İbrahim Karagül

İbrahim Karagül

Entelektüel teröre, iç işgale direnmek..

Entelektüel teröre, iç işgale direnmek..

Kandil'e yapılan hava saldırılarında Alman istihbaratçılar ve bir rivayete göre İngiliz istihbaratçılar hedef oluyor. AB ülkelerinin, yani müttefiklerimizin istihbarat uzmanları, askeri uzmanları Kandil'de PKK'ya, Kuzey Suriye'de YPG'ye askeri eğitim veriyor, danışmanlık yapıyor. Siz bunu onları “yönetiyor" olarak okuyabilirsiniz.

Sadece Kandil'de ya da Kuzey Suriye'de değil, Türkiye içinde de hem PKK hem de DHKP-C içindeki yabancı “uzman"ların ağırlığı oldukça dikkat çekici. Onlara terörist diyebiliriz, bireysel olarak o örgütlere katılmış kişiler olduğunu düşünebiliriz. Ancak hepsinin bir şekilde istihbarat bağlantısı olduğunu birazcık bu konulara vakıf herkes takdir edecektir.

Yıllar önce ABD'nin Irak'taki ortaklarına gönderdiği yüzbinlerce silahın bir kısmı PKK'nın eline geçmişti. O silahlardan bazıları Türkiye içindeki suikastlerde, saldırılarda kullanılmıştı. Şimdi de benzer bir şekilde Almanların Kuzey Irak yönetimine gönderdiği silahlar YPG'den çıkıyor, PKK'dan çıkıyor hatta Türkiye içindeki saldırılarda bu silahlardan izler bulunuyor.

İçeride parçalanmanın altyapısı hazırlanıyor

Karşı karşıya bulunduğumuz durumun “dar anlamda terör" olmadığını, meselenin sadece Kürt meselesi olmadığını, zaten Kürt meselesinin de artık kimlik, hak meselesi olmaktan çıkıp güç, iktidar meselesine dönüştüğünü biliyoruz. Bunun bir adım sonrasında meselenin bölgesel harita çizimlerinin parçası olacağı, bölgesel kaosun Türkiye içine servis edilmesinin Truva Atı olacağı kesindir.

İzleri, işaretleri çok iyi takip edin. Doğru resmi gördüğünüz andadehşete düşebilir, çok can yakıcı gerçeklerle yüz yüze kalabilirsiniz. Türkiye'nin çevrelendiğine dair kanaat bir paranoyadeğildir. Irak üzerinden, Suriye üzerinden taşan tehdit sadece sınırları zorlayan tehdit değildir. Türkiye'nin içlerine kadar nüfuz eden, toplumsal barışı tehdit eden, iç parçalanmanın alt yapısınıhazırlayan, ülkeyi Suriyeleştirme potansiyeli içeren bir tehdittir.

İç işgalcilere direnmek..

Bu çevreleme ile paralel biçimde bir “iç işgal" sürecinin başladığı gerçeği felaket senaryosu değildir. İç işgal ile çevreleme ve sınırları zorlayan tehdit arasındaki uyuma dikkat edin. Örgütler, çatışma alanları, çatışma yöntemleri, içeride medya üzerinden yürütülen ve teröre apaçık destek niteliği taşıyan kampanyaları iyi okuyun.

Bazı siyasi çevrelerin, ideolojik grupların, birbirinden çok farklı terör örgütlerinin, bazı sermaye gruplarının, bazı cemaatlerin tek çatı altında, aynı mevzide, aynı cephede birbirini tamamlar şekilde yer almaları Türkiye tarihinde örneği görülmeyen bir şeydir. Örgütleri anlarız, onlarla mücadele yöntemleri güvenlik birimleri tarafından nasıl yürütülür bellidir.

Ama diğerlerini, örgütlerle, terörle aynı mevzide yer alanları anlamamız hiçbir zaman mümkün olmayacak. Bunu hiçbir zaman kabullenmeyeceğiz, hiçbir şekilde makul, anlaşılabilir bir dille tartışmayacağız.

PKK'dan daha çok kan akıttılar

Bazı sermaye gruplarının örgütlerin ve terörün arkasına sığınıponların omuzlarından ülkeye ateş etmeleri, bazı medya gruplarının bu örgütlere ve teröre açık destek vermeleri, şiddeti daha da artırmak için cesaretlendirmeleri, kalemlerini kurşun gibi kullanmaları affedilir bir şey değil çünkü.

Onların kalemlerinden PKK'nın silahlarının akıttığı kandan çok daha fazlası akıyor. Kan üzerinden bir dil kullanıp, kan üzerinden bir intikam operasyonu yapıyorlar. Bu ülkeye sıkılan her kurşunda onların parmak izleri vardır. Bu ülkenin yaşadığı her acının arkasında onların bu intikam saldırıları vardır.

İşte bu yüzden Türkiye'de bir entelektüel terör olduğunu söyleyip duruyorum. Bu terör PKK'dan ve diğer örgütlerden çok daha tehlikelidir, çok daha kalıcı zararlar vermektedir. Çünkü bu terörinsanların zihinlerine kurşun sıkmakta, akıllarını karıştırmakta, vicdanlarını yaralamakta, kalplerini bu ülkeden soğutmaktadır.

Böyle bir cephe ilk kez kuruldu

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir örnek yoktur. Ülkesinden nefret eden aydın tipi her zaman mevcuttu. Belli örgütlerin peşine takılan, onların ayarıyla ülkeye ayar vermeye kalkışan, onların doğruları üzerinden gerçekler inşa etmeye çalışan insanlar hep vardı. Yine bu ülkede, yerli değil, uluslararası bağlantılarına göre pozisyon alan sermaye grupları her zaman vardı. Bütün bunlarda yadırganacak bir şey yok.

Ama ilk kez terör örgütleriyle, bazı sermaye grupları, bazı kalem sahipleri, medya organları, bazı siyasi çevreler tek bir cepheden ateş ediyor. Onları tek çatı altında toplayan bir irade var ve o irade Türkiye ile büyük bir hesaplaşma içinde. Hal böyle olunca PKK saldırıları ile o medya organlarının cümleleri arasında hiçbir fark kalmadı. Onları besleyen sermaye grupları ile terör saldırıları arasında hiçbir fark kalmadı.

Entelektüel teröre dikkat!

Bütün bu pis işler, kirli senaryo, kan üzerinden yürütülen planlar entelektüel terör üzerinden servis ediliyor. Bu yüzden onları bir yerlere not edin. Onların günah defterlerini tutun. Onlarıtoplumsal hafızaya işleyin. Eğer bu ülke, benim bildiğim o kadim devlet geleneğini kaybetmezse, her büyük felaketten sonra yeniden ayağa kaldıran millet iradesini kaybetmezse, bu şehirler yüzlerce yıllık direncini kaybetmezse onların bu ülkenin siyasi tarihindeki yeri çöplük olacaktır. Utanç verici biçimde dışlanacaklardır. Belki teröre destek vermekten, onu ülkeye ve millete karşı kullanmaktan mahkum olacaklardır.

Bakmayın onların Erdoğan düşmanlığına, AK Parti düşmanlığına. Bu düşmanlıklar üzerinden günahlarını gizlemeye, ellerindeki kanı temizlemeye, millete bu öfkeyi satıp arkadan iş çevirmeye çalışıyorlar. Ama hepsi deşifre oldu. Artık kim ülkenin, milletin yanında saf tuttu, kim millete karşı terörle ortak cepheden ateş ediyor, gizlenemez bir noktaya geldi.

Hesaplaşma büyük. Yüz yıldır devam eden kurtuluş savaşının son safhası bu. Ya büyük, özgür ve milli devlet kazanacak ya eski vesayetçilerin içerideki kuklaları.

Ruh hastası bir adam

“Entelektüel terör, acımasız direniş" başlıklı yazım bunlardan birini fena halde deşifre etti. Zaman'dan Mümtazer Türköne, Türk basın tarihinde örneğini görmediğim bir çirkinlik sergiledi. Uzun zamandır benimle ilgili benzer şeyleri yazıyordu ama ciddiye almıyordum. Bu sefer ciddiye aldım çünkü ortada ancak sağlık durumu ile açıklanabilecek vahim bir durum var. 200 kişilik liste varmış, kaynağı Taraf'mış. Al birini vur ötekine. Ama mesele işin burası değil. Adam açıkça işkence yöntemleri önermiş. Öldürmek onu tatmin etmeyecek anlaşılan. Şu cümlelere bakın…

“Şer'-i Şerife uygun bir mecazla ifade edelim: Önce çıplak vaziyette katrana batırılacak, sonra elleri arkadan bağlı eşeğe ters bindirilip memleketin orta yerinde teşhir edilecekler. Adaletin terazisini tersine çeviren zorbalar ise ayak parmaklarının üzerinde yükseltilip, dükkanlarının kapısına kulaklarından çivilenecek."

Bu adamın psikolojik durumu gerçekten tehlikeli bir noktaya gelmiş olmalı. Bu yüzden kelimelerle konuşulabilir bir durum kalmamış. Düşünce değil saplantı, takıntı, hastalıklı bir hal söz konusu.

Bence doktorunu ya da tedavi yöntemini değiştirmeli..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
İbrahim Karagül Arşivi