Şerefsizler vekil olamaz” diye bir kayıt yok... Hele de bazı partiler için ön şart hükmünde... Elbette ve ısrarla “böyle değildir” demek istiyoruz. Fakat vukuat, olan biten, böyle olduğunu her gün yüzümüze çarpıyor. 

Eş-Selo’dan, Fiko’dan başlayarak bakın bir suratlarına. Yalan dolan, riya her taraflarından akıyor. Bu kadar yalan söyleyen, bu kadar yalanla yaşayan, değil iki yüzlü, binbir surat mahlukatın insanlık açısından ne kadar irtifa kaybedeceğini tahmin etmek zor değil. 

Seviye sıfır değil, sıfırın altında yani çukur!

Doğan’ın cenin (CNN) “şirin”lerinden, soyadının manasıyla müsemma hatun (Payzın: Uşak), terör örgütünün gazeteci görünümlü elemanları ile ilgili program yapacağını ilan edince, sahadaki bir kahraman olduğu anlaşılan Beytüşşebap kaymakamı şu soruyu yöneltmiş: “Kaymakamın evine atılan bombayla hâkimlerimizin evine atılan keskin nişancı mermilerini de konuşacak mısınız?”

Bunlar Doğan’ın yayın ilkelerine uymaz. Asker ölsün, subay katledilsin, kaymakam saldırıya uğrasın, hâkimlere taarruz edilsin…

Bunların haber değeri yok! 

Aslında bütün gazetecilik mekteplerinde ilk derstir: “Köpeğin insanı ısırması haber değildir, asıl haber insanın iti ısırmasıdır!”

Evet kuduz it devletin kaymakamına, hâkimine, yöneticisine, askerine, polisine saldırıyor… Bunlar vak’a-i adiyeden sayılıyor. Devlet güçleri saldırgan itleri durdurmaya kalkışınca, insan hakları, özgürlükler devreye giriyor. 

Doğan’ın siyasi yıldızları bir zamandır biliniyor ki, terör örgütünün uzantısı partinin sözde vekilleri… Bunlar İmralı’da, Kandil’de listelenmiş tescilli terör yandaşları.

Beytüşşebap Kaymakamı Kadir Güntepe daha önce de açıklamalar yapmış ve fotoğraflar paylaşmış. “25.9.2015 tarihinde 400’e yakın terörist unsurla tamamen ilçeyi ele geçirme amacına yönelik 6 saat süren bir saldırı gerçekleşti. Bu kalleş saldırısı sonucu hâlâ ‘barış istiyoruz’, ‘insan hakları istiyoruz’, ‘siviller katlediliyor’ naraları atanlara bir çift sözüm var.

Bu mu sizin barışınız! Bu mu insan hakları! Evime atılan bomba! Amaç ne! Hedef ne! Ya canım kızım burada olsaydı! Bu mu adaletiniz! Odama atılan zırh delici keskin nişancı ve kaleş mermileri tam 22 tane! Sivilleri kim katlediyor! Bu mu kardeşlik!

Sayın hakimlerimizin evi! Keskin nişancı mermilerinin işi ne! Suçları ne! Sivilleri kim öldürüyor! İşte sizin barışınız! İşte sizin kardeşliğiniz! Evlere ve lojmanıma atılan yüzlerce roketler, binlerce mermiler! Bombaladığınız evimi çocuklara açtım! Sizin gibi yapmayacaklar! Unutmayın!

Bu mücadele iman ordusu TSK ve emniyetin, küfür ordusu PKK’yla hak-batıl mücadelesidir! Böldürmeyeğiz! İyi dinleyin! Ne kadar yakarsanız yakın ne kadar yıkarsanız yıkın ne kadar sıkarsanız sıkın böldürmeyeceğiz ulan!” 

Kaymakamın alçakça tavırlar karşısında hislerini zaptedemediği anlaşılıyor. Fakat bunların bitmez tükenmez yalanlarını yerle bir eden resimlerin birilerini ne kadar rahatsız ettiğini de “sûreta vekil”, adını sanını hiç duymadığımız Ferhat Encü’nün kudurmasından anlıyoruz: “Kaymakam efendi! Kendi pisliğinizi bu karelerle örtemesin. 4 sivilin hesabını vereceksin. Yargılanacaksın!” Buna normal şartlarda verilecek cevap bellidir. Bunu da elbette kaymakam bey bilir. Fakat şartlar normal değil ki, normal konuşulsun. İşte cevabı:

Bana bak vekil bozuntusu. Allah’tan başka kimseden korkum olsaydı bunları yayınlamazdım.” Malûm asaletsiz ise “Atanmış olan uzaktan kumandalı bir memur bu halkın seçmiş olduğu şahsıma vekil bozuntusu diyor. Suç seni kumanda edende sende değil” diye yazmış.

Bunu söyleyen hür bir insan olsa, Kandil’den, terör örgütünden emir almasa öpüp başımıza koyarız. Bunlar irade sahibi insanlar değil. Bunlar örgütün emir kulu. Vekil ne ki, sözü söz olsun!

Türkiye Devleti bunlara bir imkân tanıdı. Mesele insanlıksa, mesele barışsa, Türkiyelileşmekse gösterin kendinizi dedi. Bunlar bu imkânı terör örgütünün şişgöbek liderlerinin kıçını yalayarak heba ettiler, kendi kuyularını kazdılar. Bir daha bu fırsat ellerine geçer mi? Allah bilir.