Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bu muhtıra, Jurassic Park sakinlerine gelsin

Bu muhtıra, Jurassic Park sakinlerine gelsin

Eskiden, Genelkurmay Başkanları, “Demokrasilerde askerin yeri kışlasıdır; asker asla siyasete bulaşmamalı” diyenlere muhtıra verirdi; “Hayır, asker hem siyasete karışır, hem parlamentoya racon keser, hem de insanlara yaşama biçimi dayatır” demeye getiren açıklamalar yapardı. 

Bazıları için “mutlu günler”di onlar. Hasan ağabeyimiz telefonun başında, üst düzey generalden gelecek talimatı beklerdi.

Her daim kaygılı üst düzey general de, “demokrasi” adına Hasan Cemal’i bilgilendirir, açıklamalarının gazetelerde neşrini sağlardı: “İran’da ordu siyasete karışmadı, bak neler oldu. TSK Şah’ın ordusu değil...”

Ertesi gün “demokrat gazeteci” Hasan Cemal, ellerini ovuşturarak bir o kadar kaygılı yazısını patlatırdı: “TSK Şah’ın ordusu değil...”

Şimdi, Genelkurmay Başkanları, “darbe olsun” diyenlere muhtıra veriyor. Devir değişti...

Bu “muhtıra”, kuşkusuz, bazılarının moralini bozdu.

Bozsun...

Ne diyordu, yıllarca bize “anti-militaristmiş gibi” yapan Murat Belge? “Hiç temenni etmem ama Erdoğan otoriterleşmesini sürdürürse, 27 Mayıs benzeri bir darbe gündeme gelebilir.”

Hasan Cemal, “bodoslamadan” gidiyordu... Sözünü sakınmıyordu. Sürekli, “Sonun Menderes gibi olur Ey Tayyip Erdoğan” diye yazılar yazıyordu...

Hâlâ böyle şeyler yazıyor ve “Bu Erdoğan’ın başkomutanlığını içinize sindirebiliyor musunuz TSK mensupları?” diyerek, Erdoğan’a karşı isyan bayrağı açmalarını istiyor.

Mümtaz’er de mutsuzdur...

Beklenen turp heybeden çıkmadı... Hükümete ömür tayin etmişti... Şubat ayının ortalarında bir şeyler olacaktı. Hükümetin ve Erdoğan’ın kaderi o “bir şeyler”e bağlıydı. Adaletin keskin kılıcı inecek, “ihtimal ki” bazı başlar düşecekti.

Heybeden “paralel yapıya operasyon” çıkınca, Mümtaz’er kadim “devlet geleneklerine” sığındı. Kadim devlet gelenekleri, bize bu sürecin (Erdoğan’lı sürecin) kesintiye uğrayacağını söylüyormuş. Bu umutla yaşadı. Çevresini de bu “umut”la motive etti ve Ali Bulaç gibi kokmaz-bulaşmaz adamlara “kılıç hakkı” türünden “saçma-sapan” yazılar yazdırdı. Madem NATO Türkiye’ye müdahale etmiyordu, o zaman “kılıç hakkı” mucibince bu süreci kesintiye uğratacaklara destek vermek lazımdı.

Muhtırayı yiyince oturdular...

Muhtıra mağdurlarından biri de, Erdoğan’ın, “ne pahasına olursa olsun, mutlaka iktidardan indirilmesi” gerektiğini söyleyen sosyalist teorisyen Ömer Laçiner’dir.

Biz Laçiner’i ve yönettiği “Birikim” dergisini anti-militarist sanıyorduk. Onlar, sadece, sosyalist mücadeleye zarar verecek darbelere karşıymışlar. 12 Eylül’ü madara eden yayınlar yaptılar.

İyi de ettiler... Ama 28 Şubat’ta sustular.

Ne susması... İsmet Özel’in “Sivas semalarında Sırp tayyareleri” başlıklı yazısını bahane ederek (ve bu arada bol bol genelleme yaparak), 28 Şubat aklını (vizyonunu) haklı çıkaracak teoriler ürettiler... “Teorik yayın” yapıyor ya arkadaşlar!

Şahin Alpay ne durumda? Bunu hiç düşünmek istemiyorum...

İyi değildir herhalde.

Bir müdahaleye doğrudan “hayır” demeyen, hatta demokratik normali kesintiye uğratacak bir müdahalenin zımnen daha hayırlı olacağını düşünen Şahin Alpay dostumuz, boş durmamış, kendince müdahaleye malzeme teşkil eden argümanlar üretmişti. Hatta gözünü karartıp, Türkiye’nin nükleer silah yapımına yöneldiğini bile ileri sürmüştü. Utanmadan bunu yazabilmişti... Şimdi çok mutsuz olmalı.

Oya Baydar’ı hiç anmadım, dikkat ettiyseniz.

Murat Belge ve Ömer Laçiner hakkında söylediklerim, Oya Baydar ve Jurassic Park sakinleri için de geçerlidir.

Beter olsunlar!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi