Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Seçimmiş, ne seçimi?

Seçimmiş, ne seçimi?

Seçimleri hiç ama hiç önemsemiyorum. 

Hep aynı süreç…

Demokrasi oyunu içinde rol alanlar tiyatro sahnesinde milleti eğlendiriyorlar, o kadar.

Filanın oğlu, filanın, kızı, filanın gelini, damadı derken, filanın doktoru, filanın rejisörü, yapımcısı, filanın danışmanı, metin yazarı, falancanın kasası, talancının emir eri, diğerinin müteahhidi…

“Şu şahıs biz yerel yönetimlerde iken teftiş yapmıştı da risk alıp aklamıştı, sağ olsun onu da yazın bir sıraya…”

Mırın kırın…

“Yazamazsanız bir kuruma genel müdür filan yaparsınız canım…”

“Şu genç hayli bir müddet yanımızda çantamızı taşıdı, onun yanındaki bizim için birkaç kişi dövdü.” 

“Biz ahde vefaya çok önem veririz, bu arkadaşları bir yerlere getirmeyeceğiz de kimi getireceğiz?”

Millet kendini seçmen zannediyor ve önüne getirilen tabloya inandırılıyor.

Güya seçiyor…

Ne seçiyor, kimi seçiyor, neden seçiyor, nasıl seçiyor?... Bilen varsa beri gelsin.

Allah ‘emanetin ehline verilmesini’ emrediyor.

‘Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu’ diye hatırlatıyor.

Kimsenin umurunda değil.

KPSS sınavına girse elli bile alamayacak adamlar ülkeyi yönetiyorlar.

Biri de bir yalan uydurmuş “karizma” diye, echel de ebleh ile bir olmuş ona sarılıyor.

Ne demekse karizma?...

Image-maker’ların saltanatının sürdüğü yerde bekle ki bir devlet adamı çıksın da ülkeyi ve milleti makûs talihinden kurtarsın.

Partiler zilletin ve istikbale uzanmanın atlama taşlarıdır. İtibarları menşelerinden geliyor. Hepsi de Avrupalı… Demokrasi oyununun figüranlarını yetiştiren sahne arkası sahte mektepler…

Asıl Senaryoyu Yazdığını Zanneden Kurum

Pekâla asıl senaryoyu yazan kim?

Onu da deşifre edeyim hemen.

Partileri ve onların genel başkanlarından tutun kadrolarını tayin ve terfi ettiren Yenimahalle’deki malum istihbarat organizasyonu…

Ülkenin kaderini başkalarına teslim etmemeye azmetmiş Teşkilat-ı Mahsusa’dan beri kendini memleketin asıl müddei sanan çokbilmiş zevat.

Mecburen çok biliyor veya çok bildiğini zannediyor. Öyle ya istihbaratçı, bütün bilgiler ona akıyor, onda toplanıyor.

Kimse sormuyor ama…

Nasıl bir bilgi bu?…

Değerli mi, değersiz mi?

Onun bunun yatak odası bilgileri, onun bunun zaafları, onun bunun serveti ve bağlantıları ile alakalı polisiye bilgiler. Yahut askeri bilgiler ne çıkar? Askeri bilgi olunca daha mühim bir bilgi mi oluyor?

Eski askerler, polisler ya da benzeri sosyal bilimciler toplanmış ülkenin geleceğine dair ahkâm kesiyorlar. Onu oraya, şunu şuraya tayin ediyorlar. Partilere genel başkan atıyorlar, ya da adam sokuyorlar, çözüm süreci gibi bir takım programları dayatıyorlar. 

Sanırsın ki müthiş strateji uzmanları…

Dış politikayı içmişler… Ülkeleri yakından tanıyorlar. Karşı istihbarat o biçim…

Ne gezer…

Yaptıkları-Mehmet Eymür’ün Milliyet’te yayınlanan hatıralarından biliyorum- fakülte öğrencilerini takip etmek, rapor yazmak… Bizim Mümtaz’ın Siyasal önünde çekilmiş resmini koymuş mesela… Ne muhteşem bir istihbaratçılık… Yoksa o zamandan mı anlamış Mümtaz’ın cemaate yazacağını…

Kaç karşı istihbaratı önlemiş, kaç tezgahı boşa çıkarmış yahut hangi düşman bloğunda mahir bir iş başarmışlar?

Hiç…

CIA ajanlarının üstelik de telif ücretine bile değmez raporlarını önemseyip baştacı yapmışlar ve kendi toplumlarının bin yıllık ilmine, mayasına, hikmetine kulak asmadan bu topraklara ve insanlarına dayatmışlar…

David Phillips ile Henry Barkey’in yazdığı raporlardan üretilmiş çözüm süreçlerini ülkenin en önemli meselesi haline getirirsin bütün siyasa da buna kilitlenir, olur biter…

Kendi kendini kandırırsın…

O ne müthiş eda, o ne müthiş kendine güven duygusu öyle…

Ülkede Öneş ne derse o oluyor, benim yirmi yıldır izlediğim kadarıyla…

Hadi itiraz etsin bakalım herhangi bir lider?

Desin ki biz ondan emir almayız, o da kim oluyormuş… Emekli bir adam…

Hadi desinler…

O zaman sorarım mesela Sayın Erdoğan’a…

İdamlar geri gelsin dediğinin ertesi günü Sayın Öneş çıktı TV’lere ve devlet ana rolünde yumuşak bir üslupla şöyle dedi:

Çözüm süreci devam etmezse AKP bölünür… O güne kadar Ak parti diyordu, nedense o gün AKP dedi…

Ve Sayın Erdoğan da idamlar geri gelsin diyen Sayın (Erdoğan)Başbakan da tornistan etti ve sürece yapıştı…

Öyle gidiyor şimdilik bakalım…

Diğerleri için de özel bilgileri paylaşacağım yakında…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi