Halil Mert

Halil Mert

Unutulan Değerler ve Türkeş ve Yarbay….

Unutulan Değerler ve Türkeş ve Yarbay….

Zor günler devam ediyor. Ülkem komşusu olan medeniyet Topraklarımızda çıkartılan kardeş kavgaları ile kuşatılıyor. Bu kavgalara paralel olarak iç kavgalar ve terörle yaralanıyor. Finans operasyonları ile hançerleniyor. Siyasilerin idrak ve sorumluluktan yoksun davranışları ile boşluğa itiliyor. Paralel yapılarca, ihanet çevrelerince ve dış maşaların oyunları ile oluşturulan algı bozuklukları sonucu halk adeta kamplara bölünüyor, bu bölünme TSK ve Emniyet dâhil kurumlara da sirayet ediyor. Hâsılı zor günler…

Bir zamanlar toplumun değerleri vardı. VATAN, MİLLET, DİN ve DEVLET deyince akan sular dururdu. Sonra hep birlikte bu değerleri istismar ettik, içini boşalttık, sulandırdık. Sonucunda oluşan gönül boşluğu ile her türlü algı operasyonu yapılıyor.

Yeni hükümet sürecinde MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bakanlık için görev çağrısını kabul etti, açıkladığı Geçici Bakanlar Kurulu'nda, Başbakan Yardımcılığı görevine getirildi. Bakın ne diyor; “Ben hâlâ MHP'liyim ve hep öyle kalacağım. Bir siyasi intihar da yaptım. Belki 2,5 ay sonra, hükümetin görev süresi bittiğinde siyasetten uzaklaşmış durumda da olacağım. Ama bu riskleri böyle dönemlerde almazsanız ne zaman alacaksınız?” Devamında ise; “Bu hem anayasal zorunluluk hem de ülkenin geçtiği durumdan dolayı bir mecburiyettir. Üç hafta sonra belki beni listeye koymazlar. Ben de siyaseti bırakır köşeme çekilirim. Ben terörle mücadeleyi milli bir mesele olarak alıyorum.

Sayın Türkeş’in şu hatırlatması da Devleti ve Merhum Türkeş’in MHP’ni hatırlatması açısından çok değerli. “MHP'yi bırakmam söz konusu olamaz. MHP babamın partisi. Ben Türkeş çizgisini izliyorum. Parti bugün o çizgide değil.Alparslan Türkeş sağ olsaydı Türkiye'de üç aydır hükümet vardı. 1976'da 3 milletvekili varken Rahmetli Erbakan ile rahmetli Demirel arasında mekik dokudu ve Birinci Milliyetçi Cephe’yi (1. MC) kurdurdu. Şimdi Türkeş'in kemiklerinin sızlamasından söz ediliyor. Kimin sızlattığı ortadadır.

Sayın Türkeş bu davranışıyla bize Milli sorumluluklarımızı, siyasi ahlakın nasıl olması gerektiğini, geleneksel şahsi terbiyemizin esaslarını tekrar hatırlattı.

Bu arada, Sayın Başbakanımız AKPARTİ İl Başkanları toplantısında partinin kuruluş ruhundan söz etti. Özetle, “Burası şahsi menfaat, ikbal, makam ve hırs yeri değil. Adam kayırma ve haksızlık kapısı değil.” dedi. İl Başkanları da her zamanki gibi alkışladı. Ya sonuç? Dileriz AKPARTİ’nin şımarık, adalet hissini kaybetmiş bir kısım kadroları ülkenin sıkıntılarını anlar ve toparlanır ya da tasfiye edilirler. Şu anda Cumhurbaşkanımız’ın şahsı hedef. “Düşmanın oku dostu gösterir.” demiştik daha önce de İmam Şafi gibi. AKPARTİ’deki bu menfaat şebekeleri dileriz onları bulundukları yerlere getiren R. Tayyip Erdoğan’a başkaları gibi ihanet etmezler. Çünkü şu anda ayartılmak ve ele geçirilmek istenen bir parti AKPARTİ. Cumhurbaşkanımız yalnız bırakılmaya çalışılıyor. Ankara’da Başbakanımız’ı alkışlayıp illerinizde bir kısım Belediye Başkanlarınızın, teşkilat yöneticilerinizin ahbap çavuş ilişkilerini seyredip, hatta kötü işlerinin parçası olup devam ederseniz, ülkemizin, Medeniyet Coğrafyamızın ve ümmetin tüm kayıplarının bir parçası olacaksınız. Tekrar seçimin tüm kayıpları sizlerin omuzlarında kalır.

Yüzbaşımız şehid oldu. Cenazesinde Yarbay ağabey esti, gürledi. Haklılığını tartışmayacağım. Ancak yaşananlar ne yarbaya ne de Milliyetçi ve Muhafazakâr bilinen Osmaniye’lilere yakışmadı. Öncelikle, bir şehid cenazesi var hürmet gereken. Sonra merasim değil yaşanan, bir Cenaze Namazı. Hakaret edilen İl Müftüsü. Bunların hiçbiri Müslüman Milletimizin tavır ve davranışları olamaz. Sonuç? Hedefte Cumhurbaşkanımız var gibi görünmekle beraber, aynı anda birkaç değerimiz daha sorgulanır ve sulandırılabilir hale geldi. Birincisi Şahadet, diğer cenaze namazı özelinde Namaza hürmetsizlik. Müftünün makamında Din Adamına saygısızlık.

Osmaniye’de şehid cenazesinde yaşananlar bir algı operasyonu mudur? Eğer öyle ise planlayanlar kesinlikle hain, alet olanlar da düşünce ve idrakten yaptıkları tahribattan habersiz insanlar. Sayın Başbakanımızın değerlendirmesi önemli. “İnsanların acısını paylaşıyorum. Ancak, bir TSK mensubuna feraset ve metanet yakışır.” Kanaatim yarbayın üzerine gitmek yerine, olayı planlayan ve azmettirenlerin üzerine gidilmeli. Görebildiğim kadarıyla ilk başlatan “Ben şehidin ağabeyiyim.” deyip müftüyü uyardığını zanneden sivil kişi.

Sayın Tuğrul Türkeş’le Merhum Alpaslan Türkeş’i de hatırladık. 12 Eylül Öncesi verdikleri mücadeleyi hep anacağız. Merhum Erbakan Hocamla birlikte MC –Milliyetçi Cephe- Hükümetlerinde çok emek verdiler, mücadele ettiler. Devletçi ve vatansever oğullar yetiştirdiği için bir kez daha dua ve minnetle yâd edeceğiz.

Geldik gidiyoruz. Dünya kimseye kalmaz, Firavunlara, Nemrutlara, Hitlerlere, Stalinlere, Maolara, Çörçillere kalmadı. Ancak bizim dünyada ne bıraktığımız daha önemli değil mi sizce de? Düşmanlıklar, ihanet ve sevgizislik bırakıyorsak yazıklar olsun. Bu gün Allah için deyip, Müslümanları bölenler, fitne sokanlar… Sosyal medyada Kazakistan’lı bir genç eski bir fotoğraf paylaşmış. Birinci Dünya Savaşı’nda İngiltere sömürgesi olan Hindistan ve Pakistan’lı Müslümanlar İngiltere Osmanlı ile savaşıyor diye askere gitmeyi reddediyorlar. Bunun için bir taş duvarın önüne yüzlerce Müslüman genç dizilmiş, İngiliz Askerleri tarafından kurşuna diziliyorlar. Diyorlar ki; “Bir Müslüman’a mermi atmaktansa, kâfirin mermisini yemeyi tercih ederiz.” Bu gün kâfirin ülkesinde yaşayıp, ekmeğini yiyip, ülkesinde fitne ateşi yakanlara yazıklar olsun. Kâfirin verdiği sözde akılla (üst akıl diyorsunuz ya hani alçak emperyalizmin oyunlarına) medyada, kahvede, camide, okulda, dağda, şehid cenazesinde ortalığı ve Milletimizin kafasını karıştıranlara da yazıklar olsun.

Geçmişin değerlerine dönmekten başka çaremiz yoktur. Şu ya da bu adına hatta din ve dindarlık adına dahi yeni değerler icat edip geleneksel muharipliğimizi, mücahitliğimizi, Alpliğimizi, alperenliğimizi, İman, İslam ve vatan sevgimizi, devletimize hürmetimizi, İ’lay-ı Kelimetullah hedeflerimizi sulandıranla, yok etmeye çalışanlara karşı omuz omuza olmaktan başka çaremiz yoktur. Bu vesile ile omuz verenlere de teşekkürü borç biliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Halil Mert Arşivi