Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Bayram Bahşişi

Bayram Bahşişi

Çocuklar için bayramın en güzel tarafı, bayram harçlıkları şüphesiz. Eli öpülenin elini cebine attığı an ne kadar heyecanlı olur. Kağıt para çıksın diye duâ eder el öpen.

Çocukluğuma âit bir bayram harçlığı hatıram var ki hiç yaşamamış olmayı ne kadar isterdim. Çok zengin bir akrabamız vardı. Onun evine bayramlaşmaya gitmek, bayramın en mühim kısmıydı. Sülâlenin büyüğü olduğu için birinci gün, kahvaltıdan hemen sonra giderdik. Muhakkak bayram harçlığı koyardı ellerimize. Harçlık dediysem, ufak mâdenî paralar. Olsun… Değil mi ki bir gazoza yeter, bir külâh çekirdek alır. Dünyalar bizim olurdu.

Evine gittiğimiz son bayramda, evdeki misâfir çocuklara harçlık dağıtırken bizi ayırdı. Meseleyi sonradan öğrendik. O sırada, çok ciddî bir maddî sıkıntımız vardı. Akrabamız, başına tebelleş oluruz diye korkmuş. Kapısına gitmeyelim diye böyle bir şey yapmış. Bir daha o eve gitmedik.

Bir başka bayram harçlığı ayıbına da bir ev ziyâretinde şâhit oldum. Misâfir çocuklardan birisi, bir önceki evde aldığı parayı cebinden çıkarıp gösterdi. Ola ki evin sâhibi unutursa  diye işi garantiye aldı uyanık. Zannettim ki ev sâhibi, çocuğu mutlu edecek. Hafifçe yüzü asıldı ve “Ne kadar ayıp! Koy bakim onu cebine. Onu sana veren, yanlış yapmış.” Çocuğun hayal kırıklığı bir yana, anne babası yerin dibine geçti. Zîrâ, bu sözlerden sonra onlara da ”Çocuğunuzu terbiye edememişsiniz.” bakışları atıldı.

Kimisi paraya tapar kimisi terbiye etmeye…

Müstakil yerleşimi ve nispeten mahalle hayatı olan bir semtte otururken gözlemlediğim hâdise ise şöyle:

Sokağın çocukları, bayramda şeker toplamak için aralarında anlaştılar. Kapıya çıktım; onları seyretmeye başladım. Önce, halk edebiyatı hocası olan komşumuzun kapısını çaldılar. Kapı, büyük bir sevinçle açıldı. Hocamız, erkek çocuklar için ayrı, kız çocuklar için ayrı hediyeler hazırlamış. Çocuklarla tek tek bayramlaşarak hediyeleri dağıttı.

Çocukların sevincine diyecek yok. Zıplaya zıplaya, diğer komşuya doğru gittiler.

Diğer komşumuz arkeolog; hanımı ise doktor. Ramazanın ilk günü kahvaltıyı balkonda yapmışlardı. Çatal bıçak şakırtısını, git öteki mahalleden dinle. Şöyle bir kızan olsa da lâikliği kurtarsam tavırları da cabası. Hiç oralı olmadık. Bu insanların bayramı kutlanmaz ama, yine de çocuklara oraya gitmelerini de tenbih ettim. Kapıyı çaldılar. Kapı açıldı ve “Bayramınız..” cümlesi bitmeden  “şrrrakkk” diye  kapandı.

Maalesef, çocukların diğer kapıları çalma hevesi de kırıldı.  

“Bu yazı nereden çıktı? derseniz anlatayım. Şu mübârek günde, biraz köşe yazıları okuyayım dedim. Kimi yazılar, bayram bahşişi gibiydi. İçimi bir hoş etti.

Kimi yazılar ise bahşiş esirgeyenler gibiydi. Çocuklara kapı çarpanlar gibiydi. Bayramda bile fitne fücür dolu.
Bayram, hepimizi mübârek etsin. O, zâten mübârek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi