Ahmet Türk

Ahmet Türk

Koalisyon Sürecini ve Sistemi Tıkayan Asıl Etkenler

Koalisyon Sürecini ve Sistemi Tıkayan Asıl Etkenler

Cumhurbaşkanı Erdoğan; bir yandan partilerin ön açıcı ve uzlaşmacı bir tavır sergileyip biran önce hükümet meselesinin çözümünün zorunluluğundan bahsederken, diğer yandan koalisyonların iyi bir şey olmadığını vurgulayıp “Siyasi partilerimiz bu konuda üzerlerine düşeni yapmazlarsa çözüm mevkii yine milletimizdir” erken seçim mesajı veriyor! 

Gerçi resmi görüşmeler başlamadı ama 7 Haziran genel seçim sonucunda ortaya çıkan koalisyon hükümeti tablosunun sistemi tıkadığını öne sürüp, bu durumun siyasi istikrarı dolayısıyla ülke istikrarını ortadan kaldırdığı fikri istikametindeki propagandalarda artış var… Çünkü Adalet ve Kalkınma Partisi’nde müstakbel bir erken seçimde, tekrar ‘tek parti iktidarı’nın elde edileceği bir sonucun ortaya çıkacağı düşüncesi yaygınlaşmaya başladı. 

Şu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan öyle bir algı oluşturuyor ki, sanki Adalet ve Kalkınma Partisi’nden önce bu memleketi ve milleti “sürekli” koalisyon hükümetleri yönetiyordu..! Oysa 90 küsur yıllık devlet tecrübemiz içerisinde koalisyon hükümetlerinin toplam süresi 20 yılı bulmaz!

Koalisyon hükümetleri sürecini yönetimde istikrar sağlamadığı için matah ilan edenler, acaba “tek başına iktidar” yönetim süreçlerini aşırı istikrarlı ve başarı dolu tablolarla mı noktaladılar? Körün fili tarifi hesabı, istatiksel atraksiyonlarını bir tarafa koyarak samimi cevap verelim: İdeoloji farkı gözetmeksizin bu tip iktidar tecrübeleri bir süre sonra “mutlak güç” tutkunluğuna dönüşmüyor mu? 

Bırakın yapılan muhteşem hataları veya olumsuzlukları, sahip olunan veya temsil edilen inanç veya ideolojilere aykırı “yüz kızartıcı” suçlar dahi “kol kırılır; yen içinde kalır!” idare taktiğiyle tolere edilmeye başlanmıyor mu? Akabinde sistem sana uymamaya başlayınca sen sistemi kendine uydurmaya başlamıyor musun? Bir noktadan sonra sahip olunan iktidarın menfaat ve maslahatları ülkenin menfaat ve maslahatlarına endekslenip, siyasi iktidara muhalefet memlekete muhalefet gibi yansıtılmaya başlanmıyor mu? Millet içerisinde kutuplaşmalar ve keskin ayrışmalar artmıyor mu? Sonunda “istikrar” denen “kutsal inek” bile uzun vadede bu yozlaşmadan payını almıyor mu?  

Şimdi şu soruyla devam edelim: Gelinen aşamada kurulacak bir hükümetin içerisinde yer almak için birbirleriyle yarışması gereken partiler niçin “ön şart” ve “kırmızı çizgiler” ileri sürüyorlar? Cevap: Çünkü bu şeklide genel seçmen kitlesinden ve kendi tabanlarından rıza ve meşruiyet devşirmeye çalışıyorlar! 

Adalet ve Kalkınma Partisi muhalefetin bu tavrını sistemi tıkayan neden olarak yansıtıyor. Oysa mevcut koalisyon sürecini ve sistemi tıkayan asıl etken bu değil… Tamam, 13 yıllık tek başına iktidar tecrübesi bazı avantajlar üretse de, bir o kadar hatta daha fazla problem alanı ve meşruiyet sorunu da üretmiştir. Tek başına iktidar olmanın verdiği güçle; kurumlar arası çatışmaların neden olduğu sorunlar ve kuvvetler ayrılığı ilkesinin aldığı ağır hasarlardan tutun, kişisel ve umumi bir çok ‘kirliliğin’ halının altına süpürüldüğü gerçektir! Şimdi bir tarafta hukuki ve idari denetim mekanizmaları eliyle halının altının kaldırılmasına müsaade etmeyen Adalet ve Kalkınma Partisi var, diğer tarafta ise bunu şart koşan bir muhalefet var..! 

Hülasa

17-25 Aralık yolsuzluk iddiaları sonrası devre dışı bırakılan idari ve hukuki açıdan “denetim” mekanizmaları “layıkıyla” işletmediği müddetçe ve dahi  ‘Çözüm Süreci’nin bu ülke egemenliğine yönelik verdiği ağır hasarları telafi edecek irade ortaya konmadıkça, Türkiye siyasi hayatı kesinlikle normalleşmeyecektir! Sadece politik açıdan sandıkta hesap verebilirliği ön plana çıkararak rıza ve meşruiyet üretmeye çalışan Adalet ve Kalkınma Partisi, gerek “devlet” ile gerekse “millet” ile kendisini dengeleyebilme yeteneğini hızla kaybetmeye devam edecektir! 

Müstakbel erken seçime ümit bağlayıp, 7 Haziran sonrası ortaya çıkan tabloya reset atmayı düşünenlerin tekrar hayal kırıklığına uğrayacaklarını düşünüyorum. Çünkü seçmenin ekserisinin şimdiki tablonun aynısını çıkararak “Tek bir kişinin dediği olacağına, hiç kimsenin dediği olmasın” mesajını vermesi kuvvetle muhtemeldir!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Türk Arşivi