Ekrem Kızıltaş

Ekrem Kızıltaş

Hiçbir şey eskisi gibi olmadı..

Hiçbir şey eskisi gibi olmadı..

Geçtiğimiz günlerde, ‘hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı’ söylendiği günün, 11 Eylül 2001’in yıldönümüydü.

Dünya Ticaret Merkezi’nin kulelerinden birisine uçak çarptı-rıldı-ktan az sonra başlayan TV yayınları, ilk bakışta bir film gibi idi. ABD’lilerin yapmayı sevdiği türden bir film gibi...

Sonra ikinci uçak gelip diğer kuleye çarptığında, olup bitenin feci bir gerçek olduğu anlaşıldı.

Evet olup biten gerçekti: İçinde yolcularıyla 4 uçak kaçırılmış, bunlardan iki tanesi, kısa aralıklarla Dünya Ticaret Merkezi’nin ikiz kulelerine çarp-tırıl-mıştı...

Uçaklardan birinin Pentagon’a çarptığı öne sürüldü. Öne sürüldü diyoruz, çünkü Pentagon’a çarpan şeyin bir uçak olup olmadığı belirsiz.

Pentagon’a bir şeyin çarptığı kesin. Ama bunun bir yolcu uçağı olmadığı da kesin. Pentagon’a çarpan şeyin roket ya da en kötü ihtimalle bir savaş uçağı olduğu sanılıyor.

İkiz Kulelere çarpan iki uçak, bütün dünyanın bilgisi dahilinde. Ama olayın üzerinden 7 sene geçmiş olmasına rağmen, Pentagon’a çarpan uçakla alakalı net görüntüler hâlâ ortada yok.

Oysa özellikle Pentagon gibi bir yere bir uçak çarptı ise, bunun yüzlerce görüntüsü olması icap ederdi. Pentagon’un ve çevresinde bulunan binaların güvenlik kameralarının hepsi birden o gün bozulmadı ise tabii...

Uçaklardan dördüncüsünün Beyaz Saray’ı hedef aldığı ve durumun farkına varan yolcular tarafından düşürüldüğü açıklandı.

Uçağın yolcular tarafından mı, yoksa ABD Hava Kuvvetleri tarafından mı düşürüldüğü, tartışmalı konulardan birisi.

Kulelerin çökmesi de hâlâ tartışma konusu. Hele herhangi bir darbeye maruz kalmayan 7 No’lu kulenin neden çöktüğü, tamamen karanlıkta kalan bir husus.

11 Eylül saldırıları ABD’yi olduğu kadar bütün dünyayı da şok eden saldırılardı.

Masum insanların bulunduğu yolcu uçaklarının, yine içlerinde masum insanların bulunduğu gökdelenlere çarptırılması suretiyle yapılan bu eylem, sıradan insanların, bırakın düşünmeyi rüyalarında bile görmek istemeyeceği bir şeydi. Benzeri, ancak uçuk Hollywood filmlerinde görülebilecek türden bir şey.

Kaçırılan 4 yolcu uçağının belli hedeflere yönlendirilmesi ve çarptırılması suretiyle gerçekleştirilen saldırı, son derecede sofistike bir eylemdi. O günlerde de belirtildiği gibi, ancak sistemin içinden ya da sisteme yakın birilerinin yapabileceği bir eylem.

Sözkonusu saldırıların hakikaten Usame bin Ladin ve ona bağlı olarak çalışan El-Kaide tarafından mı yapıldığı yoksa işin içinde başka şeylerin mi olduğu, cevabı hâlâ aranan bir soru.

Saldırıların hemen ardından, böylesine vahşi bir saldırıya sevinebilecek, hatta bunun için kutlama yapabilecek insanların bulunduğu şeklinde bir hava oluşturulmaya çalışıldığı ve bunun için bazı televizyonlar tarafından, konuyla hiç alakası olmayan bazı görüntülerin kullanıldığı da hatırlardadır.

Aradan geçen 7 yıla rağmen cevabı bulunamayan ya da hâlâ tartışmalı kalan şeyler, bunlardan ibaret değil tabii ki.

Kolayca cevaplandırılabilecek bazı sorular bile; mesela İkiz Kulelerde hayatını kaybeden üç bine yakın insan arasında, Yahudi asıllı kimse olup olmadığı sorusu bile hâlâ cevapsız...

Esas mesele ise şu: 11 Eylül 2001’de ABD’de yaşanan ve sadece ABD’lileri değil, bütün dünyayı korkuya boğan olaylar, hakikaten anlatıldığı gibi mi oldu; yoksa, sonrası için planlanan şeylere bir kılıf bulabilmek için, içerden birileri tarafından mı gerçekleştirildi?..

Sahi, 11 Eylül 2001’de, aslında tam olarak neler oldu acaba?..

11 Eylül 2001’den sonra, dünyadaki hiçbir şey eskisi gibi olmadı çünkü...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ekrem Kızıltaş Arşivi