Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Akif ve Nevruz

Akif ve Nevruz

Nevruz muhtemelen ya Türkmen ya Kürt…
Selahaddin Eyyubilerin, Alparslanların torunu…
Akif’in kitabının mihveri Asım gibi…
O da bir genç ve ona öğüdü aslında Safahat’ın da bir nevi özeti, hamuru…
Yedinci kitapta yer alıyor şu şiir:

Nevruza
“İhtiyar amıcanı dinler misin oğlum Nevruz
Ne büyük söyle, ne çok söyle, yiğit işde gerek
Lafı bol karnı geniş soyları taklid etme
Sözü sağlam, özü sağlam adam ol, ırkına çek”

İstiklal Marşımızdaki 

“Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal/ Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet/ Hakkıdır Hakka tapan milletimin istiklal”

Mısraları ile Nevruza yazdığı dörtlükte yer alan mısraı zaten bütün Safahat boyunca zilleti ve zilletten kurtuluşun yollarını idrak bakımından bir mana taşımaktadır.

Yoksa Akif’te Müslüman bile olsa bir adamı la-yüsel kılacak ön yargı yahut ön kabul yoktur. 

Hatta bir şiirinde yine millet bir kişiye esir olacak topluluğun adı değildir. İstibdad şiirinde öyle demektedir. Bir tek kişi için koskoca millet canını heder edemez. Bu ümmet anlayışı değildir. Halife de olsa bütün bir ümmet bir tek kişinin keyfi yönetimine alet edilemez. 

“Bir şahsa esir olmayı bir koskoca millet
Mekrinle mi ya Rab sanıyor kendine devlet”

İnsan sadece sözde ümmet telakkisini savunursa ve o savunduğu da fırka herzesinden başka bir şey olmazsa böylesi bir ümmetçiliğin kime ne faydası var? Bir şahsa esaret değildir bir devlet…

Bay Demirtaş işte bu pencereden bakabilmeliydi.

Nevruz tıpkı Asım gibi milli şairimizin öğütlerinden nasibini almaktadır. Ne büyük söyleyeceksin, ne çok söyleyeceksin. Yiğit işte gerektir. Lafı bol karnı geniş soyları taklit etmek bize yakışmaz. Sözü sağlam, özü sağlam olmalıyız. Yani ırkımıza, genlerimize, ondaki dominant karakterlerimize, davranış kodlarımıza, bizi biz yapan cevhere dönmeliyiz. Bunda ne var?

Faziletli olmak, çalmamak, adam kayırmamak, kul hakkı yememek, adaletli olmak, en önemlisi de hükmederken adaletle hükmetmek, aramızda niza olan topluluklara bile hükmederken adalet çizgisinden ayrılmamak, fedakar, mert, cesur olmak. Vefa göstermek, emaneti ehline vermek, emanete hıyanet etmemek, yetimi kollamak, çevreyi korumak, çalışmak, saye sarılmak, hikmete râm olmak, her an hizmete koşmak, bilgili olmak ve daha bir çok burcumuz. Bu burçlardır kal’amızı teşkil eden…

Büyük bayrak şairi Arif Nihat Asya ne çok severdi Akif’i…

İşte o yüzden şunu yazdı:
“Yoksa şu sayfada Yavuz
Yoksa şu yaprakta Oğuz
Biz de yoğuz, biz de yoğuz

Siz gelin imdadımıza
Elimizden siz tutunuz
Mevlana, Yesevi, Yunus

Sizlere üçler, yediler
Bizlere kırklar dediler
Daha çoğuz daha çoğuz

Bir ateştir yanar tüter
Bu ordunun adı ister
Ümmet olsun, ister ulus”

Dolayısıyla aslolan özü kavramak, manayı çözümlemek. Yani bir adanmış ordu olabilmek, buna ister ümmet de ister ulus de değişmez. Ben ümmetim dediğin halde bir partinin partizanlarından başkasını gözetmiyorsan hiç de ümmet kuşatıcılığında değil fitnenin tam ortasındasın demektir. 

“Ne fırka herzesi lazım, ne deri kavmiyet” şiirinde dediği gibi…

Kavmiyetçilik kötüdür evet ama particilik ondan da kötüdür. 

Akif’in Nevruz’u icap eden dersi almış mıdır acaba?

Irkına çek tavsiyesi, yahut emri yerine getirilirken Nevruz bir ırkçılığa mı kapılmıştır yoksa…

Yoksa ervahın birliği gibi bizi bir arada tutan harcın, mayanın manasına uygun bir sayeye mi sarılmış, hizmete mi koşulmuştur?

Bugün siyasilere bir bakınız. Karnı geniş milletleri taklit etmiyorlar mı?

Çok konuşmuyorlar mı?

Lafı bol, karnı geniş milletleri taklit ederek nereye varacaklar?

Ne büyük söylemeli, ne de çok söylemeli.

Yiğit işte gerektir.

İş yapmak lazım.

İş…

Nasıl iş?

Şimdi Meclis başkanını seçtik. Lafı uzatmaya ne gerek var?

Seçim oldu bitti, başa sarmaya ne gerek var?

Asgari müşterek bulmak kabil değil mi?

Yoksa her parti ayrı ayrı ümmet mi?

Yapılacak iş, güzel bir anayasa yapmak…
Yapılacak iş bölücülük belasından kurtulmak…
Yapılacak iş sağlam ve doğru bir dış politika ortaya koymak.
Komşuları kan deryasına itmek değil.
Yapılacak iş kalkınma seferberliği yapmak…
Yapılacak iş sanayimizi geliştirmek.
Yapılacak iş şehirlerimizi rantiye inşaatına çevirmemek…
Yapılacak iş tarım sanayi entegrasyonunu kurmak
Yapılacak iş ülkemizi uluslararası gözmen kampına çevirme taktiğini boşa çıkarmak.
Yapılacak iş AB’yi üyeliğimiz konusunda sıkıştırmak…
Yapılacak iş devletteki her türlü paralel ve karanlık gücü çökertmek, devleti yeniden yapılandırmak.
Yapılacak dünyanın en huzur dolu ülkesini yeniden gün yüzüne çıkarmak, ervahın desteğini almak, millet-i masumenin duygusuyla oynamamak, fırka herzesi için birbirimize iftira atmamak, kuyu kazmamak…
Yapılacak iş üretimi artırmak, yapılacak iş toprağın ve suyun hakkını vermek. Yapılacak iş adaleti tesis etmek, yapılacak iş yargının tam bağımsızlığı, parti içi demokrasi, yerinden yönetimin güçlendirilmesi, eğitim kalitesinin yükseltilmesi…

Bunlar önümüzde dururken kendi kendimize kırmızı çizgiler, sarı çizgiler, yeşil çizgiler, kara çizgiler, beyaz çizgiler, bej çizgiler, mor çizgiler çizerek ruhumuzu hapsetmeye ne yüzüm var?

Şimdi Sayın Demirtaş’a sesleniyorum. 

Eğer Akif’i rehber yapsaydın Nevruz gibi, yeni bir güne merhaba derdin. Bize de zaman zaman takdir ettiğimiz davranışlarından birini göstermiş olurdun. Eğer İstiklal Marşımıza sataşmayıp ondaki ruhu kavrasaydın ön yargılarından arınmış olup diğerlerine örnek bir davranış sergilemiş olurdun. Hani diyorlardı ya; “bunlar mitinglerinde bayrak taşımadılar”… Ve siz taşıdınız, ya da taşıttınız. “Bunlar dağdan inip siyaset yapsınlar” dediler ve birçok partiliniz de(bakın kibarlıktan örgüt demiyorum, hele terörist örgüt hiç demiyorum) dağdan inip siyaset yapınca “bizi mi kandırıyorsunuz, niçin tekrar dağa çıkmıyorsunuz” dediler ve açık düştüler ya; eğer tam da bu ortamda Akif’i iyi okuyup, anlayıp, bir de rehber yapsaydınız onların hepsi utançlarından kıpkırmızı kesileceklerdi. 

Çok konuşanlara, karnı genişlere, boş konuşanlara ders vermiş olacaktınız. Lafı bol karnı geniş soyları taklit etmeyip yiğit işte gerek düsturuna uyunuz. 

Nevruz olunuz.

Irkınıza çekiniz.

Selahaddin Eyyubilere…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi