Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Üç Tarz-ı Siyaset ve Yusuf Akçura Üstüne

Üç Tarz-ı Siyaset ve Yusuf Akçura Üstüne

Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar başlığını taşıyor Arslan Tekin’in yeni kitabı.

Yusuf Akçura’nın Türk mecmuasında yayınlandığı sıralarda hayli ilgi çeken yazı dizisi kitapta tıpkıbasımıyla da yer almış.* 

Ayrıca kitapta Ali Kemal’in, Ahmed Ferid’in, Hüseyinzade Ali’nin de görüşlerine yer verilmiş ve yazar bu isimler hakkında da malumat vermiş.

Bilge Kültür ve Sanat Yayınları arasında çıkan kitapta Üç Tarz-ı Siyaset makalesinin Osmanlıca metni de bulunuyor. Üç Tarz-ı Siyaset Yusuf Akçura’ya da büyük ün kazandıran bir yazı. Akçura Türk Yurdu dergilerinde de yazı yazmış bir ocaklı.

Kitabın arka kapağında şöyle yazıyor: 

“Dr. Arslan Tekin, Türk’te çıkmış, günümüze ışık tutan bütün tartışmaları ilk defa bu kitapta bir araya getirerek önemli bir eksiği tamamlıyor, Türk fikir hayatına bir kaynak eser kazandırıyor.”

Arslan Tekin’i her eve lazım böyle bir kitabı derlediği için tebrik ediyoruz ama bu iddianın tamama erdirilmesi de gerekiyor. Zira tartışmaların bütünü mevzubahis değildir. Zaten üç tartışma da Yusuf Akçura’nın bizzat kendi yayınladığı kitapta bulunmakta idi.

Kahire’de yayınlanan Türk Mecmuası’nda ilk defa yayınlandığında büyük ses getiren bu makaleyi Akçuraoğlu Yusuf Kazan’da iken yazmıştır. 5 Kasım 1903 tarihinde çıkan nüshasında yer alan makale üstüne Ali Kemal, 16 Haziran 1904 tarihli bir cevap vermiştir. 23 Haziran 1904 tarihinde de bu sefer Ferid imzalı bir cevap daha yayınlanmıştır. 

Yusuf Akçura daha sonra hem kendi yazısını hem de iki cevabı bir kitapçık halinde yayınlamıştır.

Bizim gençliğimizde elden ele dolaşırdı bu kitapçık.

Üç Tarz-ı Siyaset…

Aslında Hüseyinzade Ali, Ziya Gökalp, Cedit hareketleri, İslam’da modern zamanların yorumları Abduhlar, Afganiler ve daha birçok çağdaşları hiç de yabana atılmayacak biçimde bu siyaset tarzları üstüne ahkâm kesmişlerdir.

Fakat isim, Yusuf Akçura’nın telif eseri gibi kalmıştır. Oysa Akçura bir gazeteci üslubuyla mevcut olan siyaset tarzlarının tabiri caizse tanıtımını ve basit tenkidini kaleme almaktan öte bir şey yapmamıştır. Bu siyaset tarzları üzerine emperyal vizyona hâlâ sahip olduklarını düşünen Osmanlı medeniyeti viraneleri, öteden beri hangisinin ehven ve zamanın diline uygun olup olmadığını zaten tartışırlardı. 

Akçura’nın yaptığı bu tartışmaları vülgarize etmekten ibaret bir gazetecilik becerisidir. 

Elbette Akçura sadece gazeteci değil, bir dava adamı ve Ocaklı bir entelektüeldir.

Hayatı mücadele ile geçmiştir. Büyük hizmetleri vardır. Fakat şüphesiz bir Ziya Gökalp değildir…

Yusuf Akçura ve Üç Tarz-ı Siyaset üstüne Türk Ocakları’nda düzenlenen panelde geçenlerde bir konuşma yapmıştım. Hazretin müspet ve (bana göre) menfi yönlerini masaya yatırdım. 

Üç tarz-ı siyaset ise yazarından müstakil bugün bile tartışılması gereken bir fikri çerçevedir.

Bu konuda sayısız konferans verdim ve yazı yazdım.

Neden? 

Çünkü bugünkü ahvalimizin Osmanlı çöküş dönemine ait bu fikrî arayışlarla yakından alakası var. Modern fikriyatımızın bir numaralı adresi Namık Kemal’e kadar uzatılması gereken bir zihniyet meselesidir ahvalimizin fikrî temelleri… Bunu Milliyetçilik ve Namık Kemal  adlı eserimizde hayli tartıştık. Özellikle üç tarz-ı siyasetin doğuşunun gerekçeleri o döneme aittir. Namık Kemal Osmanlıcılığın mimarı olarak aslında milliyetçiliğimizin de İslamcılığımızın da batı tarzı düşünme modelimizin de nirengi noktasıdır. Üç siyaset tarzı da emperyal vizyon içermektedir ve aslında derununda, sonraki çağın kendi içine çekilmiş üç meşru çocuğunun da fikir babasıdır. Zor zaferler ve zor mağlubiyetler sonucu bir kendi içine çekilmedir yaşadığımız…

Koca imparatorluktan yine de, bugün bile ayakta tutmakta pek beceri gösteremediğimiz bir bütüncül mıntıka ve devlet çıkarmayı bildik.

O nesilleri küçümsememek gerekir.

Elbette emperyal vizyona yeniden ihtiyaç duyacağımız günlerin hasretiyle bir kabuğuna çekilmedir bu…

Anadoluculuk, Kemalizm ve Türkiye milliyetçiliği yahut onların birebir karşılık gelmese de yetmişli yıllardaki izdüşümleri akıncılık, ülkücülük, devrimcilik derununda evrensel iddialarını çeyiz sandığında saklayan ve mutlu olacağı günlerin hasretiyle tutuşan birer genç kız gibi korku ve ümid arasında gidip gelmişlerdir. 

“Gerek Mehmet Akif ve gerekse Ziya Gökalp’ın fikir babası olan Namık Kemal, bir dönem önce bu iki toprağa bağlı ziraatçi Türk ve İslam fikir ve sanat adamını birden temsil ettiği milliyetçiliğin mimarıdır. Yani Mehmet Akif’in temsil ettiği İslamcılığın –her zerresinde Türkçülük de vardır- yollarını o döşemiştir. Aynı zamanda Ziya Gökalp’in her Osmanlı aydınının yaşadığı fikrî sergüzeşti yaşayarak Osmanlıcılıktan İslamcılığa oradan Turancılığa, Türkçülüğe, sonra Oğuzculuğa ve Anadoluculuğa uzanan sefaininde yine o vardır. Hatta Üç tarz-ı Siyaset tarih olup artık reel politik zeminde Mustafa Kemal son sığınak olunca, onun sığındığı Türkiyecilik’te de yine o vardır. Namık Kemal, M. Kemal’gile de Millî Mücadele heyecanını veren adamdır. Kemalizm ve Anadoluculuk ise üç tarzı siyasetin 20.yüzyıldaki küçültülmüş versiyonları, daha doğrusu izdüşümleridir. Kemalizm, Anadolu’da, son kalede varoluş için köklerini mümkün olan en eskiye götürme kurgusunun adı olarak Sümerlere, Etilere kadar uzanmış, Batı ile yapılan kurtuluş mücadelesi ardından pozitivizm silahını ondan alarak kendince ülkeyi ayakta tutmaya çalışmıştır.

Anadoluculuk da coğrafyanın milliyetçilik umdeleri arasındaki yerini öne çıkararak Anadolu toprağını hem bin yıllık İslam’la hem de üzerinde yaşayan bütün bileşimiyle hür ve müstakil kılmaya çabalamıştır. Kemalizm ile Anadoluculuk gerçekte önceki üç tarz-ı siyasetin mütemmimidir; lakin biraz kıstırılmış, kendi gerçeğine dönmüş biçimiyle…” 

Demek ki Üç Tarz-ı Siyaset sadece Yusuf Akçura’nın beyninde tasarlanan üç siyasi akımın adı olarak ona ait telif bir eser değildir. Eğer bir müellifi varsa modern zamanların Osmanlı fikriyatının özüdür.

Namık Kemal, Ziya Gökalp, Mehmet Akif, Mehmet İzzet, gibi Fransız devriminden sonraki Osmanlı düşünce adamları ile Cumhuriyet’in ilk temelleri üstüne yükselen fikri emanetimizin hepsi… 

Osmanlı aydınları yanında Türkistan (ki Kafkasya, Doğu Türkistan, Kazan, Kırım ve bütün Türkistan’ı kastediyorum) İsmail Gaspıralı, Abdürreşid İbrahim, Hüseyinzade Ali, ceditçiler ve hatta İslam coğrafyasının diğer eyaletlerinden fikir adamları da dahil olmak üzere medeniyetimizin son çırpınışlarındaki sedalar…

Yusuf Akçura ve Üç Tarz-ı Siyaset’i önemli elbette fakat öncesini ve sonrasını da ele almak zarureti var.
Arslan Tekin tıpkıbasımlarıyla ve bilinen iki eleştiri yazısıyla Akçura’nın eserini düzenlemiş…

Gönül isterdi ki daha mufassal bir eser ortaya koysun. Bugüne kadar yapılan tenkitleri ve yaklaşımları da irdelesin…
Dr. Arslan Tekin’in hazırladığı Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar kitabının yeni baskısında umulur ki, bu tenkitler ve yaklaşımlar tartışılsın…

*Haz.Dr.Arslan Tekin, Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmalar Akçuraoğlu Yusuf, Bilge kültür Sanat, İstanbul 2015
**Dr. Lütfü Şehsuvaroğlu, Büyük Birlik Projesi Olarak Milliyetçilik ve Namık Kemal, Elips Yayınları, Ankara 2008, s.22

 
  •  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi