Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Silvan: Terörün boyutları

Silvan: Terörün boyutları

Silvan’da sokağa çıkma yasağı günlerdir devam ediyor. Gece karanlığında Silvan semaları silah sesleriyle çınlıyor. 

Gökte helikopterler, sokak aralarında tanklar, zırhlı araçlar dolaşıyor.

Ne dersiniz, güvenlik güçleri keyfi bir operasyonu mu sürdürüyor, şehit vermekten keyif mi alıyor?

Bölgede dağlarda operasyon aylardır devam ediyor, şehit sayısı yüzün üzerine çıktı.

Ne dersiniz, asker dağlarda güç gösterisi yapmak için mi dolaşıyor?

Ne dersiniz uçaklar, sınır ötesine operasyonları, bomba stokları çok fazla geldi, benzin depoları dolup taşıyor da onları tüketmek için mi gerçekleştiriyorlar?

Bu soruların akla ziyan sorular olduğunu biliyorum ama “Silvan’da sokağa çıkma yasağı 10’uncu gününde, vatandaş perişan” söylemiyle güvenlik güçlerinin önüne gerilenlerin varlığını görünce, birilerinin akla ziyan bir dünyada yaşadığı sonucuna varıyorsunuz.

En insaflısı Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi çıktı, örgüt mensuplarına “sivil alanda çatışmamaları” çağrısında bulundu.

Hele şükür mü demek lazım? Hiç olmazsa ortada bir çatışma bulunduğunu kabul etmiş oldu. Yani silahlı bir örgüt var. Yani güvenlik güçlerine karşı silah kullanıyor. Yani sivil alanı savaş ortamı haline getirmiş.

Tahir Elçi biraz daha “özgür” konuşabilseydi, “Silvan’da bu silahlı yapının işi ne?” diye sorardı. “Dağda bu silahlı yapının işi ne?”

Biliyorum bunları Tahir Elçi’den beklemek lüks.

Nitekim böyle bir talebi HDP milletvekillerinden de bekleyemiyoruz. Zaten onlar, örgüt mensuplarının önünde “canlı kalkan” olmuş durumdalar.

Silvan olayı, neyi gösteriyor biliyor musunuz, terör örgütünün böyle bir ilçede ne ölçüde yerleştiğini, yığınak yaptığını gösteriyor. Bu yığınağın, bu yerleşmenin sonucu oldu yol kesmeler, haraç almalar, sözde mahkeme kurup yargılamalar ve bunun içinden çıktı 10 günlük sokağa çıkma yasağına rağmen üç mahalleden örgütün sökülüp atılamamış olması gerçeği.

Dağlarda aylardır süren terörle mücadele neyi gösteriyor biliyor musunuz?

Terör örgütünün dağlara bunca doçkayı, bunca lojistik malzemeyi yığabildiğini gösteriyor.

Siz Silvan halkı olsanız ne hissederdiniz, böyle bir terör örgütünün yanı başınızda olduğunu, omzunda keleş taşıyan bir militanın kapınızı her an çalabileceğini, “oğlunuzu-kızınızı verin, şu kadar da haraç verin” diyebileceğini düşündüğünüzde?  

Devletin bir hukuku var. Gökteki helikopterin de, yerdeki tankın, zırhlı aracın, hatta biber gazının bile “hukuk”u var. O hukuk gözetilmezse hesabının sorulacağı mekanizmalar var.

Terör örgütünün hukuku var mı?

Oğlunuzu - kızınızı dağa kaldırdıklarında hesap soracağınız bir mekanizma var mı?  

İşte o eşkıya düzeni hakim kılınmış Silvan’a...

Günlerdir söküp atamıyorsunuz.

Silvan hadisesi, sadece terörün nasıl vahim boyutlara tırmandığının göstergesidir.

Silvan’dan önce Sur’da, Dicle’de, Cizre’de, Nusaybin’de, Beytüşşebap’ta sokağa çıkma yasakları uygulandı ve örgütten temizlenmeye çalışıldı.

Daha önce bazı dağlarda, kırsal alanlarda “Güvenli bölge” uygulaması yapıldı, çünkü o dağlarda, kırsal alanda yerleşmişti terör örgütü.

“Mardin’den 30 bin aile göç etti” açıklamasını yapmıştı Orhan Miroğlu. Başka, başka, başka göç haberleri yansıdı aralıklarla medyaya.

Bunlar keyfinden terk etmiyor yurdunu yuvasını... Örgüt gelmiş silahı çekmiş ve vatandaş kendisine yönelik devlet güvencesini hissedememiş. Örgüt “Devlet gidecek ben kalacağım” tehdidinde bulunmuş vatandaşa karşı.

Şimdi diyor ki devlet: O, barışa gidebilmek için geçici bir göz yummaydı. Onu çok kötü kullandınız. Bitti, müsamahanın sonuna gelindi.

Ne yazık ki göz yumma döneminde çok göz yumulmuş. Silvan vb. o ortamda öylesine kirlenmiş ki on günlük bir sokağa çıkma uygulamasıyla bile temizlenemiyor.

Ama temizlenecek. Herkes ayağını denk almalı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Taşgetiren Arşivi