Lütfü Şehsuvaroğlu

Lütfü Şehsuvaroğlu

Geri Çekilme Taktikleri

Geri Çekilme Taktikleri

Türkiye’nin önünde iki yol var demiştik.

Bunlardan biri savaşın göze alınıp doğru hedeflerin tayinidir.

Kendisine biçilen sahnede savaşmak yerine başka bir ortamda savaşı kabul etmek ve küresel dengeleri bozarak, yazılmış olan senaryoları alt üst et becerisini ortaya koymak ve şaşırtıcı manevralar sonrasında ister istemez senaryosu bozulan strateji yaratıcılarını yeni bir gelecek kurgusuna zorlamaya çalışmak…

Bu çerçevede geri çekilme taktiği hemen Rusya ile Avrasya müzakerelerine girmek ve Rusya’yı kullanmaya ve üstümüze itmeye çalışan ABD aklını, daha doğrusu arkasındaki İngiliz Yahudi medeniyetini deşifre edip onların stratejik müttefik yalanlarından da yararlanarak yeni bir işbirliğine zorlamak.

Bir başka ihtimal Rusların ve Batılıların PYD ve YPG güçlerine verdiği desteğin yerine bölgesel destek olarak bu güçlerle anlaşıp onlara istediklerinden daha büyük bir hedef göstererek örgütü içinde parçalamak ve bölgesel kültürlerine tekrar kazandırmak… Bunda çözüm sürecindeki birikimden yararlanılabilir. Türk kamuoyu buna belki itiraz edebilir ama bütün bir Suriye’yi İran-Rusya ve ABD anlaşmasının gizli senaryosuna mahkûm etmekten daha evladır.

Bunda da Viyana toplantılarının yeniden teati edilmesine ihtiyaç vardır.

Meseleyi kazanılmış yer sorununun ötesine taşıyarak bir Ortadoğu kimliği üzerinden oyun kurucu Batılıların anlayamayacağı bir cebir problemine dönüştürmek zarureti de var.

Savaşın bir başka veçhesini Avrupa eksinine kaydırmak da mümkün.

Her şerde hayır, her hayırda da şer vardır mucibince göç meselesini yönetmek Türkiye’nin önündeki en büyük avantajlardan ve kozlardan biri haline geleceğini bilmek durumundayız.

Ne yazık ki Türkiye zamanında bu kozu layık-ı veçhile kullanabilseydi bugün Avrupa önünde başka yaptırımlara kavuşmuş olacaktı.

En azından üyelik meselesi daha yerinde ve ciddi boyutlarıyla ele alınabilecekti.

Avrupa için immigration sorununun birinci tehdit algısı olarak değerlendirildiği ve güvenlik stratejilerini buna göre çağdaşlaştırdığını söylemeye lüzum var mı?

Açın bütün batılı kanalları hepsinde göçmen sorunu en büyük sorundur ve ne yapacaklarını bilmez durumdadırlar.

Bu sorun karşısında bütün Avrupa değerleri alt üst olmuştur.

Batı medeniyeti bu sorun karşısında çökmüştür.

İşte Türkiye’nin geri çekilme taktiklerinden biri de bu büyük kozunu iyi ve yerinde kullanmakla elde edebileceği yeni diplomatik arenasının inşasıdır.

Avrupa Birliği’ne kadar gidecek bir sürecin mimarisidir bu…

İşte o zaman Türkiye’yi bekleyen o büyük tehlike bertaraf edilmiş olur.

Nasıl ki geçen asırda İngiliz Yahudi medeniyeti Rusları kışkırttı ve üstümüze saldıysa, ardından da bize nasıl hamilik edip kollamaya kalktılarsa; bugün de böyle bir strateji ve taktik kümesinin yeniden hayat buldurulmayacağını ileri süremeyiz.

Daha önceki yazılarımızda işaret ettiğimiz gerçek ise, yani ABD Türkiye’yi Rusya üzerinden terbiye etmeye kalkışmışsa işte bu geçen asırdaki taktiğin yürürlükte olduğunu gösteriyor demektir.

Burada soru Rusya’nın savaşı hangi boyutlara taşıyacağı/taşıyabileceği sorusudur. Kendi gücünü ve Türkiye’nin gücünü nereye kadar sınayacağı meselesi bütün stratejistlerin merakını celbetmiştir.

Güneyimizde kurulacak olan Irak ve Suriye Kürdistanı’ndan sonra Büyük Kürdistan’ın taşları döşenecek midir? Ardından Türkiye sınırları içinde yeni bir bölünme sahneye konacak mıdır? Türkiye’ye karşı doğrudan bir savaşa cesaret etmenin ayyuka çıkan bütün zaaflarına rağmen bir dünya savaşına yol açabileceğini herhalde herkes bilmelidir.

Dibe vurmayı bekleyen Türk gücü ne zaman patlar ve nerede patlar bilinmez.

Ne diyor Namık Kemal: Kürre-yi Arzı patlatır çıkarız!

Herhalde buna tevessül edilmeyecektir. Dibe vurduğunun farkına vardırılmaması gerektir.

Açıktan bir savaş yerine örtülü savaşta da Türkiye uyuşturulmuş beynine yeni kan pompalayabilecek argümanlara sahip olacaktır. Bir yerleri acıdığında yeni toplumsal dayanışmalar ve yeni savaş taktikleri geliştirebilecektir.

ABD’de bir takım uzmanlar, Irak’a müdahale sonrasında yeni yönetimin teşkilinde bir takım yanlışları yaptıklarını itiraf etmişlerdi.

Özellikle Sünni Arap unsurların devlet idaresinden tamamen uzaklaştırılması büyük hata olarak değerlendirilmişti. Bu yanlış yüzünden yönetimin Irak’ı layık-ı veçhile temsil edemediğini tartışmışlardı. IŞİD’in ortaya çıkışında da bunun etkili olduğunu kabul etmişlerdi. Ama sonraki süreçte bu hatalarını telafi edecek biçimde bu terörist gruba sızmış olmalılar ki, hedef şaşırtması yaptırdılar.

Öyle ki kötü polis rolüyle bu terörist grup handiyse bütün İslam medeniyet coğrafyasını perişan edebilecek bir ideolojik alt yapı oluşturmaya başlamıştı.

Böylece şerden kendilerine bir hayr çıkarmayı bilmişti global statüko…

IŞİD’i kendi Ortadoğu bataklığı yaratma senaryolarında daha etkili figüran olarak kullanmaya başladılar.

Rusya ise Esed ile olan evvelki işbirliğini daha tahkim etme imkânı bulmuştu. ABD’ye ne kadar teşekkür etse az. İslamofobi ile birlikte Büyük Ortadoğu Projesi’nin sözde zoraki demokratikleştirme dalgasına bile ihtiyaç duyulmadan bütün İslam’ın kötü imajına sahip olması temin edilmiş olacaktır.

Rusya, Avrupa, ABD ve dolayısıyla İsrail, İran’ın evrensele erişemeyecek İslam’ını daha legal kabul ederek çağa yeni bir mühür vurmaya çalışacaklardır. Zımni bir zihniyet işbirliği sırıtıyor Orta Batı’nın Yüzüklerinin Efendisinin eteklerinden…

Böylece alternatif bir medeniyet olmaktan çıkan İslam Batı medeniyetinin yeniden ihyası için hizmet vermiş olacaktır.

Daha ötesi ise ulus devletlerini bile kaybeden Müslüman toplulukların ümitsizliğe düşmesi ve siyasi arenadan tamamen çekilmesidir.

Türkiye’nin geri çekilme taktiklerinden biri de geçen asırda gerçekleştirdiği medeniyet değiştirme sosyolojisidir. Gökalp’in taktik sosyolojisi hiç de yabana atılmayacak bir geri çekilme taktiğidir.

Avrasyacılık yahut AB üyeliği bence büyük hasarı önleyebilecek alternatif bu çağa ait geri çekilme taktiklerimiz arasındadır.

Bu meselenin ve yaklaşımın zihniyet problemi ve matematiksel çözümlemesi için daha çok çalışmalıyız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Lütfü Şehsuvaroğlu Arşivi