D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Dört Mevsim Çanakkale

Dört Mevsim Çanakkale

Çanakkale’nin yağmuru ve rüzgârı meşhurmuş... Demek ki şimdiye kadar mevsim itibarıyla elverişli zamanlarda Çanakkale’de bulunmuşuz... “100 Yıl Sonra Çanakkale İlim Heyeti” ile Gelibolu’da savaş sahasını gezerken bunu iliklerimize kadar hissettik!

Şöyle bir düşünürsek, İtilaf devletlerinin deniz kuşatması 1914’ün son aylarında başlıyor, yani kışın. Denizden taarruzları da şubat ayından itibaren görülüyor. Şubat “karakış”tan sayılır. Denizden son cehennemi hamlelerini göğsümüzde söndürdüğümüz tarih 18 Mart 1915... Yani baharın müjdecisi nevruzdan bir hafta önce...18 Mart’a kadar onlar bize en şiddetli kışı yaşattılar, 18 Mart’ta erken baharımızı ilân ettik ve bu tarih onların kara kışı oldu...

Çanakkale’yi denizden geçmenin imkânsızlığı görüldükten sonra bahar taarruzuna giriştiler: 25 Nisan’da Gelibolu’nun muhtelif mevkilerine, Arıburnu’na ve Çanakkale’nin Kumkale bölgesine asker çıkarmaya başladılar. Burada savaşın safahatını anlatmamıza gerek yok. Arıburnu, Anafartalar isimlerini zikretsek yeter. Çanakkale’ye savaşmaya büyük bir iştiyakla giden askerlerimizin bir an evvel ateş hattına ulaşmak için âdeta yarıştığı söylenir. Bu cepheye bir an önce varma yarışı sırasında bir askere sorulan soru ve cevabı ilgi çekici: “Hemşerim nereye?” Askerin cevabı: “Arıburnu’na bal yapmaya!”

Savaşın ağır dönemi yaz aylarında cereyan ediyor. Mayısta püskürtülen düşman son büyük hamlesini ağustos sıcağında yapıyor. Son olarak 21 Ağustos’ta Anafartalar bölgesine saldıran 6 tümenlik düşman güçleri püskürtülüyor...

Bu zaferden sonra düşmanın böylesine büyük bir taaruza mecali kalmıyor. Mağlubiyeti zor da olsa kabul ediyorlar. Kasım ayından itibaren geri çekilme hazırlıklıklarına başlıyorlar ve ilk deniz salırdılarını yaptıkları şubat ayında mevzilerini tamamen terk ediyorlar. 

Denilebilir ki Çanakkale İslâm âleminin son müşterek savaşı. Çanakkale cephesinde şehid olanların memleketlerine bakılırsa, İslâm coğrafyasının her tarafından isimlere rastlanır. Sırf Halep’ten beş yüzden fazla şehid kayıtlara geçmiş durumda. 

Yüz yıl önce ilim heyeti, tam de bizim Çanakkale’de bulunduğumuz günlerde cepheyi geziyor. Muhtemelen onlar da Çanakkale’nin şiddetli rüzgârını, kamçılama etkisi uyandıran yağmurlarını hissettiler. Nitekim, o zaman albay ve “bey” olan Mustafa Kemal “Paşa” ile çektirdikleri resimde heyetin kışlık kıyafetler içinde olduğu görülüyor. 

Bizim ilk günkü seferimizde Mecidiye tabyası ve Âbide ziyaretimiz, yüz yıl önce zaferi kazanan askerlerimizin hangi zor şartlarda bu sonuca ulaştıkları hakkında bize bir hayli fikir verdi. 

Çanakkale’yi anlama konusunda son yıllarda epeyce çaba sarfedildi. Şehidlikler düzenlendi, böylece harp sahası daha görülebilir, gezilebilir hale getirildi. Bu arada Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi inşa edildi. Burada ziyaretçilere Çanakkale’yi etkileyici bir şekilde anlatma amacıyla bir simülasyon merkezi kurulmuş. 

Çeşitli salonlarda yapılan gösteriler, sunumlar güçlü efektlerle ziyaretçileri savaşın havasına sokuyor. Büyük meblağlar harcanarak böyle bir merkezin meydana getirildiği anlaşılıyor. Fakat anlatım, metin bu kadar büyük emek ve harcama ile nisbet edilecek güçte değil. Mehmet Âkif’in Çanakkale Şehidlerine şiirinde ifade ettiği ruh esas alınacağına, biraz Anzakları gözeten bir anlatıma ağırlık verildiği hissine kapılıyorsunuz. Zaten “Çanakkale Şehidlerine” şiirinin bir iki mısraı âdet yerini bulsun kabilinden şöyle bir duyuluyor. Savaşın önemli bir kahramanı olduğunda ihtilaf olmayan Mustafa Kemal neredeyse tek kahraman olarak metnin merkezinde yer alıyor. Son salondaki propaganda amaçlı metin de daha önceki anlatılanların büyüsünü siliyor. Daha dikkatli bir dil ve ifadenin seçilmesi gerekirdi ve hatta metin gerçek bir edebiyatçıya yazdırılmalıydı. 

Gezi sırasında dikkatimizi çeken husus, Çanakkale harp sahasında Mustafa Kemal heykellerinin çoğaldığı ve anlatımın tek adam üzerinde yapılmasının tercih edildiğini açıkça oraya koyuyor. Oysa zaferi umumileştirmek, diğer kumandanlara da yer açmak ve bu müşterek zaferi bütün boyutlarıyla hissettirmek esas olmalı.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi