Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ne eğlendik ne!

Ne eğlendik ne!

Ve nihayet 1 Mayıs’ı kutladık. Bilanço, .... gözaltı, ..

Radyo ve TV’ler günboyu çatışma haberleri geçtiler.. Günler öncesinden zaten tedirgin bir bekleyiş vardı.

Zaten bir kaç ay önceden seçim öncesi canlı bomba uyarıları yapılıyordu.. Taksim’de muhtemel bir canlı bomba eylemi sonucu onlarca kişi ezilebilirdi. Taksim’e çıkan 11 yol vardı. Ama yine de bölgede kriz halinde tahliye sorunu yaşanacaktı. Kötü niyetli gruplar çevredeki işletmelere, dini ve tarihi mekanlara, konsolosluklara zarar verebilirdi.. Onun için daha güvenli bir mekân öneriliyordu.. Taksim sadece 1 Mayıs için değil, bütün kitlesel gösterilere kapalıydı. Orayı bir kez açtınız mı, artık başkalarına hayır diyemeyecektiniz.. Herkes Taksim’e çıkmak isteyecek, her ay, hatta her hafta kriz yaşanacak, bölge provokasyonlara açık hale getirilecekti. Gezi olaylarında neler yaşandı malum..

Taksim’in şöyle bir özelliği var. 500 kişi ile Taksim’e çıkın kavşakları kontrol edin, metro çıkışı, meydana açılan yollardan bir saat içinde meydana binlerce insan toplanır. Kimi turist, kimi güvenlik görevlisi, kimi meraklı bu on binleri kendi kitleniz gibi gösterebilirsiniz.

1 Mayıs’ı kutlamak için Taksim’i isteyenlerin, dün, bugün 1 Mayıs için sadra şifa başka bir şey yapıyorlar mı ona bakmak gerek.. Sormak gerek başka illerde niye olay olmuyor.. Ya da oralarda nasıl bir kutlama yapılıyor.. kadın ve çocuk işçiler, modern sendikacılık, evde iş konusu tartışılıyor mu? İş kazaları, sosyal güvenlik, meslek eğitimi, emeğin kalite ve verimliliği, kıdem tazminatı, sosyal güvenlik konuları detayda konuşulan konular oldu.. Globalizm, Forex, Bitcoin, faiz, kur işçileri hiç ilgilendirmiyor mu? Vergi mevzuatı, teşvikler, işsizlik sigortası gibi konularda sendikaların söyleyecek bir sözleri yok mu? Üniversitelerle birlikte yaptıkları bir çalışma var mı? Yok değil, ama devede kulak gibi bir şey.. Bir düşünce kulüpleri bile yok..

Şimdi Taksim meydanının kapatılmasında şikâyet edenler, yarın izin verilse, olay çıksa yine kıyameti kopartırlar, kendilerini değil, iktidarı suçlarlar. Ortalığı birbirine katarlar.

Meydana gelirken sopaları, gaz maskeleri ile geliyorlar. Kavga etmeye beliyorlar.. Maksatları üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek.

Birileri Gezi olaylarından daha büyük olaylar bekliyordu. Suçlu iktidar olacaktı. Seçim öncesi iktidarı köşeye sıkıştırmak için 1 Mayıs’ı kullanmak istiyorlardı. Hatta birileri bu işi seçimleri erteletmeye kadar sürdürmek istiyordu.

Hak-İş ve Memur-Sen olaysız bir şekilde 1 Mayıs’ı kutladı, olumlu mesajlar verdiler. Onlar da işçi, onlar da sendikacı. İstanbuldakilere ne oluyor. Meydandakilerin bir kısmı işçi de değil. CHP’liler, ne kadar, Sol, Sosyalist, Komünist, anarşist, Marksist, terörist grupların sempatizanı varsa meydana çıkmaya çalışıyor. Tabi malum İslamcılar ve bazı paralel grup üyeleri de bunlara destek vermek için hazır bekliyorlar.

1 Mayıs için 1977’de yaşanan müessif bir olayı bahane ederek sokağa çıkanlar, acaba, istisnalar dışında, vefat eden anne - baba ya da dedelerinin, ninelerinin bırakın mezarlarını ziyaret etmeyi, yerini kendi başlarına bulabilirler mi acaba!? Dostlar alışverişte görsün kabilinden işler bunlar. Sembolik anlamda bu olayı hatırlamak, sembolik gruplar olarak orayı ziyaret etmek tamam da, sonrası!

Krizin sebebi, işçiler, sendikalar değil. Bir kriz lobisi var. DİSK, KESK, Tabibler Odası ve TMOB.. TÜRK-İŞ, HAK-İŞ, MEMUR-SEN ya da diğer odalar birliklerin hiçbiri bu inat ittifakı içinde yer almıyor..

Zaten devlet 1 Mayıs’ı resmi tatil ilan etmiş. Merkezi hükümet ve yerel yönetimler tarafından her türlü destek sağlanıyor. Birileri sun’i bir şekilde kriz çıkartma derdinde.. Her sene aynı şeyi yapıyorlar. Bu korku, panik havası insanları tedirgin ediyor. Bunun sandığa yansıması da ortada.. Sol partiler giderek oy kaybediyorlar.. Bu seçimde yine aynı şeyi göreceğiz. Nasıl BDP kendilerini Kürtlerin tek meşru temsilcisi olarak görüyorsa, DİSK ve KESK de kendilerini işçilerin tek meşru temsilcisi olarak görüyor sanki. 

Neyse korkulan olmadı.. Zaten sözü edilen örgütlerin de yönetici ve militan grupları, 50-100 kişi toplayıp direnmeye çalıştılar ama direnemediler. Bu örgütler kendi tabanlarını bile ikna edememişler anlaşılan. Biralı eylem yaparak eğlendiğini düşünüyor ve çevresine nasıl bir direniş sergilediklerini anlatarak bundan kendileri için vicdani bir tatmin sağlıyorlarsa bilmem. Selam ve dua ile.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi