Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

İdam Sehpasından Genel Başkan Yardımcılığına

İdam Sehpasından Genel Başkan Yardımcılığına

Doç. Dr. Selçuk Özdağ, 1970 ortasından beri, Türkiye’nin yaşadığı “kader”i bizzat yaşamış biridir. Lise çağından itibaren başladığı mücadele hayatını Manisa Spor Akademisi’nde de sürdürmüş ve Manisa’daki “ülkücü varoluş ve direniş”in içinde bulunarak  ateş çemberinden geçmiş birisidir. (Onu bugün Ak Parti’de siyaset yapıyor diye eleştirenler, son 2 seçimdir Manisa’dan Ankara’ya gönderdikleri vekillere baksınlar. Hangileri daha çok ülkücü?..)

1970’lerin ortasından itibaren Manisa’da verilen mücadelenin tam da göbeğinde yer alan Özdağ, 12 Eylül 1980 darbesi sonucu, taş medreselerle, Yusufiye zindanlarıyla tanışmıştır. Yıllarca idamla yargılandıktan sonra beraat ederek iş ve siyaset dünyasına giren Özdağ, 1990’larda yaşanan ülkücü ayrışmada, Muhsin Yazıcıoğlu ile beraber hareket etti ve onun Genel Başkan Yardımcılığını yaptı. 2011 seçimlerinde Ak Parti’den siyasete atılan Özdağ, 12 Eylül 2015 günü yapılan kongrede, Ak Parti MKYK’sına seçildi. Kaderin garip bir tecellisi veya takdir-i ilahî, 1980 yılının 12 Eylül günü hayatını karartmaya kararlı bir darbe yapılmıştı; 35 sene sonra, aynı gün Özdağ, 13 yıldan beri Türkiye’yi yöneten ve Cumhuriyet döneminin en değiştirici-dönüştürücü partisinin MKYK’sına giriyor. 13 Eylül günü yapılan MKYK toplantısında Özdağ, Sivil Toplum Kuruluşları ve Halkla İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı oluyordu. Yani Türkiye siyasetine yön veren 15 kişiden birisi oluyordu. 

Aradan geçen 35 yıl, 1980’deki gencecik bir yüreğin azmini törpüleyememiş ve demokrasinin gereği yerine gelerek, Özdağ, siyasette zirvedeki bir ekibin içinde yer almıştır. Elbette bunda Allah’ın takdiri ve Özdağ’ın kararlı ve azimli bir hayat rotası çizmesi rol oynamıştır. Özdağ’ın hem BBP’de hem de Ak Parti’de Genel başkan Yardımcılığı yapması, kendisi açısından önemli olduğu kadar, 78 kuşağı için de önemlidir. Çünkü 78 kuşağından olup solcu olmayan aydınların siyasî etkisi 1995-96’da biraz hissedilmişti. Türk siyaseti Mümtaz’er Türköne, rahmetli Şükrü Karaca, Vedat Bilgin,  Naci Bostancı, Mustafa Çalık gibi ülkücü 78’lilerin adlarını 1990’larda duymaya başlamış; 1995-96’larda, Çiller ekibinde yer alan ülkücüler, işte bu ateş çemberinden geçmiş entelektüel ülkücülerdi.  

Özdağ da 78 kuşağı ülkücülerindendir; o da 90’larda siyaset yapmıştır ama partisi “ocakçılık” anlayışından “siyasetçilik” anlayışına geçmemekte ısrar ettiği için, onun mevcudiyeti, lokal etkilerle sürmüştür.

Şimdi Ak Parti’de 78’lerde ateş çemberinden geçenlerin sayısı arttı. Benim bildiğim Naci Bostancı ve Vedat Bilgin’le beraber Selçuk Özdağ var ve Özdağ, 15 kişilik yönetim kurmaylarının arasında.

 Özdağ’ın bu gelişim çizgisi, bir yerde Türkiye’nin geçirdiği badireleri ve aştığı merhaleleri anlatır. 1980 darbecilerinin asmaya çalıştığı genç, yıllar sonra 12 Eylülcülerin yargılanması için komisyonlarda görev yapıyor ve sonunda da ülkenin kaderine hükmedecek 15 kişiden biri oluyor. 

Özdağ’la ilgili görüşlerimin aynı üniversitede çalışmış olmak ve aynı gazetede yazıyor olmakla alakası yok. 78 kuşağından ve idamla yargılandıktan sonra böyle bir göreve başkası gelse onu da yazardım. Çünkü onları yazmak, 35 senelik Türkiye’yi özetlemek ve bu yıllara not düşmek gibidir.  

Sevgili Selçuk’a görevinde başarılar diliyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi