Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Hoşlansan da olacak, hoşlanmasan da olacak

Hoşlansan da olacak, hoşlanmasan da olacak

Hoşlanmayacaklar yeni durumdan... “Yine mi Başkanlık sistemi?” diyecekler. “Esasında biz Başkanlık sistemine çoktan geçtik... Hem de sizin aracılığınız ve yol göstermenizle” dediğimizde de hoşlanmamışlardı. “Gerçeği” görmek istememişlerdi.

Gerçek şuydu:

Biz başkanlık sitemine, 21 Ekim 2007 referandumuyla geçmiştik.

Bunu hatırlatan (“Yönetim sistemi değişmiştir” diyen) Cumhurbaşkanı Erdoğan’a demediklerini bırakmamışlardı. Paralelcilerle ağız birliği edip“Erdoğan darbe yaptığını itiraf ediyor. Savcılar neredesiniz” diye ortam kızıştırmışlardı. Kimi ulusalcılardan ve “t24 rehabilitasyon merkezi”nde bakıma alınmış Fethullahçı liberallerden söz ediyorum.

Başından itibaren şu iki cümle üzerinde tepiniyorlar:

BİR- Erdoğan Padişah olmak istiyor.

İKİ- Başkanlık sistemi tartışmaları da nerden çıktı?

Başkanlık sitemi tartışmaları “durup dururken” çıkmamıştı... Böyle bir tartışma zaten vardı. Ayrıca, Padişahlığın yolu Meclis’ten geçmez.

Bazıları görmek istemese de ortada kaos potansiyeli yüksek bir durum var. Zaten var olan Başkanlık sistemi tartışmaları, bu yeni durumdan sonra iyice elzem hale gelmiştir.

Bunu, köşemde ve katıldığım televizyon programlarında dilim döndüğünce anlatmaya 
çalışıyorum. Birazdan söyleyeceklerim tekrar olacak belki ama iyi olacak.

BİR- Konu, 60 darbesinden sonra gündeme geldi. Daha doğrusu, bir-iki sağcı aydın, fantezi kabilinden konuyu terennüm etti. Fantezik bulunduğu için üzerinde durulmadı. Oysa, Başkanlık sistemi, parlamenter sistemi çalışamaz hale getiren (yani Cumhurbaşkanlığı makamını, Senatoyu, yargıyı, bürokrasiyi vesayetin aracı kurumları olarak gören) devletluyu zapturapt altına almak için bulunabilecek en iyi formüldü. Bunu ilk kez, kuvvetli bir şekilde, Turgut Özal dillendirdi. Gerçi Senato, 12 Eylül darbesinden sonra ortadan kaldırılmıştı ama diğer aracı kurumlar parlamento üzerindeki ağırlığını sürdürüyordu. Özal “güçlü parlamenter sistem olamıyorsa, bari başkanlık sitemine geçelim” diyordu. Bu fikir, bir süre sonra, vaktiyle“Başkanlık sistemi saçmalıktır” demiş bulunan Süleyman Demirel tarafından da kabul gördü; çünkü zatıalileri Cumhurbaşkanı seçilmiş, 5+5’le sağlayamadığı iktidarını başkanlık sistemiyle sürdüreceğine inanmıştı yahut inandırılmıştı. Başkanlık sisteminin yararlı ve elzem olduğunu düşünen üçüncü siyasetçi Recep Tayyip Erdoğan’dır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminden itibaren bu düşünceyi savunuyor.

İKİ- Başkanlık sisteminin bize yabancı olduğunu söyleyenler, en hafif ifadesiyle “sallıyor...” Tek parti dönemi Cumhurbaşkanları adlı adınca başkanlık yetkilerini kullanıyorlardı. Öncesinde de (monarşi döneminde de), bir tür başkanlık sistemi uygulanıyordu. “Başkanlık sistemi de nerden çıktı?” diyen arkadaşların öncelikle şu soruyu cevaplamaları gerekiyor: “Niçin doğru dürüst bir parlamenter sistem kuramadık ve niçin bu kadar darbeye izin verdik?” (65 yıllık parlamenter sistem tarihinde 5 darbe, sayısız muhtıra, 22 darbe girişimi yaşadık.)

ÜÇ- “Mis gibi parlamenter sistem varken başkanlık da nerden çıktı?” diye ağlayanlar, bu soruyu öncelikle kendilerine sormalıdırlar. Bu durumu siz yarattınız... 367 rezaletine ve e-muhtıraya sahip çıkarak “mis gibi parlamento”yu işlevsiz hale getirdiniz.

DÖRT- Hem seçilmiş Cumhurbaşkanı, hem seçilmiş hükümet olmaz. Bu durum ileride ciddi sıkıntılara yol açacaktır. Bu (kaotik) durumu giderecek bir sistem değişikliğine ihtiyaç var. Bu başkanlık mı olur, yarı başkanlık mı, Türk tipi başkanlık mı, yeni Cumhurbaşkanlığı formülü mü? Siz seçin...“Biz seçim yapmak durumunda değiliz” diyenlerin bir “öneri” getirmeleri gerekiyor. “Erdoğan’ı başkan seçtirmeyeceğiz” demek marifet değil. Siz ne söylüyorsunuz? İleride yetki karmaşasına yol açacak bu kaotik görüntü nasıl ortadan kaldırılacak? Eski sistem daha iyiyse, niçin çıkıp bunu savunmuyorsunuz?

BEŞ- Eski sisteme dönmek de bir fikirdir. Ciddi bir fikirdir hem de... Niçin fikrinize sahip çıkmıyorsunuz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi