Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

IRKIMA YOK İZMİHLAL...

IRKIMA YOK İZMİHLAL...

AKİF’TE IRK, KAVİM, MİLLET, ÜMMET, CEMAAT VE CEMİYET GİBİ KAVRAMLARIN TEMELLERİ

Aslında Mehmet Akif’i tanımadan, bilmeden, yazdıklarını okumadan saldırıyorlar.
İçerden ve dışarıdan bu saldırı…
Zira bin yıllık mayanın ortak vicdanı ve sesidir o.
O vahdetin kalemi, iman atlasımızın son devrindeki nişanemizdir o.
“Yok musun ey adl-i İlahi” diye haykıran da odur.
“Müslümanlık bilmem ama galiba göklerdedir” diyen de o.
Ondaki millet kavramı tam da şu mısralarda mündemiçtir.

“Ya Rab bu yüreklerdeki ses dinmeyecek mi
Senden daha bir emr-i sükun inmeyecek mi
Her an ediyorsun bizi makhur-i celalin
Kurban olayım nerde senin, nerde cemalin
Sendense eğer çektiğimiz bunca devahi
Kimden kime feryad edelim söyle ilahi
Le-yüsele binlerce sual olsa da kurban
İnsan bu muammalara dehşetle nigehban
Bir şahsa esir olmayı bir koskoca millet
Mekrinle mi ya Rab sanıyor kendine devlet”

İstibdada şiddetle karşı çıkan Akif’e göre millet, bir şahsa esir olan yığınlar değil Hakka adanmış bir milliyettir. O milliyeti temsil eden, yaşatan cemiyettir.

Akif’te cemiyet, cemaat, ümmet, millet, kavim, ırk, Türk, Kürt, Çerkez, Arap, Arnavut şiirlerinde tam da yerinde ve ağyarına mani, efradını cami biçimde kullanılmıştır.

Bugün bir takım kalemşorlar oradan ya da buradan aldıkları taktikler veya kuru bilgilerle Akif’i kendilerince değerlendirmektedirler.

Irk tabirini yanlış kullanmışmış da… Veya Demirtaş’ın söylediği gibi İstiklal Marşında ırkçılık yapmış da…

Savunmaya çalışanlar da abesle iştigal ediyorlar.

Akif’in güya hatalarını çıkaran sözüm ona Osmanlı olma fehmindeki fesliler gibi davranıyorlar.

Onun davasını bilmeden yargılıyorlar.

Ondaki istibdad karşıtlığını başkaca temsil eden aydınımız aslında pek azdır. Üç beş kuruş verince zangoçluğuna başlayan ve sahibinin sesi olan yarı aydınlardan ne kadar da farklı ve temellidir.

Geçici bir eleştiri, bir zaaf değildir onun istibdada karşı olması. İdeoloçyasının icabıdır. 

“Yıkıldın gittin amma ey mülevves devri istibdad
Bıraktın milletin kalbinde çıkmaz bir mülevves yad
Diyor ecdadımız makberlerinden ey sefil ahfad
Niçin binlerce masum öldürürken her gelen cellad
Huruş etmezdi mezbuhane olsun kimseden feryad

O birkaç hayma halkından cihangirane bir devlet
Çıkarmış bir zaman dünyayı lerzan eylemiş millet
Zaman gelsin de görsün böyle dünyalar kadar zillet
Otuz üç yıl devam etsin, başından gitmesin nekbet
Bu bir ibrettir amma olmıyaydık böyle bir ibret”

Sayın Demirtaş eğer Türkiye partisi yapmak istiyorsa partisini, her şeyden evvel bütün anayasalardan bile daha çok ve sağlam ortak paydamız olmuş, bir toplumsal mukavele olmuş İstiklal Marşımızın ruhunu anlamalı ve onu yazan şahsı tanımalıdır.

Acaba Akif’in tırnağı kadar halkçı, toplumcu, istibdada, tek adam yönetimine karşı bütün solu toplasan bir âdem çıkmış mıdır düşünce hayatımızda? Düşünce hayatımızda ve son devir siyaset tarihimizde…

İstiklal Marşımızda geçen “ırkıma yok izmihlal” ifadesini vezin kalıbına uydurmak için yazdığını iddia edenler de Akif’i hiç tanımıyorlar.

Akif, aruza o kadar vakıftır ki onun Türkçesi o kadar zengin ve geniş bir kültür ve medeniyet coğrafyasına uzanır ki, ırkıma yerine kullanabileceği binlerce kelime vardır. Yani Akif sırf vezin tutsun diye böyle bir kelimeye sarılmış değildir.

Millete dese de kalıp tutmaktadır, başka yüzlerce kelimeye müracaat etse de…

Dolayısıyla ırk kavramını bilerek ve yerinde kullanmıştır.

Kavmime yok izmihlal de demez. Zira onun ümmet, kavim, cemaat, cemiyet, millet gibi kavramları kullanmasında bir zafiyet yoktur.

Ayrıca Akif Veteriner Hekimdir ve genetik ilmine vakıftır.

Avrupa’da tıp ve genetikte sayısız buluşlar, olağanüstü gelişmeler söz konusudur. İkinci dünya savaşına doğru yaşanan süreçte Avrupa’da zuhur eden ırkçılık ve faşizm dalgaları belki bu evvelki genetik araştırmalardan yararlanmıştır ama o müzikten ve resimden bile yola çıkmasını zaten bilen sancılı hareketlerdir. 

Özellikle Avrupa emperyalistleri başta da İngilizlerin peşi sıra geç kalmış nasyonalist üstü şizofren akımlar emperyalist emellerini ve dünyayı paylaşım planlarını bu İngiliz kıskançlığı üzerine kurgulamışlardır. Alman nazizmi gibi… 

Akif’in ırka yüklediği kavram ümmet ile de millet ile de açıklanamaz.

O bir tarihselcilik ve ecdada dair bir genetopik karakterden yani ıradan bahsetmektedir. Mayanın bilimsel açılımıdır yani.

İnsanı ve davranışlarını belirleyen ıraya dikkat çekmektedir. Bu davranış kodları da hem genotipik hem fenotipik olarak kromozomlarda yer almaktadır. Bu geniş bir akvamı ilgilendiren kodlar aslında Büyük Doğu’nun kavimlerinin birçoğunda ortak davranışlardır. 

İzmihlal buna bir göndermedir. Başka bir yerde de ırkına çek diye öğüt verirken bu davranış kodları işaret edilmektedir.

Vefakârlık, fedakarlık, merhamet, adalet duygusu, emaneti ehline verme, emanete hıyanet etmeme, mertlik, cengaverlik, kanaatkarlık, tevekkül, sabır, hürmet, aşk, irfan, sadakat vb kavramlarla açıklanabilen Şarkın Allah’a adanmış ve özellikle de son Osmanlı toplumsal yapısının temellerini oluşturan bütün akvam bu dairenin içinde değerlendirilmektedir.  

Bakınız, Süleymaniye Kürsüsünde şiirinde nasıl açıklıyor bu mevzuyu:

“Ayrılık hissi nasıl girdi sizin beyninize
Fikri kavmiyeti şeytan mı sokan beyninize
Birbirinden müteferrik bu kadar akvamı
Aynı milliyetin altında tutan İslam’ı
Temelinden yıkacak zelzele kavmiyettir
Bunu bir lahza unutmak ebedi haybettir
Arnavutlukla Araplıkla bu millet yürümez
Son siyasetse bu hiç böyle siyaset yürümez
Sizi bir aile efradı yaratmış Yaradan
Kaldırın ayrılık esbabını artık aradan
Siz bu davada iken yoksa iyazen billah
Ecnebiler olacak sahibi mülkün nagah
Diye dursun atalar: kala içerden alınır
Yok ki hiçbir işiten Millet-i merhume sağır
Bir diğer mahvedilen devlet-i islamiyye
Girdiler aynı siyasetle bütün makbereye
Girmeden tefrike bir millete düşman giremez
Toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez.”

Bir aile efradı olarak yaratmış Yaradan derken işte bu ana ve babadan gelen genlerin tarih içinde dominant karakterine vurgu yapılmaktadır. Yani bu kadar ecnebi, bu kadar emperyaylist ve bu medeniyyet adı verilen tek dişi kalmış canavarın inhisarındaki birçok kavmi bünyesinde barındıran büyük birlik zamanında hem de daha yakın geçmişte müthiş bir adanmışlıkla yeryüzünde bir şeyi bir saadet iklimini temsil ediyorlardı. Ne oldu da bu biyolojik bünye bozuldu. Bunu sadece ekonomik faktörlerle, sadece dindarlıkla da açıklamaya kalkmamaktadır şair.
Burada biyolojik bir çözülme de söz konusudur. Sosyal psikolojinin ülkemizdeki en yetkin temsilcisi (rahmetli Erol Güngör hocamızın da arkadaşı) Yılmaz Özakpınar, bir milletin davranış kodlarının özeti olan sosyal psikolojiyi de bazılarının sandığı gibi ruhi ve manevi şeylerle açıklamaz. Psikoloji biyolojik bir sahadır ve sosyal psikolojinin de toplumun organik hayatı ile ilgili tarafları bulunmaktadır.

Bu sebeple Akif bu ilme muttali olarak millet, ümmet, cemaat, cemiyet, kavim, akvam, ahvad, efrad, ecnebi, ecdad, vb. kavramları yerinde kullanmaya özen göstermiştir.

Yarın devam edelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi