Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca!

Kibriti gözümüze çok yaklaştırınca!

Her taşın altından Ergenekon çıkıyor.
Bana bu iş biraz abartılı gelmeye başladı.
Ergenekon gibi daha en az 40 örgüt var.. Ergenekon bunlardan sadece biri.
Her olur olmaz şeyi Ergenekon’a fatura etmek, bana kalırsa fotoğrafın bütününü görmemizi engelleyebilir.
Belki halk arasında bu tür iddialar, benzerleri ile birlikte, bütün bir yapıyı kasdediyordur.
Çünkü Ergenekon derin devletin markası haline geldi.. Hani granül meyve özütlerine Lezzo, kimyasal yapıştırıcılara 404 denmesi gibi bir şey. Halk markayı ürünün adı olarak kullanıyor..
Ama öte yandan da kibriti gözümüze çok yaklaştırınca arkasında kocaman bir ormanı kaybediyormuşuz gibi, gözümüze Ergenekon’u çok yaklaştırınca arkasında derin devleti kaybediyoruz gibi geliyor bana.
Ergenekon oluşumu sıradan, basit bir oluşum değil, ama bu dünya ile ilgili tek gerçek bu örgüt çevresinde yaşananlar değil. Bunun altını çizelim.
Bana kalırsa “Derin devlet” denen yapı, bu işi Ergenekon’la sınırlandırmak ve bu işi bu şekilde bitirmek istiyor. Yakalanan Ergenekoncular da “görev zayiatı” olarak defterden düşülecek ve onlar da, kardeş örgütlerinin zamanı geldiğinde darbe için altın vuruşu yapıp, kendilerini kurtaracakları günü bekleyecekler.
Ergenekon olayı aslında Susurluk’tan çok daha önemli bir olay..
Ama her şey Ergenekon’la başlayıp, Ergenekon’la bitmiyor.
Bu arada işin ciddiyetini sulandırmak, inanılırlığını gölgelemek için hayali iddialar da ortaya atılmıyor değil.
Okkır’ı Ergenekon’un kasası gibi gösterdiler..
Bu, kertenkelenin kuyruğunu bırakıp kaçması gibi bir şey. Biz Okkır’ın mal varlığı ile uğraşırken, atı alan Üsküdar’ı geçiyor. Ve kamuoyu hayali bir iddianın gerçekliğini araştırırken kamuoyuna verilen ikinci haberin doğruluğundan da kuşku duymaya başlıyor.
Okkır, kendi evinin elektrik parasını ödemekten aciz bir adam.. Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde ki gayrıya himmet ede..
Zaten bu işlere, bozulan işlerini düzeltmek, borcunu ödeyebilmek için girmiş ama, öyle anlaşılıyor ki, örgüt çok da sahip çıkmamış, sadece ödenmesi gereken acil elektrik, su faturaları, kredi kartı borcunu ödemiş o kadar. Bu adamı “örgütün kasası” yaptılar.
Hani örgütün başı, işlerinin hesabını tutturmuş da olabilir..
Okkır’ın kardeşleri, anne-baba son derece dindar kişiler..
Okkır öldü ya, artık “günah keçisi” ilan ederler. Her işi ona yıkabilirler..
Geçen gün de yazdım, bunların ellerindeki silahlar alınıp, para kaynakları kurutulmadan zor başedersiniz.. Bunlardan tevbe edenleri şartlı serbest bırakırken, lider, eli kanlı, hazine yağmacısı, uyuşturucu ve silah tacirlerinin, petrol kaçakçılarının hakkından gelmeden bu işler zor düzelir..
Bir kez daha yazıyorum: Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK, her yerde var. Alevisi de var Sünnisi de, radikal İslâmcısı da var tarikatçısı da, laiki de var ateisti, homoseksüeli, Türk’ü-Kürt’ü, liberali, milliyetçisi, sağcısı, solcusu, komünisti hepsi var..
Daha ele geçenler devede kulak bile değil.
Muvazzaflar yerli yerinde duruyor.
Mediadaki uzantıları bile deşifre olmadı daha.
Üniversitelerdeki uzantıları, Diyanet’teki uzantıları, yargıdaki uzantıları görevleri başında.. Sanat dünyasında da taş atsan başlarına düşer bunların..
Sonuçta bu işin üstesinden gelmesi gereken adres belli. Yürütme ve Yargı..
İkisi de yetersiz..
Malum mediaya karşı okumama çağrısı yapan Başbakan, aslında ellerindeki bilgi ve belgelere dayalı olarak idari işlemler yapıp, bunları yargıya intikal ettirseler daha iyi olmaz mı?
Bilinmiyor mu bunlar?
Anlayacağınız, korku, dağları tutmuş..
Her konuda görüş açıklayan TSK, çeteler konusunda olması gerekene göre çok sessiz..
Hani Meclis’te de bir gelişme yok. Aslında petrol kaçakçılığı ile ilgili araştırma komisyonu raporlarına dayalı olarak hükümet idari soruşturma başlatıp, bunları yargıya intikal ettirse o bile bir iş ama, o da olmuyor. Yargı da kendiliğinden bu işlerin üzerine gitme konusunda isteksiz..
Bakın bu Ergenekon baskısı aşılmadıkça, Türkiye’de hiçbir şekilde taşlar yerine oturmayacak.. Ne Anayasa değişikliği olur, ne ekonomi düze çıkar, ne de acil çözüm bekleyen işler çözülür.. Hem bu çeteleri tasfiye edeceksiniz, hem darbecilerden hesap soracaksınız.. 12 Eylül’ünden de 28 Şubat’ından da.. Kenan paşayı “beslediğimiz” yetmez mi artık! 12 Eylül ve 28 Şubat pisliğinden arındırmadan ülkeyi, karanlığından kurtulmadan aydınlığa çıkmak kolay olmayacak..
Bürokrasi ile de baş edemezsiniz, muhalefetle de..
Hadi bürokrasideki Ergenekoncuları temizleyin diyeceğim ama, kendi içinizdeki Ergenekon uzantıları ile baş edemiyorsanız, bunlarla nasıl başedeceksiniz ki!
Bu iş çözülmeden, tehdit ve şantajlar bitmeyecek. Eğer daha fazla sürüncemede kalırsa, iş infazlara dönebilir..
Bu işin uzamasının kimseye faydası yok..
Ya silahı çekmeyeceksiniz, ya da ateş edeceksiniz.. Yoksa vururlar.. O zaman da iş başa düşer. İç savaş çıkar.. Kazanacak da kaybedecek de belli ama bu işin ülke için de, millet için de bedeli çok ağır olur!
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi