İshak Özen

İshak Özen

Selfie Çubuğunda Ramazan

Selfie Çubuğunda Ramazan

“Ruhların şöleni” ve “Müslümanların yüzündeki cennet ışıltısı” Ramazan bir kez daha çaldı kapımızı. Bir kez daha gönüllerimizin kirini pasını, yüreklerimizin tortusunu silip süpürmeye geldi. İstanbul Eyüp Belediyesinin Ramazan programlarının tanıtımlarında kullandığı cümle hoşuma gitti: “Ramazan bizi bulduğu gibi bırakmaz.” Elbette öyledir. Kendisine en uzak, en yabancı olana dahi muhakkak bir yönüyle dokunur Ramazan. Ancak bu dokunuşa layık olabilmek de önemli.

Medeniyetimiz, iyilik medeniyeti (idi). Ancak en son Gaziantep’te, kalp krizi geçiren yolcusunu yol kenarına terk edip giden dolmuşçu örneğinde bir kez daha görüldüğü gibi pörsümeye, unutulmaya yüz tuttu. Geçen haftalarda sıkça anlatıldı. Süleyman Demirel muhalefette olduğu sıralarda kendisine “Memleketin gidişatını tek kelimeyle özetleyebilir misiniz?” diye soran gazeteciye “iyi” der. Gazeteci şaşırır, Demirel devam eder, “ama iki kelimeyle özetlememi isterseniz iyi değil.” Maalesef memlekette durum bugün de aynı. Hülasa edecek olursak İbrahim Tenekeci’nin dünkü yazısından ödünç alarak şunu söyleyebiliriz: “İyilikler denizde çırpınıp durmaktadır.” Bir ödünç de Arif Nihat Asya’dan alalım: “İyiliğin türbesine türbedar oldu iyi”.

Yaşadığım şehirde Emniyet Müdürlüğünün hemen yanında art arda sıralanmış “alma”, “inanma”, “güvenme”, vb. uyarılar yazılı billboardlar var. Onları her gördüğümde içim burkulur. Her defasında geldiğimiz noktayla yeniden yüzleşerek üzülür, Müslümanlığımdan, insanlığımdan utanırım. Sonra da o billboardları başka yerlerde görmediğime şükreder, onunla teselli olurum. Ramazan, bari bu sefer bizi bulduğu gibi bırakmasa da o billboardlar değişse.

Tarihi ve turistik mekanların tamamı şu yeni mamül selfie çubuğu satıcılarıyla dolu. İletişim çağındayız ancak yoldan geçen birine -tıpkı bir zamanlar olduğu gibi- “rica etsem bi fotoğrafımızı çekebilir misiniz acaba?” demek yerine gün boyu elinde upuzun metal bir alametle dolaşmayı kolaylık sayıyor insanlık. İnsanlarla tanışmamayı, hiç kimseyle konuşmamayı, sözüm ona hiç kimseye muhtaç olmamayı konforlu bir hayat belliyor.

İletişim çağındaki bu iletişimsizlikten Müslümanlar da nasibini alıyor.  Hac için, umre için, en nihayetinde bilişmek, tanışmak için kutsal topraklara gidip bir Müslümanla kucaklaşmadan, kaynaşmadan yurda dönmek hac zannediliyor. Ramazan keşke ilişkilerimize, kardeşliğimize de gelse ve bulduğu gibi bırakmasa bizi.

Ramazan, bize geldiği gibi keşke tüm dünyaya da gelse. İsrail’e, Amerika’ya, İngiltere’ye, Çin’e, Hindistan’a, Rusya’ya, Myanmar’a… Cemal’in tecellileriyle gelse ve aydınlansa dünya. Yahut Celal’le. Ve bulduğu gibi bırakmasa…    

   

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İshak Özen Arşivi