Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Dindar Kürtlerin ve bir Astsubayın HDPKK hakkında görüşleri

Dindar Kürtlerin ve bir Astsubayın HDPKK hakkında görüşleri

Dindar ve ümmetçi Kürt kardeşlerimiz özerklik konusunda tavırlarını netleştirmelidir konulu yazımıza birkaç cevabî mektup daha geldi. Bunların içinden mektubuna “HDPKK Gerçeği” başlığını atan Diyarbakırlı Faruk Sevgi,‏ Kürt olarak Türkiye’nin bütünlüğünden kopmanın doğru olmadığını anlatıyor. HDPKK’nın Türkiye’ye zarar verdiği gibi, bütünlük içinde olmak isteyen dindar Kürtlere de zarar verdiğini söyleyerek devletin âcilen yapması gerekenleri bizzat yaşadığı tecrübelerden hareketle belirtmiş. Hülâsası şöyle:

 

“ Diyarbakır’dan yazıyorum. Kürt kökenli bir vatandaşım. PKK ve HDP  belediyelerin elindeki halk evleri kapatılmalı. Dozerlerle yerle bir edilmeli. Bir yılda Diyarbakır’da 52 bin genci eğittiler bu halk evlerinde. Silah, isyan, anarşi eğitimi verilmektedir. Büyükşehir yasası en kısa zamanda çöpe atılmalı. Bu yasa PKK ve HDP den başka kimseye bir faydası yok. Eş başkanlık sistemine acilen son verilmeli.

Bunların yüzünü görmek istemiyorduk, bir iken iki oldular. Asker ve polisin öldürdüğü PKK başı ödül verilmeli.  Sol eğimli X EĞİTİM SENdikası üyesi öğretmenlerin özellikle Karadeniz bölgesine gönderilmesi gerekir. Okullarda bu öğretmenler öğrencilere okuyup ne yapacaksınız devrimci olun demekte. Bu öğretmenler sayesinde binlerce öğrenci odun ve robot gibi PKK fedaisi olmuştur. Dağa çıkmıştır. Suç makinesi olmuştur.

Sol eğimli X EĞİTİM SENdikası üyesi öğretmenlere çok dikkat. Acil bir kanun çıkartılarak, devlet memurlarında PKK sempatizanları devlet memurları işten atılmalı. Cezaevine konulmalı aldığı maaşı kendilerinden tazmin edilmeli. Ben öyle memurları biliyorum dağdaki PKK bu memurların eline s dökemez. Devletin maaşını alarak devleti yıkmaya çalışmaktadırlar. Devletin parasını alarak devletin kuyusunu kazan binlerce memur bulunmakta. Bu memurların içinde imamlar dikkat çekmekte. Bu devlet bu kadar da mı ahmaklaştı kendi düşmanlarına aylık ödemekte. Bu nasıl bir devlet, yer yüzünde böyle bir devlet var mı?

DEVLET BİR GEMİ, BU GEMİYİ BATIRMAK İSTEYEN PKK LILARA(MEMURLARA)DEVLET ÜCRET ÖDEMEKTE.

İdam yasası kesinlikle çıkartılmalı. Çakal ve yırtıcı hayvanın başı okşanmaz, PKK ve HDP nin başı okşanmaz bunlara el uzatılmaz. Tutar insanın elini parçalar. Bunlara zerre kadar bir tolerans gösterilmez. Bakara süresi 8-21 ayetleri PKK ve HDP ye işaret etmekte.

Bu 4. Açılım dört sefer PKK ve HDP bu milleti ve devleti pislik çukuruna soktular. Nerdeyse bin yıllık bir devlet haysiyeti bu alçaklara kurban edilecekti. Bunlara güvenilmez. Çözüm sürecinin bozulmasında rahmet var. Bu alçaklar rezilliklerini çözüm süreci ile ballandıracaklardır. Pisliği bal ile süsleyip kıyamete kadar şan ve şeref ile anlatacaklardı. Allah bu alçaklara bir paye, şan ve şeref vermeyecektir. Bunlara zillet, rezalet ve alçaklık nasip olacaktır. Bu sıkıntılar büyük bir doğumun habercisidir. 2016 yılı çerisinde bu alçakların beli kırılacak, belini doğrultamazlar. Zilletle tarihin çöplüğüne gömülecekler. Paralelci öğretmenler en az malum sendikanın öğretmenleri kadar tehlikelidir. Bu öğretmenlere PKK'lı öğretmenlere aklı hocalığı yapıyorlar. Güneydoğuda müftülük köy ve mezralara kadar dini ve manevi faaliyetlerde bulunmalı. Geri adım demek devletin ve milletin yok olması demek.”

-----------------------------------------------

GÜNEYDOĞU’DA VAZİFE YAPAN BİR ASTSUBAYIN ÇARPICI TESBİTLERİ

“Adam gibi devlet ve istihbarat olsaydı bu şehitler verilmezdi” yazımıza gelen en çarpıcı mektuplardan biri, 2002‘ye kadar PKK’nın en kesif olduğu bölgede vazife yapan emekli astsubay Hasan Karanfil beyefendinin tesbitleridir. Bilinen gerçekler olsa da bizzat acısını çekerek tecrübe kazanan birinin tesbitleri daha tesirli olmaktadır. Hasan Karanfil beyin yazdıklarını hülâsa ederek, devlet ve hükmet sahiplerinin kulak vermesini istiyoruz:

“Bu bahtsız memleketimin bir gerçeği. 1991 -1992 de Licede,1994-1997 Mardin ve çevresinde, 2000-2002 de Şemdinli çevresinde Astsubay olarak görev yaptım. Tecrübelerden istifade etmemek gibi çok fena bir huyumuz var. Orada görev yapanlar döndükten sonra mücadele sahasını unutuyor. Devlet unutmamalı. Kaç defadır şahsen GEN-KUR' elektronik mektup yazıyorum, sıhhatim ve zindeliğim yerinde benim gibi bir sürü orada görev yapmış emekli var. Hele komando ve Özel Harekatçıları seferberlik veya başka bir formatta ister gönüllü ister mecburi çağırsınlar. Tecrübeli insanlar şu an nöbette olan kardeşlerine bu tecrübeleri aktarırlar. Kondisyonlu olanlar bizzat göreve çıkarlar ve bu kadar şehit vermeyiz.

Ayrıca sizin dediğiniz gibi donuk kışla mantığı meselesi değişmeli. Adam veya yetkili komutan bu hususlarda zayıfsa kendini ispat için bilgili ve yeterli olduğu konuları öne çıkarıyor, onlarla ilgileniyor. Halbuki sadece askerlikle ilgilenmeli. Askerlik meselesi de çok genel ele alındığından işin özü ıskalanıyor. Bence TSK yeniden yapılandırılmalı, Kara kuvvetlerinde Tugaylar muhariptir, doğrudan kara kuvvetleri komutanına bağlanmalıdır. Aradaki bütün, tümen, kol ordu ve ordular lav edilmeli buradan yapılacak tasarrufla ordu genleşmiş olur. Silahlı kuvvetlerdeki herkes muharip olmalıdır. Bu teşkilata giren herkes komando olabilecek kapasitede olmalıdır. Asker sadece atış, spor, bakım ve muharebe eğitimi yapmalı, ne yemekhane ne kışla, ne koğuş ilgi alanına girmemelidir. Buralarda milli savunma kiracı mı olur bilemem? Milli Emlaka mı devredilir? Ama komutanlar boya ve badanadan terfi almamalıdır. Askeri kabiliyetlerinden, bilgilerinden, meydana gelen olaylara karşı geliştirecekleri tepkilere olan intikallerinden değerlendirilmelidir.

Dağlıca’daki olay; haberlerden dinlediğim kadarıyla, Allah gani gani rahmet etsin, maalesef Tabur komutanımızın bütün iyi niyet ve cesaretine rağmen bana göre olaya yanlış müdahalesi sebep oldu. Sadece haberlerden bu haberleri kendi yaşadığım olayları hatırlayarak bu kanaate vardım. Yolun mayından temizlenmesi için ekip çıkartıyor, onlar mayınları tespit ediyor ama birileri kendilerini gözetliyor ve ateş açılıyor, oraya zırhlı araçlarla takviye gönderiliyor onlar mayınları muharebe dışı kalınca bizzat kendisi, muhtemelen teknisyenlerden kurulu kurtarma timiyle gidiyor. Onlarda berhava oluyor. Dediğiniz gibi her tim kendi başına inisiyatif alabilmeli. Tabi bu da başına buyruk olmamalı. Velhasıl çok zor bir durum. Allah yardımcımız olsun.”

--------------------------------------------

DİYARBAKIRLI DİNDAR BİR KÜRT İNSANIMIZIN TESBİTLERİ

Diyarbakır’da yaşayan Furkan Sever adlı dindar bir Kürt kardeşimiz  “PKK ve uzantısının vahşi ve nankör yüzü‏” başlıklı mektup göndermiş. Hâdiselerin iç ve dış yüzünü gören dindar bir Kürt insanımızın tesbitleri önemlidir. Furkan Sever beyin hülâsa ettiğimiz tesbitlerinden devlet ve hükümet yetkililerinin istifade etmesi gerek:

“Diyarbakır'da yaşayan biri olarak  PKK'nın vahşi yüzünü deşifre etmek, bu aç ve nankör canavarın kökünün kurutulması gerektiğine inanıyorum.  PKK yandaşı öğretmenler ve belediyeciler gençlere, "OKUYUP DA NE OLACAKSINIZ, ZATEN DEVLET SİZE İŞ VERMEYECEK, DAĞA ÇIKIN KÜRDİSTAN KURULUNCA HEPİNİZ POLİS VE MAAŞLI ASKER OLACAKSINIZ" demekte. Binlerce öğrenci odun ve robot gibi PKK fedaisi olup dağa çıkmış ve suç makinesi olmuştur.

Hükümet bir daha asla ne PKK ne de HDP ile kesinlikle masaya oturmamalıdır. Bu kaçıncı seferdir PKK'lı caniler ve uzantıları devletin uzattığı barış elini ısırıyor. Uzatılan elin, bir daha uzatılması acziyetin ifadesi olur. Bu da PKK ve uzantısını güçlendirir. Devlet, bunlara  kudret tokadını göstererek ısıran dişlerini sökmelidir. PKK iyilikten anlamaz, güçten anlar.

Bir yakınımın güzel ifadesiyle ‘İddia ediyorum; devlet gitsin Kobani'de TOKİ eliyle herkese bedava konut yapsın ve hatta herkese araba da hediye etsin. Hükümet ve TOKİ yetkilileri gidip açılışı ve teslimatı yaptıktan sonra döndüklerinde PKK onlara arkadan sıkacak ve belki de dönüş yollarına mayın döşeyecektir.’ İşte PKK böyle bir şeydir. Selametle kalın.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi