Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu ‘yalancı’ meslekten men edilmeli

Bu ‘yalancı’ meslekten men edilmeli

Hemen kendisi hakkındaki duygumu söyleyeyim: Sevmem... Tanışım, arkadaşım, dostum olmasını istemem... Duruşundan, tavrından, ses tonundan hoşlanmam.

Hele ki ses tonu...

Benzetmek gibi olmasın da, ne zaman o ses tonuyla karşılaşsam, aklıma sınıfın imtiyazlı, hocaları tarafından kollanan, haylazlıklarına izin verilen “yüksek memur çocukları” geliyor... Vali, subay, kaymakam çocuğu gibi... Hem yüksek memur çocuğu olmanın avantajlarından yararlandırılırlar, hem de diğerlerinden ayrı tutulurlar...

Hep kollandıkları ve elde ettikleri konum bu “hal”in devamına bağlı olduğu için, sürekli “ayrıcalıklarını” vurgulayan düşük davranışlar sergilerler. Muhbirlik yaparlar mesela, arkadaşlarını gammazlarlar.  

Parmak kaldırma ayrıcalığına da bunlar sahiptir...

Her soruya parmak kaldırırlar, her soruya cevap vermek isterler.

Bencildirler. Paylaşmayı sevmezler.

Hep sosyal görünürler ama erkek arkadaşları yoktur... “Yancı” kontenjanından yanlarında taşıdıkları “muhtaç” ve “yaranmacı” fukara çocuklarını saymazsanız, sadece kızlarla takılırlar.

Erkek oyunlarını kızlarla oynarlar.

Kızlarla çekirdek çitlerler.

Kızlarla tura çıkarlar.

Kızlarla kalem, silgi, kalemtıraş alışverişi yaparlar.  

Hiç sevmezdim böylelerini... Sevemedim... Hep uzak durdum. Mesafeli tavrımı korudum ve hep yargıladım.

Bize “gazeteciymiş gibi” yapan ama meslekle ilişkisi kurcalandığında sapır sapır dökülecek Can Dündar da, bana o şımarık memur çocuklarını hatırlatıyor. O da mesleğin imtiyazlı çocuğu. Hep kollansın, hep “ayrıcalıklı” bir yerde tutulsun, işlediği cürümlerin hesabı sorulmasın istiyor.

Efendim, gazetecilik yargılanıyormuş...

Hasan Cemal böyle diyor.

Kimse bana Can Dündar’ın gazeteci olduğunu anlatmasın.

Ulusalcısından cemaatçisine, Kemalist’inden Gezi’cisine, Kürtçüsünden Türkçüsüne, İngiltere’sinden Amerika’sına, neredeyse bütün bir “şer cephesi” tarafından kollanan ve “vatan hainliği” türünden küçük (!) yaramazlıkları hoş görülen Can Dündar’ın gazeteci olduğunu, sırf “gazetecilik” cehdiyle o işlere kalkıştığını kimse bana anlatmasın.

Can Dündar gazeteci filan değildir...

Gerçekten de “gazetecilik” yapması gereken dönemlerde ortalıktan toz olmuş, değeri şöhretinden küçük bir insandır.

Kötü bir insandır üstelik...

Bu mesleğe gelmiş en büyük yalancılardan biridir.

Casusluk suçundan yargılanıyor. Bence de yargılanmalıdır. Çünkü gerçekten de casusluk yapmıştır, gerçekten de vatana ihanet etmiştir ama hepsinden önce “ahlak”tan yargılanmalıdır.

Bir insan, “Polis katliam hazırlığı yapıyor. Annelerinin kucağından çocukları zorla alınıp götürülüyor. Oğlum kayıp, oğlumu bulamıyorum” diyorsa ve bu beyanının asılsız olduğu ortaya çıktığı halde provokasyonlarına devam ediyorsa, özür de dilemiyorsa, o insan yalancıdır ve ahlak suçu işlemiştir.

Bir insan, “Bu silahlar IŞİD’e gidiyor” diye manşet atıyorsa, savcılık soruşturmasında “Elimde o silahların IŞİD’e gittiğine ilişkin bir belge yok. Duyum üzerine o manşeti attım” diye tornistan ediyorsa, özür de dilemiyorsa, o insan yalancıdır ve ahlak suçu işlemiştir.

Bir insan, “12 Eylül rejiminin işkencelerine karşı çıkan haberler yaptığım için ödüller aldım” diyorsa, 12 Eylül’de MİT lojmanlarında dolaşan kısa pantolonlu bir ergen olduğu ortaya çıktığı halde bu yalanı biyografisine ekliyorsa, özür de dilemiyorsa, o insan yalancıdır ve ahlak suçu işlemiştir.

Mahkeme ne karar verir bilmem, yalancılara bu toplumda yer olmamalıdır.

Hele o insan “gazeteci” maskesi altında bir de darbeye ve teröre destek veriyorsa, ilaveten meslekle ilişkisi kesilmeli, bütün yayın mecralarından tart edilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi