Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Hırsıza yazılmış bir mektup

Hırsıza yazılmış bir mektup

Solunum yetmezliğinden vefat eden Aliye Tüzemen Adlı kadının evinde hırsıza yazılmış bir not çıkmış. Yaşlı kadın belli ki yaşamının büyükçe bir kısmını korku ve yalnızlık içinde geçirmiş. Hırsızın bir gün evine girip canına ya da malına zarar verebileceğini düşünüp bir mektup yazmış. Yaşlı kadının hırsıza yazdığı mektup şöyle:

“Bak evladım, yaşım 84. Ne takım var ne tutkum. Evimi karıştırma, şuraya koyuyorum şu parayı. İstersen al, helal olsun. Almazsan Allah razı olsun. Vakit kaybetme oğlum, güle güle. Evladım kapıyı açık bırakma lütfen kapat. Ben varken de gel buyur. Beraber arayalım ama sonunda sen mahcup olursun…”

Bu notu okuduğumda yaşlı kadının yaşadığı korku ve endişeyi bütün yoğunluğu ile hissettim. Fiziki anlamda güç kaybına neden olan yaşlılık kişinin olaylara bakışını değiştiriyor. Gençlik döneminde önüne çıkan bütün engelleri aşabileceğine inanan insan, yaşlandığında kendini yetersiz ve çaresiz görmeye başlıyor. Yaşlılıkta ortaya çıkan güç kaybı ve yoksunluk kişide sadece yalnızlaşma değil çaresizliğe de neden oluyor.

Büyüklerimiz kişisel olgunluğun erdem ve faziletler ekseninde gelişebileceğine inanır ve bu doğrultuda yaşamaya çalışırlardı. Nitekim İzmirli yaşlı kadının güvenliğini tehdit eden bir hırsıza yazdığı mektup bunun apaçık bir göstergesi. O kapısına güvenlik kamarası taktırmıyor, çelikten zırlar yaptırmıyor. Hırsızı adam yerine koyuyor, onun fıtratındaki insanlık çekirdeğini harekete geçirmeye çalışıyor. Fıtratına yabancılaşan günümüz nesilleri ile büyük ebeveynlerimiz arasındaki en büyük fark da bu olsa gerek.

 

O ZAMANIN SAKİNLERİ

Geleneksel kültürün şemsiyesi altında doğup büyüyen büyüklerimiz kapının anahtarını komşuya bırakır, akraba ziyaretlerine giderlerdi. Büyük anneler torbalarında çocuklar için biriktirdikleri çerezleri itina ile saklarlardı. Yoksul komşuların kapıları çalınır ve pişen yemeklerden ikram edilirdi. Büyükannem anlatırdı, komşulardan biri Almanya’ya gitmiş ve bir daha geri dönmemiş. İki çocuğu ile yalnız kalan kadına mahalleli kol kanat germiş ve hiçbir yoksunluk hissettirmemişler. Hatta mahallenin gençleri babadan mahrum kalan iki genç kıza ağabeylik yapmışlar. Bugün bütün bu yaşanmışlıklar masal kahramanlarının hayatlarından alınmış birer kesit gibi görülüyor. Mahallemizin gençleri, bırakın komşunun kızına ağabeylik yapmayı, çocuklarımız ve evlerimiz için tehdit oluşturuyorlar. Ahlak ve maneviyattan uzaklaşan fertler aklımızın almadığı zihnimizin kavrayamadı vahşetlere imza atıyorlar.

Korkuyoruz, kapılarımıza taktığımız güvenlik kameralarının, alarmların ve güvenliğimizi sağlayabilmek için ürettiğimiz araçların hiç biri işe yaramıyor. İnsan bir kere niyetini bozmaya dursun bütün duvarları aşıyor, güvenliğimizi tehdit etmeye başlıyor. Fütursuz bir haydut gibi önüne geleni yıkıp geçiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi