Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Kobani’den Ankara’ya!..

Kobani’den Ankara’ya!..

AÇIKLANAN yeni Bakanlar Kurulu listesinde çok fazla sürpriz olmamakla birlikte Sağlık Bakanı olarak Recep Akdağ’ın isminin olmasına sevindim. Aslında Akdağ ile hiçbir yakın ilişkimiz olmadı ama nedense bakanlık görevinden alınmasına üzülmüştüm. Yeni kabine hayırlı olsun.

Herkesin yeni Bakanlar Kurulu üzerine konuştuğu ve yorum yaptığı bir noktada benim başlığı “Kobani’den Ankara’ya” şeklinde tespit etmemin sebebi dost ve stratejik müttefik olarak nitelendirilen ABD’nin IŞİD’le mücadele adı altında PKK’nın Suriye kolu PYD (YPG) ile Türkiye’yi aynı safta buluşturma gayreti içinde olduğu gibi bir duyguya kapılmış olmamdır. Çünkü Türkiye’nin her fırsatta PYD’nin PKK’nın Suriye kolu olduğu, dolayısıyla ikisinin de terör örgütü olduğu vurgusuna rağmen Suriye’de ABD’nin kara gücü olarak başından beri PYD’yi kullanması, bu örgüte başta silah olmak üzere her türlü desteği vermesi, bunun da ötesinde gelecekte ortaya çıkması planlanan Suriye’de PYD’nin belirleyici konumda olmasını sağlayacak adımları atması karşısında Türkiye’nin yeni bir strateji belirleyememiş olması düşündürücüdür.

Bu noktada ABD Merkez Kuvvetler Komutanı General Joseph Votel’in Kobani’ye yaptığı ve burada PYD yöneticileri ile yaptığı görüşlerin ardından Pazartesi günü Ankara’ya gelmesinin ne anlama geldiği üzerinde durmak istiyorum. Medyaya sızan/sızdırılan bilgilere göre ABD’li generalin Kobani ve Ankara ziyaretinin sebebi IŞİD’e karşı Rakka’ya yönelik bir harekâtın hazırlıklarını görüşmek. IŞİD’e karşı ABD ve koalisyon güçleri ile birlikte hareket eden, bunun için İncirlik üssünü açan Ankara’dan ABD’li generalin ne isteyebileceği üzerinde düşünmek gerekiyor. Herhalde, “IŞİD’e karşı PYD ile ortaklaşa başlatacağımız harekâtta Türkiye’de bizimle birlikte olsun” diyecek değildir. Çünkü böyle bir teklif ısrarlı bir şekilde PKK ile arasında hiçbir fark olmadığını tekrarlayan Türkiye’nin söz konusu terör örgütü ile yan yana gelmesi demek olur ki, şimdiye kadar yapılan açıklamalara ters bir görüntü ve uygulamayı gündeme getirir. Kaldı ki, Kobani’ye üst düzey ABD’li bir askeri yetkilinin bu ilk ziyareti değildir. Daha 15 gün önce bir başka general Kobani’ye gelmiş, hatta plaket takdim edilmişti. Öyle anlaşılıyor ki, 15 gün önceki ziyaretten sonra Ankara’ya gelinmiş ise Türkiye’nin konuşacak bir sözü olmamalı. Çünkü artık kesin olarak ortaya çıktı ki, ABD Suriye’nin Kuzeyinde özerk bir bölge oluşturmanın peşindedir. Öyle anlaşılıyor ki, 15 gün önceki Kobani ziyareti ile ABD Merkez Kuvvetleri Komutanı General Votel’in ziyaretinin ön hazırlığı oluşturulmuş. Elbette, Kobani’de PYD yetkilileri ile sadece IŞİD’e yönelik Rakka harekâtında birlikte hareket etme çağrısında bulunulmuş olamaz. Buna karşılık gelecekteki Suriye’de terör örgütüne bazı vaatlerde bulunulmuştur. Şimdilik bilmiyoruz ama bu vaatlerin arasında Kuzey Irak’taki oluşuma benzer Suriye’nin kuzeyinde de benzer bir oluşumun sözü verilmiş olabilir. Eğer Kobani’de PYD’ye böyle bir söz verildikten sonra Ankara’ya gelinmiş ise başımız daha çok ağrıyacak demektir. Bu noktada ABD’li generalin Kobani’nin ardından Ankara’ya geldiği günlerde Washington Post gazetesinde David Ignatius imzasıyla çıkan bir makaleden kısa alıntı yapmak istiyorum. İgnatius’un ABD’li General Votel’e Kobani gezisinde eşlik eden gazetecilerden biri olduğunu hatırlatmakta yarar var. İgnatius şu değerlendirmeyi yapıyor:

“ABD, Rakka’yı IŞİD’den kurtarmak için Sünni bir güç oluşturmak yerine ‘elindeki ordu’ YPG’ye odaklanacaktır.

***

Pratik gerçeklik şu ki, şu an Sünnilerin değil sadece Kürtlerin gücü var. Votel’in işi ise IŞİD’i gerileterek karadaki askeri hedeflere ulaşmak.”

Suriye’de muhalif Sünnilere destek vermeyen, buna karşılık PYD’yi sürekli olarak silahlandıranın ABD olduğu düşünüldüğünde belli ki Suriye söz konusu olduğunda başta Türkiye olmak üzere PYD’ye mecbur ve mahkûm görüntüsü oluşturulmak isteniyor. Böyle bir yaklaşım ister istemez ABD’nin Türkiye’yi PYD terör örgütü ile aynı safta buluşturma çabası olarak nitelendirilebilir. Özellikle Kuzey Irak’ta geçmişte yaşananlar hatırlandığında benzer bir oldubitti ile karşı karşıya gelebileceğimizi unutmamak gerekiyor. Çünkü Türkiye uzun yıllar Kuzey Irak’ta yeni bir oluşuma karşı olduğunu açıkladı ama sonunda orada özerk bir yönetim bizzat ABD eliyle gerçekleştirildi, Türkiye’ye de bu durumu kabullenmek kaldı.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi