Faruk Köse

Faruk Köse

AK Parti “Şeffaflık”ta ne kadar ikna edici?

AK Parti “Şeffaflık”ta ne kadar ikna edici?

AK Parti’nin “seçim beyannamesi”ni incelemeye devam ediyorum. Bugün, “şeffaflık” başlığı üzerinde duracağım.

Beyannamede şeffaflığı, “yönetimlerin hesap verme sorumluluğu açısından vazgeçilmez önemde” gören AK Parti, “adalet için olduğu kadar verimlilik için de gerekli” bulduğu “Şeffaflık”ı şöyle tanımlıyor: “Kamu kaynak, imkân ve uygulamalarının kişisel menfaatler için kullanılmaması ve haksız rekabetin önlenmesi...”

Devamındaki “neler yaptık?” başlığı altında sıralananlara da baktığımızda, genel olarak “mali/maddi kaynaklar, imkânlar ve uygulamalar”ı esas alan bu tanımlamanın izaha ihtiyacı var. Mesela;

 “Kamu kaynakları”nın, “kamu imkânları”nın ve “kamu uygulamaları”nın sadece maddi/mali kaynaklar, imkânlar ve uygulamalar olmadığı, kamunun elindeki yeraltı ve yerüstü maddi/mali kaynakların tümünün yanında, bunların yönetiminden oluş(turul)an “değer artışları”nın, “liyakat ve ihtiyaç”a göre “insan kaynağının yönetimi ve istihdamı”nın, “kamunun etki ettiği özel kaynaklar”ın, “kamu erki”nin “yaptırım ve tasarruf gücü”nün; yine “yasama ve yürütme gücü”nden doğan ve bunlara bağlı imkânların, her türlü “yasama ve “icra uygulamalarınının tümü”nün, “adaletin dağıtımı”nın ve “yargı sisteminin sevk ve idaresi”nin vb. de buna dahil edileceği belirtilmeliydi.

Bunların ve fazlasının seçim çalışmaları esnasında, ayrıntılarıyla, açık ve net olarak, kuşku bırakmayacak biçimde ve ikna edici nitelikte kamuoyuyla paylaşılması lazım. Bu kapsamda, “tüm işlerin şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir bir biçimde gerçekleşmesi”nin nasıl sağlanacağı, bu hususa dair “kuralların neler olacağı” ve “mekanizmanın nasıl işleyeceği”ne dair de “somut, açık ve net veriler” sunulması lazım.

Bu kapsamda, “kamu yönetimindeki politika ve uygulamalarda yolsuzlukla mücadeledeki kararlılık”tan söz edilirken, sümenaltı edilen “yolsuzluk iddiaları”nın ne zaman ve nasıl yargı denetimine iletileceğine dair de net vaatlere yer verilmeliydi. Bu yapılmazsa, beyannamede ifade edilen “halkı en üst siyasi ve bürokratik düzeyde bilgilendirme hesap verme” vaadi gerçekleşmiş olmaz.

Beyannamede “neler yaptık?” başlığı altında yazılanların da izaha ihtiyacı var. Mesela; “bizden önce kapalı kapılar ardında yapılan kamu ihaleleri, bugün TV’lerde canlı olarak yayınlanmaktadır” deniyor. Ancak biz biliyoruz ki canlı yayımlanan kısım sahnede olanlar. Sahnenin arkasında neler oluyor, sahneye çıkanlar oraya nasıl çıktılar, çık(a)mayanlarla ilgili durum nedir ve bunun gibi daha pek çok husus açık değil. Eğer tüm ihale süreci, “ihtiyaç” aşamasından “ihalenin kesinleşmesi ve devredilmesi”ne kadar tüm aşamalarıyla ve tüm gelişmelerle birlikte şeffaf olmadığı sürece, her zaman soru işaretleri olacaktır. Bu hususta beyanname eksik kalmış.

Yine, kamu uygulamaları hakkındaki süreçlere dair açık ve net bir işleyiş mekanizması yok. Şeffaflıkla ilgili yapılan mevzuat tek tek sayılıyor; ancak tüm bu yasaları uygulayacak kamu görevlilerinin “akredite atamalar”la işi başına getirilmesi ve “uygulamada mevzuatın devre dışı kalması”na dair hiçbir özeleştiri de, tedbir de bulunmuyor.

“Neler yapacağız” başlığı altında bir kez daha “şeffaf, katılımcı ve hesap verebilir olma” taahhüt ediliyor. Ancak, mesela şu sualin cevabı açık değil: Ben, herhangi bir “yasal hak”ka dayalı bir uygulamayı, “ticari sırlar” hariç olmak üzere, tüm aşamalarıyla istediğim zaman görebilecek miyim? Mesela bir işadamının bir bakanlıktaki yasal hakkına dayalı “onay/izin işlemi”ne dair süreci ve “aksayan yönler”inin niçin aksadığını, “dosyanın gel-gitleri”ni görebilecek miyim?

“Her türlü yolsuzlukla mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğiz” denirken, bunun yolunun, “yolsuzluk iddiaları”nın “bağımsız yargı”ya taşınması ve “mahkemelerin siyasi kararlarla dizayn edilmemesi” olduğuna vurgu yapılmaması ciddi bir eksiklik.

“Yolsuzlukla mücadele”ye dair “bütüncül bir yaklaşım” ilkesi önemli bir açılım. Ancak burada sözü edilen “hükümet-vatandaş-sivil toplum ve medya diyaloğu”nun “sağlıklı bir biçimde gerçekleşmesi”nin nasıl sağlanacağı soru işareti.

“Siyasi partilerin seçimden önce kaynaklarını ilan etme zorunluluğu”nun getirilecek olması önemli. Ancak bunun denetiminin nasıl olacağı müphem. Mesela, seçimden önce açıklanan bütçenin seçim çalışmaları bittiğinde ne kadar ve nasıl aşıldığına, farkın nasıl ve nerelerden karşılandığına dair şeffaf denetim nasıl yapılacak? Fark durumundaki yaptırımlar da belli değil. Bir de “kayıt dışı” gelir ve harcamaların nasıl denetleneceği ve yanlışların nasıl önleneceğine dair bir mekanizmanın öngörülmemiş olması önemli bir eksiklik.

“Mal bildirimleri”ne dair şeffaflığın sadece “elektronik ortamda takip” ve “bildirimin 2 yılda bir yapılması” yeterli olmayacaktır. Buna, “bildirilen mal” ile “yaşam biçimi/kalitesi” arasındaki uyum da dahil edilmeli. Yine, görev öncesi mal ve yaşam biçimi/kalitesi ile görev esnası ve sonrası mal ve yaşam biçimi/kalitesi, sürekli denetlenmeli, gözlenmeli ve hesap sorulabilir hale getirilmeli. Buna yakınları da dahil edilmeli.

Beyannamede “rüşvet”, “yolsuzluk” ve “kayırma”nın nasıl önleneceğine dair herhangi bir tedbirin/vaadin olmaması ciddi bir eksiklik.

AK Parti’nin seçim beyannamesinin “şeffaflık” bölümü bence yeterli değil. Metindeki eksiklerin seçim çalışmaları esnasında giderilmesi lazım. Aksi halde, kamuoyundaki algı ve çokça görülen menfi pratikler, ciddi bir sorun olarak ayağa dolanacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Faruk Köse Arşivi