Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Genç kuşağın çıkmazları

Genç kuşağın çıkmazları

Karşılaştığınız iki insandan biri can sıkıntısından bahsediyor. Özellikle gençler, hayattan keyif alamamaktan ve nedenini bilmedikleri bir can sıkıntısından şikâyet ediyorlar. Yaşamlarını hakikat ölçüsünde devam ettiremeyen ve dünya zevklerini hızla tüketip boşluğa kapılan bir nesil var artık. Onlar hem kendilerinden hem çevrelerinden kopuk yaşıyorlar.

İslam toplumlarının geleneğinde, sohbet ve paylaşım ağırlıktadır. İnsanlar bir araya gelir sohbet eder, hasbihalleşir ve birbirlerinden haberdar olurlar. Günümüzde ise insanlar bir arada yaşıyor, aynı ortamda çalışıyor, aynı güzergâhta yolculuk yapıyorlar fakat duygusal bağlamda aralarında büyük mesafeler var. Teknoloji yaşamı anlamlı kılan duygusal bağlarımızı koparmakla kalmadı, çocuklarımızı ruhsal çökkünlüğe ve anlam boşluğuna sürükledi.

Teknoloji hayatımızı birçok noktada kolaylaştırıyor. Bilgiye kısa yoldan ulaşmamızı ve dünyada olup biten olaylardan haberdar olmamızı sağlıyor. Modern araçlar öyle bir dünya ki, burada sadece parmaklarınız konuşuyor. Fakat diğer taraftan, sohbet geleneğimiz zayıflıyor, paylaşım duygularımız köreliyor ve bizler cansız birer nesneye dönüşüyoruz.

Araştırmalar,    Bu toplumlarda gençler daha hayatın başında yaşamın tüm zevklerini tüketiyor ve bulundukları ortamdan zevk alamaz hale geliyorlar. Bir şeyi elde etmek için çaba gösteren kişi istediğine ulaştığında mutlu olur. Günümüz gençleri ise ne çaba gösteriyor ne de elde ettikleri şeyden hoşnut olabiliyorlar. Şükür hamd, tevekkül ve teslimiyet gibi değerlerden uzak yaşayan bu çocuklar bir şeyden mahrum kalmaya tahammül edemiyorlar. Bütün yaşamları anlık hazlar düzleminde devam ediyor.

Nereden geldiğimizin ve nereye gittiğimizin bilincine varmadan can sıkıntısı ve boşluk duygusundan kurtulmamız mümkün değil. O nedenle öncelikle çocuklarımızı İslami bilgi ve bilinç konusunda desteklemeliyiz. İyilik, erdem fedakârlık, sadakat, şefkat adalet gibi değerleri çocuklarımızın kalbinde yeşertmeli ve onları bu değerler çerçevesine çekmeliyiz. Aksi takdirde can sıkıntısı diye tanımlanan bu hastalıkla başa çıkmak kolay olmayacaktır.

“Rabbim beni bağışla ve benden sonra hiç kimseye nasip olmayan bir mülkü bana armağan et. Şüphesiz sen karşılıksız armağan edensin. Böylece rüzgârı onun buyruğu altına verdik. Onun emriyle dilediği yöne yumuşakça eserdi. O da demişti ki: Gerekten ben mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim…” (Sad süresi, 32,35,36)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi