Ahmet Türk

Ahmet Türk

Suriyeli Sığınmacılar Meselesi

Suriyeli Sığınmacılar Meselesi

Suriyeli sığınmacıların daha uzun süre Türkiye’de yaşamlarını sürdüreceği gerçeği bir an önce iç politik algı düzeyinde kabul edilmeli, popülist politikalar terk edilip elzem tedbirler bir an önce alınmalıdır” tespitleri istikametinde ciddi tavsiyeler alan siyasi iktidar, bu gerçeğe uygun politikaları hâlâ net bir zemine taşıyamadı.

Hadisenin sosyolojik ve güvenlik boyundaki ihmaller adeta sorunlar yumağı haline geldi. Gelinen aşamada, gerek sığınmacıların karşılaştığı sorunlar, gerekse sığınmacılardan kaynaklanan sorunlar, sürecin “erdemli ve insanî” boyutuna zeval verecek noktaya gelmiş durumdadır..! Öyle ki, sığınmacıların yaşadığı ortama adaptasyon ve yerel halkla ilişkilerindeki sorunlar MGK gündeminde bile tehdit ve risk başlığı altında değerlendirilmeye alındı! 

Maalesef hâlâ Suriye sınır yönetimi başta olmak üzere, mevcut sığınmacılar ve sınırın ötesindeki potansiyel sığınmacılar her türlü dış müdahaleye açık haldedir. Suriyeli sığınmacıların yerel halkla etkileşimi konularından tutun, statülerini kalıcılaştırma veya pekiştirme konuları kötü yönetilmektedir. Hatay-Reyhanlı, Kilis-Öncüpınar ve çevresi patlamaya hazır bomba gibidir… Suriyeli sığınmacılar kaynaklı; ekonomik, idari, dini-mezhebi ve sosyal “tahribat” hızla artmaktadır. 

Hiçbir sığınmacı, sığındığı ülkenin içerisinde kendisine tahsis edilen kısımları haricinde serbestçe dolaşamaz… Eğer dolaşıyorsa, bu durum otoritenin sorumsuzluğuna delalettir. Bu husustaki tedbirsizlik, en başta sığınmacı insanların güvenliği ve yaşam kalitelerini kötüleşmesine ve yeni karşılaştıkları sosyal dokuyla oluşacak uyumun güçleşmesine neden olur… 

Şu anda sığınmacılarla alakalı en ciddi sorun, sınır bölgelerindeki illerde sığınmacılar için oluşturulmuş yerleşkelerden büyük şehirlere bir şekilde gelen veya “getirilen” insanların iç acıtan korkunç halleridir. Bu durum en fazla bizzat Suriyeli sığınmacılar rahatsız olmaktadırlar. Şehirlerde kentsel dönüşüme uğradığı için boşaltılan mekânlara yerleştirip dilenen ve dilendirilen sığınmacılara azami dikkat edilmesi gerekiyor. Şu anda bırakın cami önlerini, market kapılarında ve yiyecek içecek dükkânlarının önlerinde, sıkışan trafikte“sistemli” bir şekilde dilendirilmektedirler. Malumunuz dilencilik sektörü “sistemli” bir sektördür. Normalde dışarıdan gelen bir kitle elini kolunu sallaya sallaya dilenemez. Bunlara şu anda bu sektörün taşeronluğu yaptırılmaktadır. Dilenmeyenler veya dilendirilmeyenler ise çok ucuz yevmiyeler karşılığında köle gibi çalıştırılmaktadır.  

İşin acı tarafı ise her zamanki gibi en kolay istismar edilen sığınmacı çocuklar ve kadınların durumu… Mazlumder’in raporuna göre; Suriyeli kadın sığınmacılar arasında ucuz işgücü, ikinci evlilik ve fuhuş için kullanılanların sayısı her geçen gün artmaktadır. Daha vahimi, fuhşa sürüklenen Suriyelilerin yaşı 12-13’e kadar düşmüş durumdadır! Kamp dışındaki kadın ve çocukların acilen koruma altına alınması gerekiyor. Bu insanlar ivedilikle sığınmacı yerleşkelerine gönderilmelidir. Çünkü sokakta kalmaya devam ettikçe suiistimaller ve istismarlar artacak suça bulaşacak veya bulaştırılacaktır. 

Hülasa, 

Gelinen aşamada “onlar vahşetten kaçan din kardeşlerimiz ve misafirlerimiz” ile başlayan olumlu düşünceler yerini “misafir misafirliğini bilmeli” şeklindeki sınırlayıcı ve ötekileştirici misafirlik vurgusuna terk etmiş durumdadır… Bu çok tehlikeli bir durumdur ve bunun müsebbibi de süreci “kötü” yönetenlerdir. 

Devletin sistemli biçimde sığınmacı insanlara “güvenli” bir düzen oluşturması birinci şart… Ama bu şartı ıskalayıp sürekli sığınmacılarla alakalı halka düşen görevlerin ön plana çıkartılıp hatırlatılması ciddi haksızlıktır. Bu mülteci sürecini yürüten siyasi otoritenin bilhassa sığınmacı kadın ve çocukların maruz kaldığı mağduriyet ve istismar alanlarını görmezden gelip “gidişat iyi değil, duruma vaziyet edin” ikazlarını ve ikaz sahiplerini; ‘dini bir zorunluluk’, ‘merhamet’ ve ‘vicdan’ noktasından itham ederek savmayı bırakmalıdır’ İvedilikle bu konudaki yükümlülüklerini “tam” olarak îfâ etmeye başlamalıdırlar. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Türk Arşivi