Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Taşralı

Taşralı

Nurettin Topçu’nun Taşralı adlı hikâyesini okudunuz mu? Uzun bir hikâye…

Eğinli ya üstad, Eğinli bir aile İstanbul’a geliyor. Kocasının başına gelmedik kalmıyor. Yalanlar, iftiralar, sahtekârlıklar, adam aldatmalar, istismarlar gırla gidiyor.

Adam hapishanededir artık.

Kadının da başına gelmeyen kalmıyor. Hemen herkes kötülük ediyor.. . Hemen herkese kandırıyor onu.

Göçmenler, Çerkezler, güneydoğular, Karadenizliler ve ülkenin her yerinden İstanbul’a gelmiş feleğin çemberinden geçmiş ve İstanbul’un insanı ezen bir şehir haline gelmesine sebep olmuş insan kılığında yaratıklar…

Bir kişi yardımcı olur kadıncağıza…

O kadın şöyle düşünür, “bu ya Sivaslıdır ya da Erzincanlı…”

Doğruluk bir kere terk etti mi şehri bir daha kolay kolay geri gelmez.

Aisopos masallarında da var. 

Yolcu çölde ilerlerken bir kadın görmüş. Dünya güzeli… Gözlerini yere eğmiş öylece duruyor. Yolcu demiş ki:

Sen kimsin?

Kadın:

Doğru sözüm demiş ben…

Adam:

Niye şehri terk ettin de burada yalnız başına oturuyorsun?

Ne yapayım demiş kadın. Ne yapayım? Evvelce yalana daha az kişide rastlanıyordu, şimdi ne denilse, kim ne konuşsa içine yalan karıştırmadan edemiyor. Demiş kadın.

Yalan sözün doğru sözden çok olduğu yerlerde yaşamak insanlar için ama gerçek insanlar için zorlaşır, acılaşır, dayanılmaz olur.

Durduk yere şehrin yaşanamaz oluşu boşuna değildir.

Yalancıların bazıları iddia ederler.. Yahu bir eskiye bak, bir de yeniye… Niye şikâyet ediyorsun, yaşamana bak, musluklar akarken kovanı doldurmaya bak… filan gibi…

Oysa yaşamak doğrular için ne kadar zordur artık…

Onu kol saatleri, ayakkabı kutuları, banka hesapları, hesapsızlıklar doyurmaz ki…

Doğru söz şehirden kaçmıştır artık ara ki bulasın…

En iyisi çöllere gitmektir o zaman belki o kadın hala oradadır, kim bilir?

Kırsal Kalkınma

Kırsal Kalkınma toplantısını izledim televizyonlardan…

Eskiden biz yapardık…

Olsun bu da iyi…

Toprak ve suyun aşkından bahsediliyor; “benim sadık yârim kara topraktır” filan deniyor… Veysel hatırlanıyor…

Üstüne üstlük sanki benim toprak ve suya dair kitaplarımdan alıntı yapılıyor.

“Dere yataklarına ev yaparsanız tabiat gereken cevabı verir” filan deniyor…

Kim yaptı kardeşim o zaman bu dere yataklarına evleri, kocaman toki konutlarını, avm’leri, plazaları, ambarları, towersları…

Ben mi yaptım?

İnşaat sektöründen başka övünülecek neyimiz var?

Bu şehirlerin hali ne böyle?

Doğru söz, doğru mimari, doğru tavır, doğru gelişme, doğru şehircilik anlayışı niçin terk etti şehri?

Bu şehirlere saat kulelerini kim dikti, kapıları kim koydu, adları hep gâvurca olan avm’leri kim şehrin ortasına kondurdu? Kentsel dönüşüm yalanı-talanı-planıyla şehrin ahlâkını bozacak iğrenç yapılaşmaya, betonlaşmaya kim izin verdi?

Kubbeyi yere kim koydu kardeşim?

Çıksın ortaya…

Desin ki, gafletteydim, gelişme diye yüksek binalara sahip olmayı sanıyordum.

Gelişme diye, kalkınma diye irileşmeyi yığınlaşmayı kalabalıklaşmayı düşünüyordum.

Allah beni affetsin, hepinizden özür diliyorum.

Turgut Cansever hocayı biliyordum ama okumamıştım. Şimdi affedin beni desin.

Ve ilk icraatını bazı belediye reislerini görevden alarak yapsın…

Hadi göreyim!

Belki bağışlarım…

Kırsal Kalkınma

Osmanlı hukuku, kanunnameleri elbette İslam hukukuna dayanır. Birinci başvuru kaynağı Kur’an’dır. Sonra sünnet, sonra kıyas-ı fukaha, icma-i ümmet… Ardından örf adet, gelenek görenekler gelebilir.

Bir de eski hukuklar… Mesela Hammurabi kanunlarına müracaat etmiştir Osmanlı… Öyle ya eskiden bir kanun koyucu varsa bu boşuna değildir. Hatta Cengiz yasaları…

Mesela mera hukukumuz Cengiz yasalarından gelir.

Mera kadimden beri meradır, hususiyeti değiştirilemez.

Osmanlı’da biri dere yatağına, su toplama havzasına konak yapmış. Muhteşem bir konak…

Tabii şikâyet ve ardından hüküm: dere yatağına ev yapılamaz. Yıkılsın. Bu kadı hükmü tatmin etmemiş Padişahı…

Ferman yayınlamış.

“Onun ahretteki evi de tarumar edile…”

Yani gidin yıkın bir de beddua edin ki ahrette de evi olmasın…

O kadar kötü bir iştir yani dere yatağına ev yapmak, meraları işgal etmek…

Bunları yapanların ahretteki evleri de tarumar edile…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi