M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanlara Nasihat Edilmiş Olsaydı Bu Kadar Azgınlık Olmazdı

Müslümanlara Nasihat Edilmiş Olsaydı Bu Kadar Azgınlık Olmazdı

MÜSLÜMANLAR çağdaş, modern/asri hayata, züccaciye dükkanına giren fil gibi girdiler.

Onlara etkili şekilde öğüt verilmiş olsaydı, bu kadar fısk, fücur, günah, isyan, tuğyan, azgınlık olmayacaktı.

Eline para ve imkan geçiren bir kısım Müslümanlar lüks, israf, sefahat, saçıp savurma, gösteriş, gurur, kibir, aşırı tüketim, aşırı konfor bataklıklarına yuvarlandı.

Son 25 yıl içinde lüks meskenlere, lüks binitlere, lüks dekorasyona, lüks yazlıklara, lüks giyim kuşama, lüks yemeğe içmeye trilyonlarca dolar harcandı.

İslâm bunları günah ve isyan olarak gösteriyordu ve Müslümanlar bunları yaptılar.

Bunlara harcanan trilyonlarla güçlü eğitim kurumları, güçlü bir medya, güçlü kültür müesseseleri kurulabilirdi. Neler yapılmazdı ki...

1. Büyük ve ciddî bir İslâmî bilgi bankası kurulabilirdi.

2. Bir milyon tirajlı haftalık bir dergi yayınlanabilirdi.

3. Günde iki milyon satan çok güçlü ve etkili bir gazete çıkartılabilirdi.

4. Milyonlarca Müslümanı kırsal kesim kültüründen şehir/medeniyet kültürü dairesine sokacak çalışmalar yapılabilirdi.

5. Vasıflı, güçlü, üstün, temiz süper Müslüman elemanlar yetiştirilebilir ve bunlardan zaferden zafere koşan kadrolar kurulabilirdi.

6. Sadece Türkiye halkını değil, bütün dünyayı nurlandıracak, insanlığı akın akın hidayet yoluna çekecek tebliğ, davet, irşad, müjdeleme, uyarma teşkilatı kurulabilirdi,

7. Temizlikte, şeffaflıkta bütün dünyaya örnek olunabilirdi.

Maalesef bunlar yapılmadı.

Müslümanlar para, mal, servet, zenginlik tuzağına düştüler.

İslâmî hareket ve siyasal İslâm kirlendi, kirletildi.

Tarihte benzeri görülmemiş bir haram yeme çığırı açıldı.

İslâm dinine aykırı bir sürü günah işlendi, isyan sergilendi, fısk ve fücur yapıldı, ahlâksızlık ve karaktersizlik irtikab edildi.

İslâmî kesimde yüz milyarlarca dolarlık kara, kirli, necis para birikimi oldu.

Bazıları o kadar kudurdular ki, evlerinin banyo musluklarını altınla kaplattılar.

Yerli taşı beğenmediler, Brezilya’dan gelme “lüks” granit satın aldılar.

Otomobilleriyle gururlandılar.

Yazlıklarıyla gururlandılar.

Servetleriyle gururlandılar.

Elbiseleri ve ayakkabılarıyla gururlandılar.

Bunların aldatıcı dünya oyuncakları olduğunu düşünmediler. Kur’an’ı, Sünneti, hikmeti (bilgeliği) dinlemediler.

Beş yıldızlı otelleri beğenmediler, yedi yıldızlı otellerde caka sattılar.

Şeriat hükümlerini ve İslâm ahlâkının hiçe saydılar.

Müslümana yakışmayan hedonist ahlâk ile ahlâklandılar.

Kıymetli yıllar boşa gitti.

Trilyonlarca dolar boşa gitti.

Şeytanın maskarası oldular.

İ’lâ-yı kelimetullah için harcanması gereken büyük meblağları nefs-i emmareleri, cemaat asabiyetleri, erbab haline getirip putlaştırdıkları baronları uğrunda israf ettiler.

Din işlerine, cep telefonuna verdikleri önem kadar değer vermediler.

Nur topu günlerin kanına girdiler.

Onlara nasihat etme imkanına sahip oldukları halde etmeyenler ne büyük bir vebal altındadır...

Merhum Prof. Asaf Ataseven

PROFESÖR Asaf Ataseven’i, 9 Eylül’de ikindi namazından sonra ahirete uğurladık. Mü’mindi, ömrü boyunca İslâm için çalışmıştır. Kendisinin samimî, sâdık, ahlâklı, çalışkan bir Müslüman olduğunu biliyorum ve bu konuda hüsn-i şehadet ederim. Cenab-ı Hak rahmetiyle muamele buyursun.

1932 Gaziantep doğumludur. Çalışkanlığı sayesinde Tıp Fakültesini altı ay erken bitirmiştir. Üniversitede namaz kıldığı için asistanlıktan atılmıştır. Uzun yıllar Bezmialem Valide Sultan Gureba Hastanesinde cerrahlık ve başhekimlik yapmıştır.

Eşi Gülsen hanımefendi ile daima hayır ve hizmet işleri peşinde koşmuş, Ümmete ve topluma faydalı olmaya çalışmıştır.

Cinayet gibi bir trafik kazasında yaralanmış, uzun müddet komada kalmıştır. Çektiği çileler günahlarına kefaret olmuştur inşaallah.

Böyle hayırlı zevatlarla ilgili hatıralar vakit geçirilmeden toplanmalı, bir kitap haline getirilmelidir.

Kışla Gibi Dev Adalet Sarayı

CUMA günü Bakırköy Adliye Sarayı’nın önünden geçtim. Kışla gibi muazzam bir bina. İnsanın içini ürperten soğuk bir yapı. Bir, tarihî Üsküdar Mahkemesi binasını düşündüm, bir de bunu. Bir ülkede mahkeme binaları ve hapishaneler çok büyük olursa, adalet ve güvenlik o nisbette sarsılmış demektir.

Birkaç sene önce bir müddet Bakırköy eski Adliye Sarayı’na gidip geldim. Bir fikir suçundan dolayı yargılanıyordum...

En son celsede (duruşmada), karardan önce hakim savcıya mütalaasını sordu. Savcı, “Sanığın yazısında, kanunda öngörülen suç unsurları oluşmadığından beraatini talep ederim...” dedi.

Hâkim zabıt katibine “Yaz kızım...” dedikten sonra “Sanığın müsned (üzerine atılan) suçtan şu kadar ay hapis ile cezalandırılmasına, suç basın yoluyla işlendiğinden bu hapis müddetinin şu kadar arttırılmasına; sanığın aynı suçu tekrar işlemeyeceğine dair mahkemece bir kanaat oluşmadığından, cezanın ertelenmemesine, para cezasına çevrilmemesine karar verildi...”

Kararın bozulması için Yargıtay’a müracaat ettim.
Savcı da müracaat ederek beraatimi istedi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi