Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Yasin Aktay! Türkçe’de Ona Türkü Değil, İlahi Denir

Yasin Aktay! Türkçe’de Ona Türkü Değil, İlahi Denir

Mehmed isminin nereden geldiğini bilirsiniz. Efendimizin isminden. O’nun adını zikrederken saygısızlık etme veya salavat getirmeyi ihmal etme endişesi ile adını direk kullanmaktan imtina eden başka bir millet yoktur. Sultan 1. Ahmed Han, ne zaman Peygamberimizin adını duysa ayağa kalkar salavat getirirmiş. Milletimizin Peygamber sevgisine, salavat hassâsiyetine dâir iki örnek. 

Yedisinden yetmişine milletimiz, iki türlü salavat getirir. Biri, düz okunduğu gibi. Diğeri ise Itri’nin muhteşem bestesi olan salât-ı ümmiye. Buhûrîzâde Mustafa Itrî Efendi’nin segâh makamında bestelediği salat-ı ümmiye, tıpkı tekbiri gibi Müslümanların âdete ortak marşıdır. Her Müslüman evinde bilinir ve okunur. 

Nereye geleceğimi anladınız. Yasin Aktay sâyesinde, salavatın türküsü olduğunu da öğrendik. Siirt kültüründe varmış ve Kürtçeymiş. Siirtli kadınlar, sarma sararken, halay çekerken bu türküyle salavat getirirlermiş. Düğünlerde de okunurmuş.

Bilemem. Doğru olabilir. Fakat, salavatlı türküye benim aklım ermedi. Birincisi, böyle bir türkü varsa ve bununla halay çekiliyorsa Diyânet’in âcilen bu işe el atması lâzım. İkincisi, Yasin Aktay, bir sosyolog. Bu milletin aslî kültürünü, inancını, hassâsiyetlerini bilmemesi imkânsız. Oy devşirmek uğruna, Siirtli kadınların arabesk kültürüne, kadınlar matinesine prim vermek zorunda değildi. Hadi verdi, yayınlamak zorunda değildi.

Hadi hepsi oldu, savunmak zorunda değildi. Efendim, düğünlerde söyleniyormuş. Seçim de bir düğünmüş. “Su-i misal, misal olamaz.” diye bir söz vardır. Siirt’te böyle bir gelenek var diye öpüp başımıza koyacak değiliz. 

“Türküde, ‘Salli Ala Muhammed’ denir mi? denir. Neden denilmesin? Türkçe’de de birçok türkümüz var. ‘Hak la ilahe illallah’ denilen türkülerimiz var.” açıklaması, şimdiki gençlerin deyimiyle “korkunç”. Bir sosyoloğun, hem de ud çalan bir sosyoloğun türkü ile ilâhi ve nefes arasındaki farkı bilmediğine ihtimal vermek istemiyorum. Ayrıca, el çırpılıp halay çekilen bir ilâhi hiç görmedim. Varsa cehâletime bağışlayın.

“Erdoğan’a salavat getirdi.” gibi abuk subuk suçlamalara katılmam. Kendisi de açıkladı. Nakarat bölümü salavat olan türküye, yeniden söz yazmış. “Erdoğan’a salavat getirdi.” ne demek? Adam, “Salli alâ Erdoğan.” derse bu suçlama yapılır. Salli alâ Muhammed’in manası bellidir. 

 “Ama, yalakalık?” derseniz orasını bilemem.

Bir mevlit veya terâvih düşünün. Itrî’nin nağmelerinin gökkubbeye yükselişini. Hanımların edeble, huşu ile salavat getirişini… Bir de el çırparak kendi bestelerini çığıran ve halay çeken kadınları düşünün. Salavat kelimesi ile çığırmak kelimesini  bir arada kullanmaktan bile utanıyorum ama, manzarayı anlatan başka kelime bulamadım.  

Eleştirilere, “Kültürümüzü bilmeyenler..” diye göğüs geren Siirtlilere sormak istiyorum.

Hangisi bizim kültürümüz? Hangisi bizim geleneğimiz? Hangisi bizim doğrumuz?

Aziz okuyucu,

Bu yazının hedefi, hangi partiden olursa olsun, Peygamberimiz hususunda hassas olan Müslümanlar. O’nun adı geçtiğinde salavat getirenler. Son Peygamber olduğuna şehâdet edenler.  

Charlie Hebdo meselesinde edepsizlik edenlerin, ellerini oğuşturanların, karşı çıkmayanların, içten içe sevinenlerin, Yasin Aktay’ı eleştirmeye hakları yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi