1- ) Malumunuz Türkiye, Suriye’nin Kuzeyi’nde demografik ve fiziki değişikliklere tahammülü olmadığını deklare etmişti… Lakin 7 Temmuz 2015’te ABD ile başlattığı görüşmeler ve ardından aldığı “karşı” operatif darbeler neticesinde imzalamak zorunda kaldığı “gizli” mutabakatla, Suriye’nin Kuzeyi’nde müstakbel Kürdistan devletinin temellerinin atılmasına razı olmuştur! Yani anlayacağınız, tıpkı geçmişte Kuzey Irak’ta olduğu gibi, bir “kırmızı çizgi”miz daha çiğnenerek “kırmızı halı” haline gelmiştir!

2-) Gaziantep’in karşısına denk düşen Cerablus ile Azez arasındaki bölgenin uçuşlara yasak “güvenlikli bölge” ilan edildiği, IŞİD’den boşaltılan bu bölgenin ÖSO’na (Özgür Suriye Ordusu) teslim edileceği bilgileri kesinlikle “gerçek dışıdır.” Lütfen elinize bir harita alın ve bakın: Daha önce Cezire ve Kobani kantonları birleşmişti. Müstakbel Suriye Kürdistan’ı için bu kantonların, en Batı’da yani bizim Hatay’ın hizasında kalan Afrin Kantonu’yla birleşmesi gerekiyordu. Türkiye ‘operatif devlet modu’nda yürüttüğü stratejilerle IŞİD ve diğer sekter örgütler üzerinden bu birleşmeye mani olmaya çalıştı ama başaramadı. ABD ve koalisyon güçlerinin hava saldırılarıyla, bu kantonları birbirinden ayıran Cerablus ve Azez arasındaki bölge IŞİD’den temizlendi. Bu bölge yakında PYD/YPG’ye teslim edilecektir! PYD’nin Esad yanlısı takılacağı, Türkmenlerin ve ÖSO’nun boşaltılan bu bölgeye konuşlanacağı iddiaları “gaz alma” operasyonundan başka bir şey değildir!

3-) Birkaç gün önce terörist başlarından C.Bayık şöyle bir açıklamada bulundu “Tüm halkımız silah almalı, bu temelde kendini eğitmeli ve örgütlemeli. DAIŞ ve sömürgeci güçlerin (TC) her türlü saldırısına karşı köylerde, kentlerde, mahallelerde yer altı sistemi, tüneller, mevzi sistemi geliştirmeli. Köyünü, kentini mahallelerini terk etmemeli, yaşam olacaksa da kendi topraklarında, ölüm olacaksa da kendi topraklarında olmalı...” 

PKK, ortalığın güllük gülistanlık diye sunulduğu Çözüm Süreci’nden beri meskûn mahal savaş hazırlıkları yapıyor ve Türkiye’yi bununla tehdit ediyordu zaten... PKK meskûn mahal çatışmalarını tedrici ilerletecektir. Önce “PKK halktır; halk PKK’dır” stratejisi mucibince savaş yükünü PKK’nın üzerine değil, halk savaşı stratejisi üstüne yükleyecektir! Askeri etkinliklerin sınırlandırılması ve askeri mekânların daraltılması sivil halk eliyle sağlamaya çalışılacaktır! Her türlü dış müdahaleye ve dış gözetime açık hale gelmiş olan bölgede, güvenlik güçlerinin bu eylemlere meşru müdahaleleri dünyaya sivil halk katliamı olarak yansıtılacaktır! 

Öte yandan, şu günlerde gerek Irak sınırının ötesinden, gerekse Suriye sınırının ötesinden içeriye gruplar halinde muharip PKK’lı teröristler sızmaktadır. Bilhassa Suriye’den sızan teröristler, Kobani’de meskûn mahal savaşı tecrübesi edinmiş gruplardır. Daha sonra bunlar devreye girecektir.

4-) Eğer erken seçim takvimi işletilirse; Eylül-Ekim aylarında, Doğu-Güneydoğu bölgesi ve 30 civarında vilayetin mahallî birkaç bölgesinde ‘6-11 Ekim Kobani Ayaklanmaları’ında yaşananlar gibi ama ondan daha hacimli ağır yağmalama ve ayaklanma eylemlerinin vuku’ bulacağı endişesi tehdit algılamaları kapsamına alınmıştır! 

5-) Meskûn mahallerde terör eylemlerine müdahalenin ve KCK sokak etkinliğiyle mücadelenin uzmanı Emniyet güçleridir. Maalesef, Çözüm Süreci nedeniyle nasıl Kara Kuvvetleri bölgeden ve sınır yönetiminden iskât edildiyse, Ak Parti-Cemaat kavgası neticesinde Emniyet de bölgede felç edilmiştir! Terörle mücadele tecrübesine sahip kalifiye 3500 civarında terör uzmanı emekli edildi. Diğerleri ise bölgeden uzaklaştırıldı! Kargaşa ve çatışma ortamının büyüdüğü Doğu ve G.Doğu bölgesinde maalesef Emniyet’in ‘TEM’ hafızası sıfırlanmış durumdadır! Bu ciddi ve mühim vaziyet tespitini yapmak dahi bu ülkede paralelci ilan edilmeye yetiyor ama gerçek bu!

Hülasa

Gelinen aşamada siyaset kurumu çökmüş durumdadır. Bu durumun sorumlusu olan siyasi iktidar ve Çözüm Süreci’ni yöneten bürokratik kapasite, başka öncelikleriyle meşgul olmaktan, içeride ve güney coğrafyamızda işlerin bu biçimde ve hacimde çığırından çıkacağını hesap edememiştir! Birkaç netice üretmeyen askeri atraksiyonun ve ‘terör karşı kenetlenelim’ hamasetinin dışında; “gemileri yakarak” bu buhranı aşacak kesin kararlılığa ve hedeflemelere dair alâmetleri göremememizin nedeni de budur!