Halil Mert

Halil Mert

İhanetin karşısında Milli Duruş

İhanetin karşısında Milli Duruş

Hani kötü bir cani portresi vardı. Komşusu anneyi kolundaki bilezik için hunharca öldürmüş, olayı gördüler diye çocuklarını da katletmiş, sonra da cenazede en ön safta gözyaşı döküp, masumları kabre elleri ile koymuş. İşte emperyalizm ve onların maşaları sosyal katiller de böyledir.

Başka bir manzara, kendisi öldürecek ya da cani. Öncesinde dedikodu yayar ve işlemeyi planladığı cinayet için başka katil adayları çıkartır. Çevrenin ilgisi onlara yönelir. Katil aynı zamanda müfteridir.

Sömürülen üçüncü ülkelerde herkes birbirini “ABD uşağı!” olarak suçlar. Medya gücü olan, finansal gücü olan, dış güçlerle ilişkileri iyi olanlar genelde diğerlerini “ABD vb. Uşağı” olarak topluma sunmayı becerir ve halkı aldatırlar. Geçmişte bunu daha iyi beceriyorlardı.

Toplum DİN, VATAN, MİLLET ve DEVLET ile aldatılır. En kolay istismar edilen inançtır. Çünkü inanç üçüncü ülkelerde özellikle de İslam Ülkelerinde kaynağından uzaklaştırılmıştır, vaaz ve hutbelerde dahi Kuran ve sünnet değil, rivayetler anlatılmaktadır. Rivayetlerin kaynağı da belli değildir çoğunlukla. Sözde geçmişte yaşamış İslam Evliya ve âlimlerinin hikâyeleridir bunlar.

Bir yazı geliyor e-postanıza. Aynı gündem sosyal medyada da bangır bangır. Konu “İslamcı Ajanlar”. Güzel. Yürekli bir başlık! Peki, başlığı atan kim?

Deniliyor ki; “AKP kendi tabanından koptu. Sonra derin devletin adamları ile doldu.” Eeee! Genel Kurmay’ın, Seferberlik Tetkik Kurulları’nın kayıtlarına bakılmalıymış. Çok doğru. Peki, kim bakmalı? Hükümet edenler bakmalı. Kiminle bakmalı peki? Düşünün kozmik odalara girdi devletin hâkimi ve savcısı. Uzman diye sözde birilerini de soktular içeriye TÜBİTAK’tan vs. Sonucunda muhtemelen buradan çalınan isimlerden Türkiye yanlısı Irak’lıları Musul’da Kerkük’te birileri vurarak şehid etti. Bu fedakâr adamların isimlerini düşmanlarımıza kim verdi? Kim girdi kozmik odaya? İslamcı bir yapının devlete sızan kadroları..

MİT tırlarını durdurup silah aramaya kalkan kim?

Halk Bankası operasyonu ile gizli finansal hareketlerimizi dünya gündemine taşımaya çalışanlar?

Ülkemizde çağ açacak projeleri yapmayı yüklenen şirketlere operasyon düzenleyenler kim?

PKK gibi bölücü, hain ve vahşi bir örgütün siyasi uzantısı HDP ile gizli görüşmeler yapıp, köylerden topladıkları zeki Anadolu çocuğu subay ve polislere dahi HDP’ye Allah rızası deyip oy verdirecek kadar pervasızlaşanlar kim? Kendi Ordusunun, kendi devletinin altını oyacak kadar ihanete inandırılmış saf kurmay subayları, hâkimleri, kaymakamları, iftira atmaktan bile çekinmeyen emniyet personellerini kim yetiştirdi, kim onları birbirine silah çekmekten kaçınmayacak kadar kör etti? Kimden emir alıyorlar?

Geçmişte 28 Şubat sürecinde Alevi ve solcu kadrolaşmayla BÇG vb yapılar aracılığı ile dindarlara haksızlık ve zulüm yapıldı. Doğru da, sonrasında Alevi kökenlileri hakperest ya da namuslu olmasına bakmaksızın sırf fitne ve bölücülüğü körüklemek için fişleyen ve dışlayan kim? Sonrada bünyesindeki STK’nın iftar programına görüntü ile katılıp “Ben ömrümü ayrımcılığa karşı, mezhep, inanç vs. ayrımcılığına karşı mücadele ederek geçirdim.” Deyip halkla adeta alay eden kim?

Dünyada küresel sermayenin de emperyalizmin de merkezi İngiltere’dir. Peki, İngilizlerin kaç devleti var? İngiltere, ABD, Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda.. Buralarda Türkiye’den, Pakistan’dan, Mısır’dan ve diğer İslam Ülkelerinden hangi din adamları, siyasiler yetişir, yaşar? Bunların istihbarat servisleri kimleri yönlendirir ve kimlerin içinde bulunur? Okullarında görev yapar, dergâhlarına sızar, beraber sözde zikir yapar, İslami ders yapar?

Peki, öz yurdumuzda İngiliz, Alman ve ABD medyası ile paralel ve ülkemiz aleyhinde başlıkları kimler atar, aynı değerlendirme ve eleştirileri kimler yapar? Devletimiz ve Milletimiz aleyhinde kim ve hangi medya unsurlarında sürekli kalleş yazılar çıkar?

En ahlaksız işleri yapan insanların ve işlerin bile kuralları vardır. Mesela uyuşturucu kaçakçılarının ahlak kuralları vardır. Mafyanın ahlakı vardır. Çok özür diliyorum ama iffetsizlikle hayatını geçiren kötü kadınların bile kuralları vardır, ölçüleri vardır. Peki, her gün kıbleye dönen bu insanların hiç mi yüreği titremez? Hiçbir kuralları yok mudur? Ölçüleri yok mudur?

Eskiden insanlarımız dini az bilirdi ama bildiği ile amel ederdi. Milletimizin aleyhine bir şey yapmaktan “Büyük günah işleriz” diye çok korkarlardı, devlet ve milletimizin değerleri korunsun diye emek verirlerdi.Çanakkale’de etten duvar olanlar bizim kadar dini biliyorlar mıydı acaba? Hayır! Ama imanları satılık değildi. İşte sorun tam da bu.

İslam diye sulandır, uydur, aldat. Sonra da cenazeye katıl. Bir de cani sen olmana rağmen, iftira at, başkalarını ima et, dedikodu et. Bir cinayet de böyle işle.

Eski Türkiye’nin ayıpları çok. Kurumlarının da ayıpları çok. Ama devlet yeniden yapılandırılıyor. Anayasa da birçok değişiklik yapıldı. Toplum hayatı kolaylaştırıldı. Maalesef hak etmemesine rağmen birçok insan yeni kadroları doldurdu. Daha ne istiyorsunuz peki? Kurumlardan ayıklanamaz duruma geldi birileri. Sözde ayıklananların yerine yine aynı camiadan insanlar yerleştiriliyor. Milletin ve devletin canını mı istiyorsunuz? Size inanıp “Canımızı da verelim dedik!” ama kim için ve neden? Artık dilerim ihanetinizi görenlerin sayısı artar. Dilerim ihanetinizi elinize yüzünüze bulaştırmaya devam edersiniz.

Ülkemizde halk Psikolojik harekât ve istihbarat konularında bilinçlendirilmelidir. MGK, MİT ve KGM yeniden yapılandırılmalıdır. Bu kalleş, hain ve üstü örtülü taarruzların önüne geçmek için öncelikle çok iyi bir koordinasyon gerekmektedir. Karşınızdaki güçler organize olmuş durumdadır. Koordinasyona müteakip “En iyi savunma taarruzdur.” prensip ve şiarınca yapılanılmalıdır. Ayrıca ülkemizin çevresi de bizimle sınırlarımız olmasına rağmen aynı bedendir. Oralarda akan kan da, sorun da ateşte, ülkemize sıçrar. Bu nedenle yapılacak çalışmalar çevre coğrafyamızı da kapsamalıdır.

Çalışmaların ekseninde önce İslam Kardeşliğimiz sonra geleneksel Medeniyet Değerlerimiz olmalıdır. Mazimiz ders alınması gereken olaylarla doludur. En güçlü döneminde dahi zehirlenip suikasta uğrayan padişahlardan tutun da yıkılışı geciktirmek için mücadele eden devlet adamlarına kadar birçok kişilik. Âlim görünen zalimler, hakkı yenip söylediği acı gerçeklerden dolayı öldürülenler, sürgün edilenler… Tamamından ders alarak yeni yüzyıllara yürünmelidir.

Bu arada kötülerin istismar ettiği, bilmeden kullanılanlar için de her an kucaklaşma ve helalleşme zamanıdır. Tıpkı tövbe misali, geçmişi gurur meselesi yapmadan yanlıştan dönülmelidir.

Çevremizin ateşle kuşatıldığı şu zor günlerde Milli Birliğimiz için, devletimizin bekası için uyanık olup kenetlenmekten başka çaremiz yoktur. Artık Derin Devlet denen gizli kahraman da el değiştirmelidir. Her zaman bu derin irade olmalıdır ve gereklidir. Eğer DERİN İRADE milletle aynı yerde durursa neden güçlü olmasın. Bakın Büyük tüm devletlerde DERİN İRADE’den doğan DERİN DEVLET her zaman olagelmiştir.

Milletimiz için bu derin irade Anadolu ve Diyar-ı Rum’a gelirken SELÇUKLU ile hayata geçirilmiştir. Atalarımız Çağrı ve Tuğrul Bey’le şekillenmiştir. Kanımca son şeklini de 2. Abdulhamid Han aldırdı. Derin devlet asla derin çete değildir. Israrla bizde böyle bir algı oluşturarak sürekli Milletimizin genetik değerlerini sulandırmaktadırlar ki maksat her millet için nihai organizasyon olan devlet yapısını çürütmektir.

Hz. Ömer; “Adalet mülkün temelidir.” diyor. Adalet sistemini menfaatleri için birilerinin harcamasına hangi gurup için olursa olsun müsaade edilmemelidir. Müslüman varlığıyla adaleti tesis için görevlidir. Bilir ki adaletin olmadığı her yerde zulüm vardır. İmandan sonraki en büyük görev zulme karşı mücadeledir. Müslüman intikam almaz, zulüm etmez.

Yeni süreç mücadele ve kavganın daha da çetin olacağını göstermektedir. Kıyamet alametleri de bunun ifadesidir. Özellikle Evanjelik Hıristiyanların kıyamet öncesi büyük savaşa (Armegedon) hazırlandığı bir dönemde, insanlığın İslam Dünyasına karşı duyarsız kaldığı, nerede Müslüman varsa orada kan ve gözyaşının olduğu, fitne ve ihanetin kolgezdiği bir dönemde ferasetli olmak farz-ı ayındır.

Milletimizin yazılmamış derin sosyal genetik değerleri, DERİN İRADE’ye dönüştürülmelidir. Bu derin irade de elbette DERİN DEVLET tezahür etmelidir. Ecdadın AKSAKALLAR geleneği devam etmelidir.Devşirme vezirler dönemi kapanmalıdır. Devşirme ve atanmış vezirler (bakanlar) yönetenlerin işine geliyor ama ya Milletimizin derin kodları? Bakın meclisimiz atanan vekillerle ne hale geldi? İttihatçıların atanmışları Osmanlı’yı yıktı. İlk TBMM toparladı, ancak sonraki atanmışlarla yeniden dağılındı.

Şimdi, Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, devlet ricali, seçileceklerde, kritik görevlere geleceklerde; İman, feraset ve asalet aramalıdırlar. Mazisi bozuk, izzeti zayıf, iffeti şaibeli insanlardan her seviyede kaçınılmalıdır. Karar vericiler ve onlara brifing verenler en az 100 yıllık geleceği tasavvur edecek analiz yeteneği yüksek kişiler olmalıdır. Tabii geleceği en doğru değerlendirip yön vereceklerde asıl beceri ve özellik maziyi bilme, doğru tahlil ve sonuç çıkartarak geleceğe dönük yöntem geliştirme ve organizasyon yeteneği olan operasyonel liyakattir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum
Halil Mert Arşivi