D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Millilik ve Yerlilik Meselesi...

Millilik ve Yerlilik Meselesi...

Meğer millilik ve yerliliğin ne çok düşmanı varmış! Her türlü siyasî akımdan şiddetli tepkiler yükselmesi böyle bir intiba uyandırıyor. Cumhurbaşkanı’nın milletvekillerinin yerli ve millî olması gerektiği anlamına gelecek sözleri nerelere çekilmedi ki...

Kimi kavramların özüne karşı olduğu için millilik ve yerlilik sözünden kaçınıyor, kimi başka bir tür milliliğin savaşını verdiği için külliyen karşı çıkıyor, kimi de kendi yerli ve millilik iddiasına halel geleceği için reddediyor.

Son günlerini yaşayan 25. Dönem Meclisi’mize şöyle bir bakalım: Şu anda bu Meclis’te ülkemiz ve milletimiz için çok önemli bir konuda, mesela terörle ilgili bir “gizli” görüşme yapılabilir mi?...

Bu Meclis’te yapılacak gizli görüşmenin bir yerler için açık görüşmeye dönüştürüleceğini idrak etmek zor değil. Bazı “milletvekilleri” devletin terörle mücadelesini engellemek için elinden geleni-gelmeyeni yapmaya çalışmıyor mu? Cizre’de halkın ensesinde boza pişiren terör unsurlarının temizlenmesi sürecini sekteye uğratmak için eş başkanlı partinin vekilleri başlarında ismi lâzım gelmeyen eş başkanla yürüyüşe geçmedi mi? 

Neyse ki halkı arkasına alamadı, emniyet güçleri de fırsat vermedi. Verselerdi ne olacaktı? En fazla silahlı unsurların safına geçerlerdi, gerçek yerlerini bulurlardı! Bunlarınki “barış ve demokrasi tiyatrosu”ndan başka bir şey değil. 

Ya hukukun marangoz hatası sonucu bakan oluveren muhterem Avrupa Birliği “Bakanısı”nın herzeleri hakkında ne düşünülüyor? (Avrupa Birliği bütün gücünü kullansa böylesine kullanışlı bir bakanı kabineye sokabilir miydi?) Cizre’de “her şey yolundayken, terör filan yokken” emniyet güçlerinin operasyon yapmasını doğru bulmayan, güvenlik kuvvetlerinin ısrarla sivil halkı katlettiğini söyleyen bu adamın yerli ve milli ne tarafı olabilir? 

Yine bu neye baktığı anlaşılamayan bakanının, “Türkiye’de ve bütün coğrafyada demokrasiyi yeniden inşa edecek parti” olarak halen içinde bulunduğu partiyi göstermesine ne demeli? Hangi “demokrasi”yi? Bir zamanlar “halk demokrasileri” vardı ya… Arnavutluk’ta, Bulgaristan’da, daha bilmem hangi ülkede… İşte onlarınkine benzer bir “demokrasi”…

Türkiye’nin köklü bir tarihi ve güçlü bir devlet geleneği var. İyi ki var! Bu toprakların bin yıllık tarihi, birikimi, doğudan batıya müşterek kültürü içinde milli ve yerli olmaktan tabii bir şey olamaz. Milli ve yerli olmamak özel bir çaba ve gayret gerektirir. Yetmez, bu ülkeye, halkına, devletine düşmanlık gerektirir!

Millilikten ırkçılık, etnisite çıkaranlar asıl kendi etnikçi ideolojilerinin peşinde olanlardır. Bu topraklarda halk etnik olarak da iç içe geçmiştir. Türkler ırkî olarak ne kadar Türk’tür? Kürtler ne kadar Kürt? Son nesilde ne kadar Kürt-Türk evliliği var? Bu geçiş coğrafyasında etnik aidiyetleri temel almak hangi akla hizmettir. “Kürt” bir üst kimlik olarak görünüyor. Kırmançi, Sorani ve Zazalar etnik bir ayırımın konusu olamaz mı? 

Türk kimliği bu ülkenin kapsayıcı ve toparlayıcı kimliği… Bunu gak guk ederek yok saymak mümkün değil. Bu ülkede, kültürel kapsayıcılık, dil kapsayıcılığı açısından bu kimliğin dışında kalarak Türkiyeli olmak mümkün mü? 

Cumhurbaşkanı Türk desin-demesin kavgası var. Cumhurbaşkanı Türk diyecek elbette. Çünkü bu etnik bir aidiyet ifade etmiyor. Dışarıdan bakıldığında, Türkiye Türk’tür! Almanya’nın Alman olduğu gibi…Fransa’nın Fransız olduğu gibi. Elbette bu Almanların içinde Yahudiler de var, şimdi Türkler de.. Fransa’da da keza bir sürü alt kimlik var.

Türk vatandaşı ile Türkiye vatandaşı demenin bu yüzden çok fazla farkı yok. 

Velhasıl, hangi partiden olursan ol, yerli ve milli ol! 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi