Recep Garip

Recep Garip

“Şiirin Geçitleri”nde Bir Şiir Dervişi

“Şiirin Geçitleri”nde Bir Şiir Dervişi

Şiirin Geçitleri”nde Alâeddin Özdenören diyor ki; “Bir yıldız kaydı, şiirim bana el sallıyor”. “Uzunolukta, evimizde yatarken çocuk uykusunda gülüyor”, bu şiir böyle doğuyor;

“Çocuk uykusunda gülüyor

Yılların acı çığlığından habersiz

Elleriyle oynuyor karanlıklar

Sessiz sessiz

 

 Ah bebem

Rüzgâr saçlı bebem

Bilsen insanların halini bir

Bu kara yalnızlıkta körelen

Işık benimdir

 

Bu uzayıp giden yolda

Ağlayıp ağlayıp da

Aklımı sokmuşum girdabına

Yaşamanın”

Bir kelebek edasıyla taze kalmak ustalık ister. Karanlık, gökyüzü, çocuk, dağ, çığlık, deniz, acı, güneş, ay, yıldız, ırmak, ses, ritim, uyku, dalgınlık, rüya, aşk, toprak, inanç, şeytan, yer, dağ vs vazgeçilmez imgeleridir şairin. “Ay eyvanı baştan aşağı yalıyor”. Şehrin kalabalıklarından kaçan şair, düşünce havzasında kendisini büyütür. Felsefenin duvarlarını aşarak “pörsümez yeni” yani İslam inancındaki teslimiyetini, disiplinini, denemelerinde ve şiirlerinde ortaya koyar. Denemedeki ustalığı ile şiire olan vukufiyeti, yeterince anlaşılabilmiş değildir. Denemelerdeki titiz çalışmasını, edebiyat öğretmenliğinden ziyade, felsefenin zikzaklı terazisinden arındırmayı bilen bir ustalık gizlidir. Okundukça tazelenen, yinelenen okuyuşlara gebedir denemeleri. Şair, düşünce sofrasında ilimle büyür. Düşünce, akıl ve hayal üçlüsü şiiri güçlü kılar. Özdenören şiiri, yalnız ve doğal bir şiirdir. Yalnız ve derin, her bir kelimesi ötelere doğru taşan, taşıyan bir şiir. Kaçan ve kaçarken yıldızlar saçan bir şairdir Özdenören. Acılar içinden gelir, yoksulluklardan beslenerek gelir, dalgınlıklarının bir sürgüne işaret ettiğinden kuşku yok. Bir kaçış denemeleri, belki de bir arayış denemeleriydi bunlar. Kaçtıkça yeniden başa dönen, döndükçe kaçma, uzaklaşma isteğiyle alabora olan.. Şiirindeki derin izler, ciddi okuyucunun izleğine bırakılmıştır. İzlekte ben, benlikten öte, ötelerin şarkısını yakalayabilirsiniz. Sahnede yankılanma yerine şiir, içte seda genişleye genişleye okyanuslara döner. Özdenören şiirinin zamanın değirmeninden taştığını söyleyebiliriz. Nitelikli, soylu, yalın, güçlü, ustalıklı, incelikli, estetik ve sanat kurgularıyla bezenmiş bir şiirdir bizi bekleyen. İyi okuyucular, mutlaka yıldızı görür ve seçerler. Şiirinde yatan tefekkür, bir medeniyetin belleğine işaret eder. Modern şiiri yorumlarken, aldanmadan şiirin içindeki sese kulak vererek yol almak gereklidir. Musikiyi, estetiği, şiirin sarsılmaz kelimelerine sindiren şair, kaybolmayan şairdir. İkinci yeni şiiri Özdenören şiirinde bir başlangıçtır yalnızca. Yalnızca bir başlangıca işaret eder. Oradan başlayarak büyük uyanışlara, seslenişlere, metinlere, tefekkürlere, teessürler, tezekkürlere, düşüncelere yol açar. Şiirinde cezbe hali yoktur olsa olsa bir meczubiyet tezahür edebilir. Doğaldır, sakin ve mütebessimdir. “Bir Meczubun Hatıraları” kanımca yazılması gerekir. Hem bir düşünür hem de bir düşüncenin şairidir. “Unutulmuşluklar”la doludur hayat. Vefasızlıklarla unutulmuşluklar yan yana, iç içe geçmişse eğer, orada kaçış söz konusudur. Ayın gizlenişi gibi. Bulutlar gelip geçtikçe gözüken ve kaybolan siluetlere sahiptir ay. Ay yüzlüm dediğinde şair, bulutların tamamını, vefasızlıkların tamamını, unutulmuşlukların da tamamını iptal eder.

Ak Vakti dergisini yayına hazırladığımızda Dergâh, Yedi İklim, Hece vardı yalnızca. İlk sayımızı Ekim İki binde Alâeddin Özdenören’le bir söyleşi gerçekleştirmiştim. Bu söyleşiler, Ay Vakti’nin ana damarını oluşturuyordu. “Güneş Donanması” ekseninde sorular sormuşum. Kitabın isminin dikkat çekici olduğunu ve kimin bu ismi verdiğini sormuşum nedense. Özdenören şöyle cevaplamış;

“Bu adı Nuri Pakdil verdi. Bu kitap 1975 yılında Edebiyat yayınlarında yayınlandı. Benim adımı Nuri Abi koydu “Bilal Davut”.

-“Nuri Abiyi ne zaman görsem, ileriye doğru gittiğimi hissederim.” Geceleyin soymak üzere bir eve girmiş gibiyim. Girdim. Zile bastım. Acaba evde mi? Çünkü o zamanlar evlerde telefon yoktu. Ne çıkarsa bahtına. Bereket versin Nuri Abi evdeymiş. Kucaklaştık..

-“Seni Allah yolladı. Ben de şiirlerini bir araya getirmiş düşünüyordum. Gel hele gel.” Oturduk.

-Masanın üstünde derdest edilmiş şiirlerim.

-“Kitabın çıkacak. Adını bile koydum. Güneş Donanması.”

-       İçimde bir sevinç çığlığı yükseliyor. Söylemeyi unuttum. Bir de Selda’nın o zamanlar çok ünlenmiş olan bir kısa plağını almıştım. Uzun olanlara “Long Play” diyorlardı.

“Uzun ince bir yoldayım,         gidiyorum gündüz gece

Bilmiyorum ne haldeyim,         gidiyorum gündüz gece”.

 - Ve gece geç vakitlere kadar oturduk.. Gecenin bu saatlerinde ellerim ve koynum kıymetli gümüş takımları, iç çamaşırları ile dolu. Mirasa konmuş gibiyim.

- Abi neden “Güneş Donanması?”

-“İşte o donanmaya binmek için yürüyoruz ya”.

Rasim Özdenören, ikizi Alâeddin Özdenören şiiri ve denemeleri için Bahçeşehir Yedi Güzel Adam oturumunda; “Alâeddin’in derinliğini, dilde ustalığını, denemelerdeki bu tutarlı ve vurgulu tavrını yeni fark ettim.” Tebessüm ederek “Benim denemelerimden daha etkili olduğunu gördüm. Denemede ender kalemlerden birisidir” diye genel anlatımla böyle ifade ettiler.

Bizler de “Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler”den, “Müslümanca Yaşamak”tan, “Ruhun Malzemeleri”nden ve “Gül Yetiştiren Adam’’dan çok şey öğrendik.  

“siirin-gecitleri”nde-bir-siir-dervisi.jpg

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Recep Garip Arşivi