Muhsin Meriç

Muhsin Meriç

Karşı konulamaz kuvvetlerimiz

Karşı konulamaz kuvvetlerimiz

Âlemlerin Rabbi’nin isimlerinden birisi de ‘çok kuvvetli olan’ meâlindeki Kaviyy’dir. (11/66, 22/40) O, ‘kuvvetü’l-metîn’ (sarsılmaz bir kuvvet) sâhibidir. (51/58) Yüce Yaratıcı, kudret ve kuvvetinin hakikatini ve azametini bildirmek için insana zaaf ve âcizlik verdiği gibi, Kaviyy isminin numûnelerini de insanın mâhiyetine yerleştirmiştir. Akıl kuvveti, ğadab kuvveti, şehvet kuvveti, sabır kuvveti, kalp kuvveti gibi kuvvetler insanın hem Rabbinin kuvvetinin büyüklüğünü görüp tanımasına vesile olan ölçücükler hem de rıza-yı Bârî’yi kazanmak yolunda imtihan vâsıtalarıdır. 

   Kaviyy (çok kuvvetli olan) ve Azîz (kudreti her şeye galip gelen) Hakk Teâlâ, dilediğine kuvvet verir, dilediğine zaaf. Şu âyet meâli bu hakikati ifade eder: “Allah, sizi zayıf yaratan; sonra zayıflığın ardından (size) bir kuvvet veren; sonra kuvvetin ardından (tekrar) bir zayıflık ve bir ihtiyarlık verendir. (O,) dilediğini yaratır. Çünki O, Alîm (kullarının her hâlini hakkıyla bilen)dir, Kadîr (her dilediğine gücü yeten)dir.” (30/54) 

   Cenâb-ı Hakk, Sâd sûresinde, müşriklerin çirkin sözlerine maruz kalan Peygamberimize (asm) ‘kuvvet sahibi’ kıldığı Dâvud (as)’ı misâl getirerek şu şekilde sabır telkin eder: “(Habîbim yâ Muhammed!) Onların söylemekte olduklarına sabret ve kuvvet sâhibi kulumuz Dâvûd’u hatırla! Doğrusu o, dâimâ (Allah’a) yönelen bir kimse idi.” (38/17)        

Bu âyette, Zel’l-eyd (kuvvet sâhibi) denilerek Dâvûd (as)’a verilen bedenî kuvvet (kudret), askerî ve siyâsî kuvvet, ahlâkî kuvvet ve ibâdet kuvveti kastedilmiştir.   

Kuvveti veren Yaratıcı olduğuna göre en büyük kuvvet sebebi de elbette îmandır. Allah’ın ismini almak, O’nun ismiyle hareket etmek aczi ve fakri hadsiz, düşmanı ve ihtiyacı nihayetsiz insan için en büyük kuvvet, kudret ve bereket vesilesidir. Bunun için ‘Besmele’, tükenmez bir kuvvet ve bitmez bir bereketin anahtarıdır. Çünkü Besmele ile kul, Kaviyy olan ve kuvvetü’l-metîn sâhibi olan Rabbinin ezelî kudretinin tesirini ve alâkasını kendisine celp eder. Bu alâka, kulun fiilinin ve işinin kolaylıkla ve hayırla tamama ermesine vesîle olur. Bunun için îmânı olan hiçbir kimse, hiçbir işini Besmele’siz bırakmaz, bırakamaz...

İSLÂMİYET KUVVETİ

   Rahmân ve Rahîm olan Allah (cc)’ın bir kuluna en büyük ihsânı, nimeti, lütfu îman ve bu îmânının gereği olarak hayatının her safhasında ve sahasında kılavuzu, rehberi, güneşi, hayat suyu olan İslâm’dır. 

   İslâmiyet, kulların birinci kuvveti olduğu gibi cemiyetlerin de birinci hakiki kuvvetidir. Çünkü İslâmiyet, maarifle  ve gerçek medeniyetle donatılmıştır. Hak bir Peygamber sesinde billurlaşan Kur’ân ve hadislerin tesis ettiği İslâmiyet, bugün cemiyetlerin içinde debelenip kıvrandığı tüm hastalıklara devâ olacak reçeteleri ihtivâ etmektedir. Müslümanların hâl-i pürmelâline rağmen bile İslâmiyet’in hakiki kuvveti hâlâ tesirini icrâ etmektedir. Müslümanları her sahada durduran, boğan, sefilleştiren ve sefihleştiren batı âlemi İslâmiyet’in karşı konulmaz kuvvetine karşı dayanamamış, bugün İslâmiyet Batı’da en hızlı yayılan din olmuş ve şimdiden pek çok ülkede ikinci din hâline gelmiştir. Bu hâl maarif ve medeniyetle donatılmış İslâmiyet’in hakiki kuvvetinin karşı konulamaz olduğunun en açık delilidir. 

İslâmiyet kuvveti ile kazandığımız izzet ve istiklâlimizi, İslâmiyet kuvvetine karşı lakayt ve bîgane tavrımızla yitirdik. Ancak bin yıl süreceği iddia edilen irticâ paranoyaları bile yitirilen kuvveti bulma ve sahip çıkma mücadelelerine mani olamadı. Son bir asırdır zindanlar ve darağaçları bu paranoyaya hizmet ettiler hep. Hak, şer ve şeytani kuvvette arandı ve kuvvetin hakta olduğu unutuldu. Yarasaların ışıktan ürktüğü gibi İslâmiyet nûrundan ürken yarasa ruhlular, aksi saraylarda, çöllerde yankılanan İslâmiyet’in sesine kulaklarını tıkadılar daimâ. Kuvvet ve kudretin gerçek sahibini ve hakiki sebebini hesaba katamadılar ama. İslâmiyet’in güneş gibi olduğunu bunun için üflemekle sönmeyeceğini, gündüz gibi olduğunu bundan dolayı göz yummakla gece olamayacağını bilemediler. Yazık oldu! Hem de çok yazık!   

   Olan oldu, artık istikbâle bakmak vakti. Karşı konulamaz kuvvetimiz İslâmiyet’i her sahada hükümfermâ kılmak için Kaviyy olan Alemlerin Rabbine duâ zamanı. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Muhsin Meriç Arşivi