Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Kanlı Meydan

Kanlı Meydan

Kosova; kanlı ova’ diye bir tekerleme var. Galiba Ankara Tren Garı’nın bulunduğu meydan da bundan böyle kanlı meydan olarak tarihe geçecek, anılacak veya hafızalara kazınacaktır.  TRT Arapça Kanalında Mısırlı siyaset bilimci Seyf Afdulfettah bir kavram kullandı. Toplu beyin yıkama kavramını dile getirdi.  Toplu çılgınlık hali veya kitle psikolojisi dediğimiz hususlar var.  Kusura bakmasınlar ama Ankara’da Sıhhiye’de toplanmak isteyen kalabalıklar ruhen ve manen pek sıhhatli kimselere benzemiyorlar. PKK çılgınlığının müşteri ve meftunları olmuşlar.  Çifte patlamanın ardında intihar bombacıları varsa oraya toplanan kitle de pasif intiharcıları temsil ediyorlar. Tam bir çılgınlık hali. PKK gibi cani bir örgüte gönül verenlerde akıl kırıntısı aranır mı? Onlar intihar bombacıları gibi kendilerinden ziyade Türkiye’yi yakmak, ateşe vermek istiyorlar! Akıl kırıntılarına bile veda ettiklerinden olaylar tırmanıyor. Tedbir alan da yok. 12 Ekim (2015) tarihinde bunların kalıntıları ve fülul İstanbul Şirinevler gibi semtlerde sere serpe ve megafonlarla çılgınlıklarını sürdürüyor ve  bizim gibi insanlara da sesli işkence ediyorlar. Lakin kimsenin kılı kıpırdamıyor ve tedbir aldığı ve bunları yasaklamayı aklından geçirdiği yok. İnisiyatif ve meydanlar onların. Ankara’da PKK sevdasıyla toplu çılgınlık haline yakalanmış kitleler zemberekten boşalmış gibi Ankara Garı’nın önünde ‘bu meydan kanlı meydan’ diye türkü tutturuyorlar! İyi saatte olsunlar! PKK bunların kitle olarak beynini yıkamış ve bunlar bu suretle kitle çılgınları haline gelmişler. Önlerini göremiyorlar. Biraz sonra da terennüm ettikleri kanlı karnaval başlarına geliyor. Ondan sonra da feryadı figanı basıyor ve suçlu arıyorlar. Kendilerini görmüyorlar tabii. Ayette denilen gibi dauf’el talibu ve’l matlup: İsteyen de istenen de çaresiz. Uzmanlar, gar önünde bir grubun “Bu meydan kanlı meydan” türküsü eşliğinde halaya durması sonrasına denk gelen ilk canlı bomba eylemini mercek altına aldı. Uzmanlar, “Halay başı bu türküyü bilinçli olarak söyledi. ‘Bu meydan kanlı meydan’ komutunu alan ilk canlı bomba, bunu eylem talimatı gibi aldı ve bombayı patlattı. İkinci bombacı da ilk bombanın patlamasından birkaç saniye sonra bombayı patlattı. Tüm bunlar tesadüf gibi” değerlendirmesi yaptı.

Türkiye Suriye’ye zamanında müdahale etseydi bunların hiçbirisi yaşanmazdı. PKK haddini bilirdi. Keşke bu hizmet AK Parti eliyle gerçekleşseydi. Ama olmamıştır.  Bu suretle Suriye’den gelecek tehlikeleri bertaraf etmiş olurduk. Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye Türkiye’nin içişleri dedi sonra gerisi gelmedi aksine sonrasında ise biz onların içişleri olduk. Rusya ve İran tehlikeyi Suriye sınırlarında durduruyor, savuşturuyoruz, tutuyoruz bahanesiyle Suriye’ye müdahale ediyorlar. Bu argüman daha fazla Türkiye’ye yakışırdı. Tahran’da bombalar patlıyor mu? Müdahale etseydik ne bu patlama olurdu, ne mülteciler yığılır ne IŞİD yükselir ne PKK kabarır ve azardı! Ruslar güneyimize sarkmamış olurdu. Belki kan bedeli ödemek istemiyorsunuz. Lakin bu, sadece daha olumsuz şartlarda kan bedeli ödemek anlamına gelecektir. Kaçış ve ucuz kurtuluş yok. Savaştan korkanlar savaşı Türkiye’nin içine davet ettiler. Korkunun ecele faydası yoktur. Hiçbir mazeret başarının yerini dolduramaz. Abdullah Muradoğlu’nun naklettiği gibi Troçki zamanında şöyle söylemiştir: “Siz savaşla ilgilenmiyor alabilirsiniz, fakat savaş sizinle ilgileniyor…” Maalesef bu teoriyi biz yaşayarak öğrendik. Elbette bunun bir de bedeli var. Daha ilk taksitlerini ödüyoruz.  Madde ve maddiyet basiretimizi köreltti. Korku riski azaltmıyor bilakis artırıyor. Bu nedenle öyle bir aşamaya geldik ki, zoraki ve zorunlu bir savunma pozisyonuna düştük! Süreçte sinirler geriliyor ve daha büyük bir kargaşanın içine yuvarlanıyoruz.

 AK Parti taraftarlarının da karşıtlarının da siyasi dili sorunlu. Menderes’in son günlerine benzer bir süreci yaşıyoruz. İki yanlış bir doğru etmez. Vatan cephesi ve terör taraftarları. HDP ve Selahaddin Demirtaş’in karizması terörle birlikte büyüyor. HDP terör eylemleriyle birlikte büyüyor! Terörden besleniyorlar. Sözel saldırıları fiili saldırılardan daha etkili ve zararlı. O Türkiye’ye ilişiyor ama kimse ona ilişemiyor! 

Adam 6-7 Ekim söylemini sürekli olarak tekrarlıyor. Önüne geleni tehdit ediyor. Gazeteleri, gazetecileri, hükümeti? Bu ülkede bozgunculara karşı alınabilecek yasal bir işlem kalmadı mı? Kalmadıysa, yoksa o zaman kabahat sistemde. Buna imkan veren sistem değiştirilmelidir. Kendi kendini yok eden veya intihar eden demokrasi olamaz! Bu süreçten salimen çıkabilme ihtimalimiz giderek zayıflıyor. Talihsiz olan olaylar değil onu çözme mevkiinde olan kabiliyetsiz aktörlerdir. Türkiye’de iktidar batarsa ve biterse alternatifleriyle birlikte batar ve biter. Biz aktörlerin alternatifinden hızla yöntem ve yapının alternatifine doğru gidiyoruz.

Türkiye’nin sorunu seçim değil yönetim

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Mustafa Özcan Arşivi