Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Seninkiler cami yaktı hendekçi Hasan, orada mısın?

Seninkiler cami yaktı hendekçi Hasan, orada mısın?

Paris’i görmedim... Hemingway’in de eğleştiği kafede oturup gençliğime, hayallerime ve kitaplarıma dalmadım... Diyarbakır’a gittim ama... Suriçi’nde eğleştim. 

Rahmetli Tahir Elçi’nin kurşunlandığı sokaktan vurup Bıyıklı Mehmet Paşa Sokağı’na dalıyorsun... Bıyıklı Mehmet Paşa mıydı gerçekten? Aklımda öyle kalmış. Daralan genişleyen sokaklar, labirentimsi geçişler...

Dört Ayaklı Minare’nin oralarda, Keldanilere ait bir kilise olduğunu söylemişti mihmandarımız. Dikkatsiz bir gezgin olduğum için göremedim. Sadece “Bıyıklı Mehmet Paşa” ismi kalmış aklımda. Daha güneyde bir Protestan kilisesi... (Bir ses, “Bir zamanlar bütün dinler barış içinde yaşıyordu bu kadim şehirde” diye ünlüyor. Bir zamanlar böyleymiş... Şimdi “farklılıklara” hayat hakkı tanımayan ve labirentlerin de gizleyemediği bir “çöl resmi” var karşımızda. Sokak başları yangın yerini hatırlatıyor. Hendekler, barikatlar... Kesif biber gazı kokusu... Umutsuz ve yılgın çehreler...)

Upuzun, daracık ve sık sık eski yapılarla kesilen (kapanan) yolda ilerlediğinizde Kurşunlu Camii’ni buluyorsunuz. Süleyman Nazif İlkokulu’na bakan tarihi cami... Ketenci Sokak. Üçok sokak. Ve Suriçi’nin alametifarikası sayılan çıkmaz sokaklar. Sokalar birbirine benziyor hep. Masalsı, büyülü ve “gerçek ötesi” bir dünyaymışsınız hissi veriyor...

Surların dışını da göstermişti mihmandarımız.

Dicle’nin kıyısı...

Diyarbakır bağları...

İstanbul’a döndüğümde “Bıyıklı Mehmet Paşa”ya bakmıştım internetten.

Bir Kürt paşası...

Bu sabah, görülen lüzum üzerine yeniden baktım. Hafızamı tazeledim. Yavuz Sultan Selim döneminde yaşamış Diyarbakırlı bir Kürt paşası... Enderun’da yetişiyor. Çeşitli saray hizmetlerinde bulunduktan sonra Mirahur oluyor. Yavuz Sultan Selim, Çaldıran Seferine giderken onu Bayburt`u almakla görevlendiriyor. Dönemin büyük âlimlerinden İdris-i Bitlisi ile çalışıyor... Safeviler’e karşı savaşıyor ve Mardin’i, Ergani’yi, Çermik’i, Birecik’i Osmanlı topraklarına katıyor. Sonra Diyarbakır Serdarı ve “Beylerbeyi” tayin ediliyor.

Diyarbakırlıların çok sevdiği ve “Fatih Paşa” ismini verdiği Bıyıklı Mehmet Paşa, şu an Kurşunlu Camii haziresinde medfun.

Bu kadar “google bilgisi” ne için?

Hendeklerden ve barikatlardan bildiren Hasan Cemal’in saygılı bir hoşgörüyle andığı YDG-H militanları, önceki gün Kurşunlu Camii’ni ateşe verdi...

Bir diğer ismiyle, Bıyıklı Mehmet Paşa Camii...

Hendek kazan, barikat kuran, hayatı yaşanamaz hale getiren sözüm ona “özgürlük savaşçıları”nın son cinayeti bu oldu.

Her melaneti işlediler, kesmedi.

Dağa adam kaldırdılar... Yol kestiler... Halktan haraç topladılar... Hendek kazdılar... Barikat kurdular... Yollara mayın döşediler... Roketatarlarla asker polis öldürdüler... Çorbacı taradılar... Hamile polis eşlerine kurşun yağdırdılar... Kendilerini “asayiş birimi” yerine koyup uluorta trafik denetlemesi yaptılar...

Bunlar kesmedi, şimdi cami yakıyorlar.

Bu cinayete HDP’den tepki bekliyoruz...

HDP destekçilerinden tepki bekliyoruz.

Doğan Medya Grubu’nun “gönüllü maşaları”ndan tepki bekliyoruz.

Hendeklerden ve barikatlardan bildiren Hasan Cemal’den tepki bekliyoruz.

Kürt’le Türk’ü kardeş kılan değerlere vahşice saldıran gözü dönmüş YDG-H çetelerine karşı “ama”sız, “fakat”sız, “lakin”siz bir kınama bekliyoruz.

En çok da, ismi Selahattin olan şahıstan bekliyoruz...

Herhalde, ismini taşıdığı büyük kumandanın, büyük fatihin hatırını gözetecek, “Osmanlı dönemindeki çeteciler bile bunu yapmadı. Size ne oluyor çocuklar?” diyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ahmet Kekeç Arşivi