Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Batı’yla namusta anlaşanlar ‘yerliliğe’ düşmandır

Batı’yla namusta anlaşanlar ‘yerliliğe’ düşmandır

Kemal Tahir’in o sözünü unutamıyorum. İsmet Bozdağ’ın sohbet kitabında geçiyordu yanlış hatırlamıyorsam. “Batı’yla namusta anlaşmak... Bu olmaz işte arkadaş!” diyordu.

“Yoldaşlarının” reva gördüğü kötü muamele bir yana, düpedüz “hain” ve “kaçkın” ilan edildiği yıllar... O yılların isyanı belki de... Oradan biri ünleyecektir: “Marks’ı eleştirmek senin haddine mi? Kuram’ı pratiğe bakarak üretelim demek de ne oluyor? Pratik yaşanmıştır. Kuram bellidir. Batı meselesini hangi metotla çözdüyse, biz de o yolu deneyeceğiz.”

Kemal Tahir’in “Batılılaşma” notlarını karıştırıyordum.

Orada da çıktı karşıma.

Batı’nın kurumlarına yönelik şaşmaz hayranlığın bize hazırladığı fena akıbetten söz ediyordu.

Hayır, elbette “ideolojik” çevrelerin temellük ettiği klasik Batı düşmanlığıyla kalkışmıyordu. “Batı kategorik olarak kötüdür” düşüncesine de sahip değildi. “Bize özgü” olanı önemsiyordu. Bu topraklardan neşvü nema bulmuş düşüncenin sağlam ve sahih bir çıkış yolu olabileceğine inanıyordu. Klasik bir İslamcı da değildi. Denilebilirse, “yerli”ydi... İslamcılık düşüncesinin (Osmanlı dönemi İslamcılığından bahsediyorum) fikir babalarıyla sonradan tanışmıştı. Marksizm’le fazla“oyalandığı” için (niteleme kendisine aittir) dönüp oralara bakma gereği duymamıştı bile. Ama “yanılmışız” diyebiliyordu. Bunu itiraf etmekten çekinmiyordu.

Rahmetli Ayşe Şasa’dan (Ayşe abladan) dinlemiştim.

Ölümüne yakın günlerde, “Kur’an okuyun” diyormuş etrafındaki gençlere, “Orada söylenenleri anlamadan, meselelerimizi kavrayamayız.”

İsmet Bozdağ’ın “anılar” kitabında da geçiyordu böyle bir bahis.

İsmet Bey’le halleşmelerinden birinde, özellikle “bize özgü” kültür verimlerine (ve bu arada Kur’an’a) dikkat edilmesi gerektiğini nakletmiş. (Bozdağ’ın, yayımlandığı dönemde büyük yankı uyandırmış “Üçüncü Çözüm” kitabında Kemal Tahir’den izler bulmak mümkün. Henüz tam çerçevelemese de, Bozdağ, “yerli düşünce”ye dayalı bir çözüm fikriyatını savunuyordu. Batı’ya, Batı’nın kurumlarına meydan okurken de, Kemal Tahir’den ödünç kavramlar kullanıyordu.)

Kaç yıl öncesiydi?

Sevgili Yücel Yaman ağabey, Safiye Hanım, otomobile doluşup Zekeriyaköy’e gittik. Sencer Divitçioğlu hocayı ziyaret edeceğiz. Hoca’nın vefatından üç ya da dört yıl önce... Şehrin gürültüsünden uzak, kuş seslerinden başka bir sesin duyulmadığı sakin bir mahalle... İki katlı, kitaplarla ve anılarla bir ev... Hoca hastalığının ikince evresinde... Oturduk... Sencer Hoca ve Yücel Yaman hemen eskilere daldılar; Kemal Tahir’den, Nazım Hikmet’ten, İdris Küçükömer’den,“devrimcilik” günlerinden konuşmaya başladılar.

Çay ikram etti Hoca.

Kütüphanesini gezdirdi.

Kitap imzalayıp “konuklarına” hediye etti.

Hazır Hoca’yı yakalamışken, ATÜT’ü sordum, biraz çekinerek...

Daha önce bin kez yaptığı izahatlardan birini yaptı ama asıl amacım Türkiye’nin “bugünkü” (güncel) siyasal-ekonomik istikametini (Hoca’nın bu konuda ne düşündüğünü) öğrenmekti.

Batı’nın müdahalesine (“bilinen” nedenlerle) çok açık bir ülke olduğumuzu söyledi Hoca. Olası müdahaleleri önleyebilirsek, iyi yolda olduğumuzu, iktisadi büyümenin devam edeceğini ve “çok umutlu” olduğunu ekledi.

Detaylı izahat istedim.

Gülümseyerek verdiği cevabı unutamıyorum: “Ülkeyi yönetenler buralı. O yüzden umutluyum.”

Gezi rezilliği başlayınca, Hoca’nın “Batı’nın müdahalesine açık bir ülkeyiz” sözünü hatırladım. Ve Gezi’yle birlikte karşımıza çıkan rezillikler toplamının bir “Batı müdahalesi” olduğunu düşündüm.

Problem galiba “buralı” (yerli) olmak...

Bunu yıllar öncesinden Kemal Tahir söylemişti. Batı’yla namusta anlaşanların ipliğini pazara çıkarmıştı. Bunu söylediği için de yaşarken “ölüme” terkedilmişti.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi