Batuhan Çolak

Batuhan Çolak

Son Yapraklarına Gittiler

Son Yapraklarına Gittiler

27 yaşındaydı Nesrin… Daha yeni evlenmişti… Ailesinin maddi imkanları olmadığı için borç, harç içinde yuvasını kurmuştu. Geleceklerinden umutluydular… Aldıkları eşyaların borçlarını kapatıp, güzel bir işe girip, çocuklarını büyüteceklerdi.

Düzgün bir iş bulana kadar her işe koşuyordu. Bir süredir de asma yaprağı toplamaya gidiyordu. Annesi 52 yaşındaki Azize de onunla birlikte geliyordu. 

Kızına destek olmak istiyordu. Tıpkı eski günlerdeki gibi birlikte vakit geçiriyorlardı.

Günlük en fazla 30 TL kazanıyorlardı. 

Kendisi gibi asma yaprağı toplayan onlarca kadın vardı.

Sıcağın alnında saatlerce çalışacak, akşam da evin işlerini yapacak, ertesi gün sabahın erken saatlerinde yine kalkıp işe gidecek, belki de gece sahura kalkıp yemek hazırlayacaktı.

Süregelen, bitmeyen ve emeklerinin karşılığını bile alamadıkları bir işteydiler…

Haline şükredip, “elimden gelen ne iş olsa yaparım, emeğimle değil mi?” diyordu.

Kolay değildi zor şartlarda yuva kurmak.

Anlı şanlı otellerde, yüzlerce davetliyle, ünlülerin, siyasilerin katıldığı zengin düğünleri gibi kameraların önünde evlenecek halleri yoktu ya… Ancak televizyondan izleyebilirdi onları… 

İşte o izlediği mutlu ve seçkin azınlık için her gün daha fazla çalışıyordu. 

Her sabah olduğu gibi onları alacak kamyonu beklemeye başladı. Kamyon yanaştığında, iş elbiselerini giymiş, arkadaşlarına selam verdi. 

Çoğu kadından oluşan işçiler birbirlerinin elinden tutarak kamyon kasasına çıkıyordu. Önce çıkan diğerlerine el uzatıyordu… Adı konmamış bir sistem gibi devam ediyordu bu durum…

Önce annesi sonra kendisi bindi. Zor bir gün onları bekliyordu.

Yola çıktılar… Her yeri kir-pas içinde bulunan kamyon kasasında bir o yana bir bu yana savrulmamak için tutunacak bir demir parçası bulunca sıkıca sarıldı, annesi de yanındaydı…

Kendileri gibi bir anne-çocuk daha vardı. 

Burak 15 yaşındaydı, daha çok gençti… O da Nesrin ablası gibi annesiyle birlikte geliyordu her gün asma yaprağı toplamaya. Eğer iyi çalışırlarsa eve 60 lira getiriyorlar, harçlığını da çıkarıyordu. Çok sevdiği tableti alabilmek için acaba ne kadar daha çalışması gerekiyordu… Kendisi de bilmiyordu…

Kamyon normal seyrinde ilerliyordu…

Son sürat gelen tırı görmüşlerdi… Durmayacak gibi geliyordu… Aynen de öyle oldu…

Hayatının baharında harçlığını çıkarmak isteyen Burak, annesiyle birlikte oracıkta öldü…

Henüz 8 aylık evli, umutları, hayalleri olan 27 yaşındaki Nesrin de, annesi de…

Hepsi ölmüştü…

13’ü kadın 15 insan gitti…

Fadime Uçar… Kazada ablasını, yeğenini ve gelinini kaybetti. Hastane bahçesinde yıllarca unutulmaması gereken o sözleri haykırdı…

“Yeğenim Nesrin Aydın evleneli bugün tam 8 ay oldu. Çalışmak zorundaydı. Çalışmak ayıp mı? Dünya iyisi bir insandı. Gençliğini yaşayamadı. Son yapraklarına gittiler...”

Haydi, şimdi sosyal medya hesaplarınızı açın ve bu acıyı Soma’yı da hatırlatan Manisa mesajlarınızla paylaşın! 

Nasıl olsa sorumlular cezasını alır, ilgili denetimleri yapmayanlar cezalandırılır!

Sırça köşklerinde, oraya buraya talimat yağdıranlar elbet gereğini yapar, çünkü onlar en iyisini bilirler. Tıpkı, Soma’da, Başbağlar’da, Doğu Türkistan’da, Türkmeneli’nde…

Bize de ancak ölmek düşer!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Batuhan Çolak Arşivi