Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Laiklik inanç grupları için geçmişte güvence olmadı

Laiklik inanç grupları için geçmişte güvence olmadı

MECLİS Başkanı Kahraman’ın başlattığı yeni anayasada laiklik olmamalı tartışmasına son noktayı Cumhurbaşkanı Erdoğan koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Laiklik, devletin tüm inançlara eşit mesafede olması; tüm inançların devletin güvencesi altında olmasıdır. İslam’a özel vurgu yapılması gereksiz” sözleri ile bu konudaki düşüncesini açıkladı. Aslında uzun yıllar boyu inanan insanlara karşı bir baskı ve zulüm aracı olarak kullanılan laiklik ilkesine yöneltilen eleştirilere karşı belli çevreler ısrarlı bir şekilde din ile devletin birbirinden ayrılması olarak tarif ederlerdi. Ama uygulama sürekli olarak inançlı insanların aleyhine gelişirdi. Bunun sonucu olarak inancı gereği başını örten kızlarımızın okuma imkânı ellerinden alındı, devlet kapısı başı örtülü olanlara kapatıldı. Tüm bunlar laiklik adına yapıldı. Dünkü yazımda da kısaca temas ettiğim gibi laiklik İslam dışı tüm inançlara ve inançsızlara özgürlük alanını genişletirken inancını günlük hayatına yansıtmak isteyenlerin aleyhine kullanıldı, inançlı insanların böyle bir hakkı olmadı. Oldu diyenler ya bilerek yalan söylüyor ya da takiye yapıyorlar.

Devletin inanç grupları için güvence olması, her inanç mensubunun inancını yaşamasını sağlaması için ille de anayasasında laiklik ilkesinin yer alması gerekmez diye düşünüyorum. Çünkü bunu temin devletin asli görevlerinden birisidir. Böyle olunca uygulayıcıların tavrı önemli oluyor. Geçmişimizde, özellikle Osmanlı İmparatorluğunda farklı inanç grupları hep güvence altında olmuş, her inanç mensubu inancını yaşamakta bir engelle karşılaşmamıştır. Ne zaman Batılılaşma hastalığı insanımızı sardı ondan sonra özenti sonucu laiklik kavramı anayasamıza girdi. Laiklik anayasada yerini aldı ama aldığımız ülkelerde bile akla gelmeyen uygulamalara yol açtı. İnancını inandığı gibi yaşamak isteyenler hedef haline getirildi, toplumdan dışlandılar. Bu noktada hayatım boyunca unutamayacağım, televizyon ekranı karşısında gözyaşı döktüğüm bir olayı aktarmak istiyorum. Bursa Uludağ Üniversitesi’nde diploma töreni vardı. Okulunu birinci olarak bitiren öğrenci ismi okunca sahneye geldi. Başı örtülüydü. İnancı gereği başını örtmüş olması o kızımızın diplomasını orada almasına engel oldu. Bu zulmü laiklik adına yapıyorlardı. O zaman laiklik Sayın Cumhurbaşkanı’nın söylediği gibi ülkemizde, ”İnanç grupları için güvence” olmadı. Güvence olmuş olsaydı yıllar yılı laiklik zulüm için vasıta olur muydu? Bu bakımdan laikliğin yarın iktidarda bir değişikliğin meydana gelmesi sonucu bir takım kesimler tarafından din düşmanlığının gerekçesi olmaması için yapılacak yeni anayasada en azından net bir tarifinin yapılması doğru olmaz mı?

Bir kısım çevreler eğer laikliğin tarifinin yapılmasına da karşı çıkıyorlarsa isteklerinin inanç özgürlüğü değil, kendileri gibi inanmayanlar üzerinde baskı unsuru olarak kullanma imkânını kaybetmemek için karşı çıkıyorlardır. Bunun aksi söz konusu ise olayın makul bir izahının yapılması gerekir..

Sistemlerin kişisel kanaatlere göre uygulanmasını engelleyecek düzenlemeye ihtiyaç var. Bunun yolu da yeni sivil bir anayasadan geçiyor. Temel ölçü adalet olmaz ise kişisel yargıların hâkim olduğu yönetimlerde ister istemez belli noktalarda bulunan asker-sivil bürokratlar kendi anlayışlarını hak ve özgürlüklerin ölçüsü olarak kabul ediyor, o zaman da sempati ve antipatiler hâkim oluyor. Bunun adı ne hukuk devleti, ne de adalet olur. Keyfi yönetim olarak ortaya çıkar. Keyfi yönetim aslında gücü elinde bulunduranların isteğinin olması anlamın geliyor. Bu bakımdan laiklik olmalı mı olmamalı mı tartışmalarından çok sadece bugüne bakarak değil geleceği de kucaklayan, adaleti esas alan yeni bir anayasaya ihtiyaç vardır. Bu yapılabiliyorsa yapılmalı, yapılamıyorsa söylenen sözlerin fazla bir anlamı olmayacak, sadece toplum bir süre daha esasla değil, detayla meşgul edilmiş olacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi