Asım Yenihaber

Asım Yenihaber

Vadesi Gelen İran Generalleri...

Vadesi Gelen İran Generalleri...

Suriye’nin böyle bir mesele olacağını kim kestirebilirdi? 

Çok uzak değil, 5 yıl önce vizesiz girip çıktığımız, Halep’te kebap, Şam’da tatlı yediğimiz Suriye bu. Osmanlı’nın Şam ve Halep vilayetleri... “Halep vilayeti” deyip geçmeyin, zamanında Kilis, Antep, Urfa ve hatta Maraş bile Halep vilayetine bağlı...

Lozancıların sahte sınırına 100 kilometre mesafede... Ankara’nın Nallıhan ilçesi, merkeze 160 km. uzaklıkta dersek, ne demek istediğimiz anlaşılır her halde...

Şu sıralar Suriye’de neredeyse bütün dünyanın eli var... Zaten büyük şeytan 4 küsur yıllık olup bitenin belli başlı mes’ulü... Ya ABD’ye “Büyük şeytan” diyen İran’ın ne işi var Suriye’de?

“Efendim İsrail düşmanlığı bizi Suriye’ye çekti...”

Bu mazerete ne dersiniz? 

Madem İsrail düşmanısın, askerlerini, hatta generallerini Suriye içinde sünnilere karşı kullanacağına İsrail askerine karşı kullan!

İran’ın baba Esed’le dostluğu bizim saftirik İrancıların ilk kırılma noktasıdır. Esed Hama ve Humus’ta Müslümanları katletti. İran ne yaptı? Zalimin yanında durdu. Esed’in zulmünü akladı. 

Hem de Humeyni sağken... Yani İran rejiminin pergelinin en geniş olduğu bir dönemde. Humeyni güya sünnilere doğru bir açılım yapmıştı ya... O sırada sünniler de Humeyni’ye bir hayli yaklaşmıştı ya...

Buna rağmen İran milli devleti mazlum ve maktul Müslümanların yanında durmadı, zalim baba Esed’in destekçisi oldu. Maksat Şiilik olsun!

Tabii köprünün altından çok sular geçti... Hafız Esed, göçü topladı. Yerine İngiltere’de tahsil gören oğlu Beşşar geldi... Türkiye’nın sıfır sorun siyasetinin  en fazla görünürleştiği ülke Suriye idi desem, hata yapmış olmam...

Bu yakınlığın Suriye rejimini yumuşatacağını düşünen siyasilerimiz başlangıçta haklı çıktılar. Suriye kendine geldi. Halk Türkiye’ye açılmaya başladı. Halep’ten Şam’dan gelip öğle yemeğini Antep’in ünlü kebapçılarında yiyen bir hayli Suriyeli vardı... Antep’in ekonomisini yönetenler, yatırımlarını Suriye’yi de gözeterek yapıyorlardı. Sahte sınırların ayırdığı ülkeler pamuk ipliği ile ayrılmış hale gelmişti...

Ne zamana kadar? 

Arap karakışına kadar!

Büyük şeytan ve hempaları, İslâm dünyasının yükselen demokrasi taleplerini, yani Arap baharını kendi açılarından muhteşem hamlelerle kışa, hatta karakışa çevirmeyi başardılar. 

Suriye bilhassa kritik bir coğrafya idi. İsrail’le ihtilaflı sınırları olan bir ülke. Türkiye ile en uzun sınıra sahip ülke aynı zamanda. Suriye öksürünce Türkiye’nin grip olması kaçınılmazdı. 

Şeytani strateji takip eden dünya hükümranları Suriye’deki istikrarsızlığın, iç savaşın Türkiye’nin aleyhine olsa da İsrail’in lehine olduğunu çok iyi biliyorlardı elbette...

Önce İsrail’in güvenliği tabii ki...

Suriye’de İran varlığı Türkiye karşıtı bir konumda değil mi? “Öyle değil” diyen beri gelsin. İran askerleri, subayları ve hele de generalleri fiilen savaşın içinde. Yetmedi takviye Rus gücü işin içine girdi... Cümle alem DAEŞ’le savaşıyor numarasıyla Suriye’nin neyi varsa yok ediyor veya yağmalıyorlar...

Suriye meselesi İran’ın boyunu bir kaç fersah aşar... Nitekim, sahada ciddi kayıplar veriyor... Arka arkaya İranlı generaller ölüyor... Şimdiden 10’u geçmiş ölen generallerin sayısı. Sonunda şu kanaate vardım: Vadesi gelen İran generalleri Suriye’ye gidiyorlar. Azrail’le randevu orada!

İran bu beyhude büyük stratejiyi takip etme hevesinden vazgeçmezse, kaybı giderek büyüyecek. Herkes sınırını bilmeli. Yok öyle değil, “haddini bilmeli”!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Asım Yenihaber Arşivi