D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Matem Hakkımız, İhanete İhanet Demek de...

Matem Hakkımız, İhanete İhanet Demek de...

Bursa’nın işgal haberi Ankara’ya ulaştığında şiddetli bir hüzün dalgasına kapılan şair Bülbül şiirine, “Bütün dünyaya küskündüm, dün akşam pek bunalmıştım” diye başlar... 

Eşi, âşiyanı (yuvası) olduğu halde ağlamasını bülbüle yakıştıramayan şair, “benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem” diye bitirir şiirini... 

Dün, Mehmed Âkif’in vefatının 79. yıldönümü dolayısıyla 37 senedir yaptığımız gibi, Taceddin Dergâhı’nda idik. Birliğimizin, dirliğimizin his yüklü şairi Mehmed Âkif’i anarken, onun İstiklâl Marşı gibi Taceddin Dergâhı’nda yazdığı muşteşem Bülbül şiiri de zihnimizi zorluyordu. 

Dünün, 94 sene öncenin, şiirinin bugün yaşananlar karşısında hissiyatımızı ayaklandırması şaşırtıcı gelebilir. Bakın ne diyor Âkif, şiirin sonunda:

Ne acıdır ki: Şarkın ben vefasız kansız evlâdı, baştan başa Batı’ya, emperyalizme çiğnettim de çıktım ecdat toprağını! Selahaddin Eyyübilerin, Fatihlerin yurdunun bu halini düşünürken zihnim karmakarışık oldu. Osman’ın beyninde çan sesi, Allah’ın adının fazalardan silinmesi, ezanın susması, ne alçalıştır. Ne şiddetli kederdir ki, en azametli bir geçmiş serap, o kudretler, o yükseklikler harab olsun, toprak olsun! Yıldırım Han’ın kabrinden çökük bir kubbe kalsın, Orhan’ın muazzam kabri alçaklıklarla çiğnensin...

Ve kendi mısralarıyla devam edelim:

Ne heybettir ki: Vahdetgâhı dînin devrilip, taş taş,

Sürünsün şimdi milyonlarca me’vâsız kalan dindaş!

Yıkılmış hânümânlar yerde işkenceyle kıvransın;

Serilmiş gövdeler, binlerce, yüz binlerce doğransın!

Dolaşsın, sonra, İslâm’ın haremgâhında nâmahrem...

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil mâtem! 

Ne mahrumiyettir ki, dinin birliği taş taş devriliyor, milyonlarca dindaş yurtsuz kalarak sürünüyor. Yıkılmış aile ocakları işkence ile kıvranırken, serilmiş gövdeler binlerce, yüzbinlerce doğranıyor. Sonra İslâm’ın kutsal bölgelerinde yabancı eller dolaşıyor... Benim hakkım sus ey bülbül, senin hakkın değil matem...

Bu mısralar bugünün olayları için yazılmış gibi değil mi? Milyonlarca yersiz yurtsuz din kardeşimiz, yakın ülkelere sığınmaya çalışıyor. Bir kısmı da bir hayal uğruna, Akdeniz’in soğuk sularında boğuluyor. Bugünün şartları İslâm dünyasının matemden başka hakkının olmadığını gösteriyor. Diyebiliriz ki, 100 yıl öncenin, yani 1. Dünya Savaşı’nın şartlarından daha kötü bir durumdayız. O zaman apaçık düşmanlıklarla çevrilmiştik. Şimdi “müttefik”lerimizin düşmanlıklarının hangi boyutlarda olduğunu çözümlemekte güçlük çekiyoruz. 

Türkiye ve güneyi, ilan edilmemiş bir 3. Dünya Savaşı yaşıyor. Savaş ilan edilmediği için ihanetler siyaset olarak yutturuluyor. At izi it izine karışıyor. Türkiye’nin varlık siyasetine karşı silahlı mücadele eden bir siyasi akımın eş başkanı ülkemize doğrudan düşmanlık izhar eden bir ülkenin yetkilileri ile ihanetini ilan edici sözlerle ittifak kurmak alçaklığını icra ediyor...

Matem hakkımız elbette. İhanete ihanet demek ve cezasız bırakılmasını reddetmek de hakkımız. 

Böylesine rezil bir ihaneti yok saymaya kimsenin hakkı yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi