Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Âile Bakanları

Âile Bakanları

Âile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Kadın ve Âileden Sorumlu Devlet Bakanlığı olarak ortaya çıkmıştı. Yanlış hatırlamıyorsam, Güldal Akşit, Selma Aliye Kavaf ve Nimet Çubukçu, sırasıyla devlet bakanı oldular. Daha sonra, ayrı bir bakanlık hâline gelince Fatma Şâhin, ilk Âile ve Sosyal Politikalar Bakanı oldu. Sonrasında, Ayşenur İslâm ve nihâyet Ayşen Gürcan. 

Bakanların hepsi kadın. Türkiye ilginç bir ülke. Kânun karşısında âilenin reisi erkektir. Âileden, evin erkeği sorumludur. Buna bir itirazım yok. Her kurumda bir lider, bir reis olmalıdır. Bu, istişârenin olmadığı anlamına gelmez. Fakat, çocuğunuzun elinden tutar, hastaneye götürürsünüz. Baba adını sorar; annenin adını sormazlar. Hâl böyleyken ısrarla âile bakanımız kadınlardan atanıyor.

İlk dört bakan hanım ile son ikisi arasında bir fark var. Kimsenin bahsetmediği bir fark. Güldal Akşit, Selma Kavaf, Nimet Çubukçu ve Fatma Şahin, parti kadın kollarından geliyordu.

Ayşenur İslâm, bakan atandığında ilk aklıma gelen bu oldu. “Hayret kadın kolları nasıl aşıldı?” diye şaşırmıştım. Fikrimi söylediğim bir bürokrat, “17-25 Aralık karmaşasında oldu. Yoksa zordu.” dedi.

Kadın kolları deyip geçmeyin. 2011 seçimlerinde dinlediğim bir hâdiseyi anlatayım. Vekil adayından dinledim. AK Parti’nin beş vekil çıkardığı bir ilde, merkezin takdiri ile beşinci sıraya konuyor. İldeki kadın kolları, “Çekeriz oyları” diye, merkezi tehdit ediyor. Neticede, vekil adayı son gün listeden çıkarılıyor.

Âileden sorumlu devlet bakanlarının zihnimde yer eden bir başarısını hatırlamıyorum. İlk Âile Bakanı Fatma Şâhin’e sebebini anlayamadığım bir basın desteği vardı. Bir taraftan basını bir taraftan kadın kollarını arkasına alan Şahin, güç patlaması yaşamış; kendi bakanlığı ile alâkası olmayan bir bürokratı basının ve halkın gözü önünde devlet terbiyesine uymayan bir şekilde azarlamıştı.

Açıkçası Ayşenur İslâm bakan olduğunda çok ümitlenmiştim. Akademik kariyeri ve yönetim tecrübesi vardı. Fakat son zamanlarda sürekli üst düzey protokole eşlik etmesi, soru işâretli bir durumdu. Her şeye rağmen mazbut ve mütevâzı kişiliği ile hâfızalarda kalacağı kesin. 

Şimdiki bakan da parti kadın kollarından gelmiyor. Ben bunu çok önemsiyorum. Yine de iki aylık sürede Ayşen Gürcan’dan büyük icraat beklemek haksızlık olur. 

48 SAAT

Nasreddin Hoca, heybesini kaybetmiş. Aramış taramış, yok. “Eğer heybemi bulamazsam yapacağımı biliyorum.” diye orta yere bağırmış. Arayıp heybesini bulmuşlar. Bir adamcağız “Bulamazsak ne yapacaktın Hocam?” deyince “Hiç.. Evdeki diğer heybeyi kullanacaktım.” demiş.

MHP’li Semih Yalçın’ın Ahmet Hakan Coşkun’a, özür dilemesi için 48 saat süre vermesi bana bu fıkrayı hatırlattı. “Sayın Devlet Bahçeli’ye olan özür borcunuzu 48 saat boyunca bekleyeceğiz. Aksi takdirde sizi milliyetçi- ülkücü hareketin hasmı olarak ilan edeceğiz. Açıklamalarımız bu kadar yumuşak ve kibar olmayacak” ifâdesinden sonra, “Bütün bu yaptıklarınıza rağmen size saygılarımızı sunuyoruz.”  demesi, fıkra gibi değil mi? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi