Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Dündar Taşer’i Hatırlamak

Dündar Taşer’i Hatırlamak

Kaç zamandır dilimde “Dündar Ağam çoh görestim hardasan?” mısraı var… “Dündar Ağam çok göresim geldi, nerdesin?” demek bu. Âzerbaycan Türkçesi ile 1972’de söylenmiş bir şiirin ilk mısraı. Şâiri, rahmetli Dilaver Cebeci (1943-2008) “Dündar Ağam” dediği de, rahmetli Dündar Taşer (a1925-1972) 

Günümüzde Dündar Taşer’i hatırlayan çok az insan kalmıştır.

Dündar Taşer, 27 Mayısçılardan… Darbeden sonra, sapmalara engel olmak için büyük direnişler gösteren bir binbaşı. Daha sonra darbecilerin Fas’a sürgüne gönderdiği 14’lerden. 

Aslen Gaziantepli bir Türkmen. Ama sıradan bir Türkmen değil. Geleneği bilmekten de öte yaşayan, “töre” dendiğinde, binlerce yıllık bir birikimin billurlaştırdığı insanlık erdemini iliklerine kadar yaşayan bir şahsiyet.

Sürgünden döndükten sonra, Türkiye’deki siyasi hayata müdahale etmek üzere, Alparslan Türkeş ile birlikte, siyasete girerler. Hareketin karizmatik lideri Türkeş’tir ama onu besleyen ideolojik kaynak Dündar Taşer idi.

Taşer, Bilge Kağan’ın yanındaki Tonyukuk, Alparslan ve Melikşah’ın yanındaki Nizamülmülk gibidir. 1965 yılında siyaset dünyasında, kitle hareketi siyasî oluşumların yanında, ideolojik bir oluşumun temeli Dündar Taşer ve arkadaşları tarafından atılmıştır ve bu oluşumun dinamik boyutu olan gençlik boyutunun (Ülkü Ocakları) temeli, Dündar Taşer’in tasavvuru ve hayata geçirmesiyle olmuştur.

1965-1972… Bu 7 yıl zarfında Dündar Taşer, yerli aydın tipinin temelini atmıştır. Seminerleri, sohbetleri, yazıları ile aşağılık kompleksinden kurtulmuş, tarih ve töre bilinciyle kendisinde büyük bir potansiyel olduğunun farkına varan bir gençliğin yetişmesini sağlamıştır. Maalesef Taşer, 13 Haziran 1972 günü, Ankara’da basit bir trafik kazasıyla, hayatını kaybetmiştir.

Hareket, o güne kadar Taşer’in ideolojik desteği, Türkeş’in karizmatik liderliği ile bozkırda açan çiçek gibi gelişmiştir. Onların başlattığı medeniyet hareketi, bozkır çocuklarını, Türkiye’nin gündemine oturtmuştur. İşte o çocuklar, bir destan çağını yaşamışlar, ateş çemberlerinden geçmişler, can imtihanını, gözlerini kırpmadan vermişlerdir… O çocukların zihnî arka planlarında Dündar Taşer vardı.

İşte kaç zamandır dilimde olan mısra, Dilaver Cebeci’nin, rahmetli Taşer için söylediği “Dündar Taşer Sagusu”nun ilk mısraı idi.  

Şiirin ilk bendi şöyle idi:

Dündar Ağam çoh görestim hardasan?

Eller sanir bir karanlık gordasan

Mene göre Tanrı nerde ordasan

Get cennete nebileri gör ağam

Mehemmed’in sağ yanında dur ağam

19 yaşındaydık ve başımızda kavak yelleri değil, vatan sevdası esiyordu… Sadece vatan mı? Mazlum Türkler… Azerbaycanlılar, Kazaklar, Tatarlar, Kırgızlar, Özbekler, Türkmenler ve daha onlarca Türk topluluklarının esaretleri ve mazlumlukları… 

Dilaver Cebeci’nin şiiri, Azerbaycan Türkçesi ile yazılmıştı. Azerbaycan demek bizim için Türk dünyasına açılan ilk kapıydı ve birkaç yıl sonra anlayacaktım, şiir İran Azerbaycan’ının büyük şairi Şehriyar’ın Haydar Baba’ya Selam şiirinin havasında yazılmıştı…

İlk defa “dava”mızın çok önemli bir ismini kaybediyorduk… Hemen o günlerde bir şair, bizi Orta Asya’ya bağlayan “sagu” yazıyordu… Azerbaycan Türkçesi ile yazıyordu…  Çok içli ve çok samimi yazıyordu… Ve 19 yaşında bir vatan sevdalısı olarak okuyorduk bu şiiri…

Bizim kuşak bu şiiri ve Niyazı Yıldırım Gençosmaoğlu ile Şahin Uçar’ın yazdığı Dündar Taşer şiirini ezbere bilir…

***

Aradan 43 sene geçmiş… Neredeyse yarım asır demektir bu… O zamanın 19 yaşındaki kabına sığamayan ülkücüleri, şimdi 60’larına dayandı… Dündar Taşer yok… Türkeş yok… Dilaver Cebeci yok… Daha kimler yok, kimler!… Hepimiz bağrımızı Karşıyaka mezarlığı gibi hissediyoruz…

***

Aradan geçen 43 yıldan sonra, soğuk bir Aralık akşamı, çay bardaklarının sıcağı, elimizden geçip yüreğimize gelirken, sevgili Fahri ile bu şiiri, Dilaver Cebeci’yi ve Dündar Taşer’i konuşmuştuk… Eve gelince şiirin tamamını okudum… Bir daha, bir daha, bir daha… Geride kalan 43 yılıma mı, Taşer ülküsünden sapmış bir mirasın savrulmasına mı, o zamanın gençlerinin sevdalarının yok edilmesine mi, şiirin iç yakan havasına mı bilmiyorum, gözlerimden iki damla yaş geldi. 

Eminim, şiiri sosyal paylaşımda paylaştığımda, benim gibi pek çok ihtiyar görünümlü ama hâlâ 19 yaşındaki heyecanından hiçbir şey kaybetmemiş delikanlıların da gözlerinden iki damla yaş geldi.

Yalan mı Cemal abi?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi