyle baktım. Gerçekten, hiçbir peşin hüküm taşımadan ve üniversite konusunda ciddi, uygulanabilir politikalar olması için gayret sarf eden biri olarak, zenginleşmek ve ufkumu genişletmek üzere baktım. Maalesef, alışılmış ve artık çürümüş sakıza dönmüş laflardan başka bir şey yok beyannamelerde.

Bütün partiler, bir kere, üniversite konusunda ufuk açıcılık değil, tepkisellik refleksiyle görüş üretmeye çalışıyorlar. Beyannamelerdeki cümlelerin çoğu artık günlük gazete okuyucusunun bile edeceği cinsten yuvarlak laflar… Yuvarlak, içi boş ve uygulanabilirliği olmayan laflar. Sırf muhalefet olsun diye edilen laflar. 

Bütün partiler, üniversitelerin özerkliğini istiyorlar ama gene de bu meret hâlâ özerk değil. 

Niye?

Çünkü, “özerklik” dendiği zaman, devlet yapılanmasının içinde özgün bir yerin olmalı ve mâli açıdan da öz kaynaklarınla gelişebilmelisin. Kamu kaynağından beslenen hiçbir kurum, özerk olamaz. Kamu kaynağını kullanan iktidarlar, halka hesap verirler ve bu hesap verme de “denetleme” kurumunu getirir. Kamu kaynağından beslenen üniversitelerin özerkliği, ancak bir kahvehane gevezeliği hükmündedir.

Bugün üniversitelerin esas itibariyle 2 sorunu vardır: 

1) Bilgi üretme sorunu

2) Yönetim sorunu

Esas sorun, “bilgi üretme sorunu”dur. Harcıâlem bilgi dediğimiz malumat ile epistemolojik anlamda bilgiyi ayırt edemeyen bir üniversite batağındayız.  Öyle makaleler, öyle tezler, öyle kitaplar üretiliyor ki üniversitelerde, insanlığa hiçbir katkısı olmayan ve devamlı tekrar edilen veya nakledilen bilgiler bunlar. Bu gidişe dur denmesi için, köklü bir zihniyet devrimine ihtiyaç var ama bu ülkede bu devrimi yapacak hiçbir siyasi hareket yok. Bütün siyasiler, bir kanun maddesiyle hayata geçirilebilecek palyatif tekliflerden başka bir şey üretmiyor.

Üniversitelerin enerjisinin boşa harcanmasına yol açan sorun, yönetim sorunu; yani rektör seçimi sorunudur. 1992’den beri uygulanan 3 dereceli seçim sistemi, akademisyenleri, her seçimde biraz daha minimal gruplara bölmekte ve üniversiteler bu grupların çatışmasıyla zaman, enerji ve imkân israfı yaşamaktadır. 

Ayrıca, rektör seçimlerinin demokrasiyle falan alakası yoktur. Bu seçimler “atanmış seçmen” olan öğretim üyelerinin oylarıyla yapıldığından, her öğretim üyesi ataması, rektörlere verilecek oylara göre yapıldığından, üniversitelerde akademik endişeler değil, tarafdarlık ön plana çıkmakta ve böylece kalite sıfırlanmakta; akademisyenlik dejenere edilmektedir.

Bugün, bir anket yapılsa, öğretim üyelerinin çoğu, seçimlerden bîzâr olduklarını ifade edecekler ve rektörlerin atamayla gelmesi, böylece üniversitelerde tarafdarlaşmanın getirdiği dejenerasyonun önüne geçileceği konusunda görüş belirtecektir.

Hiçbir siyasi hareket, olayın gelip saplandığı bataklığı görmemekte, hepsi de janjanlı “demokrasi” laflarıyla, güya bizleri ikna etmeye çalışmaktadır. Hiçbir parti “Atayıp geçeceğim arkadaş rektörü!...” diyemez.  Böyle dediğinde oy kaybedeceğini zanneder.

Sözün özü sevgili dostlar, partilerin seçim beyannamelerine üniversite açısından bakacak olursak hiç birine oy verilmez ama gene de gidip oy kullanacağız. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi