Alper Tuna

Alper Tuna

Bir Dua, Bir Çağrı, Bir Sevinç

Bir Dua, Bir Çağrı, Bir Sevinç

Rabbimiz, Sen’den gelecek zerre kadar hayra muhtacız. Sen’den gelecek zerre kadar şerden korkarız. Affını ve mağfiretini yağdırdığın bu mübarek ayda; affına talibiz, mağfiretine talibiz, sevgine talibiz. Azabından korkar, rahmetine sığınırız. Gazabından korkar, merhametine sığınırız. Gidecek yerimiz yoktur göstermezsen. Kalacak yerimiz yoktur müsaade etmezsen.

Ey küçücük hayırlı amelleri katında dağlar gibi büyüten! Ey kabahatlerimizi o küçücük hayırlı ameller vesilesiyle setreyleyen Rabbimiz! Hakkıyla eda edemediğimiz bir ayda, bir günde, bir zaman diliminde kırık dökük amellerimizle kapına geldik. Suçumuzun farkındayız, mahcubuz! Hiç olmazsa mahcubiyetimizi kabul eyle! Acziyetimiz sana karşıdır. Yüzümüzün yerde olmasına bir değer bahşet! Yalnız Sana eğilen başları başkasına eğdirme! Sana eğilen bir başın tek efkarı rızana kavuşmak olsun! 

Bize hayır çarşısı gibi açtığın bu mübarek ayda, nasibimizi yerleştirdiğin bu sergide razı olacağın amelleri almaya talibiz. Kimlerin bu arzuyla dolup taştığını, kimlerin sadece diliyle istediğini, neyin kalplere inip inmediğini elbette ki bilen sadece Sen’sin. Bize bahşettiğin bu ramazan ikliminde dua ile başlamak, Sen’in merhametini celp eden bir davranış olabilir mi? Olabilir ümidiyle onu deniyoruz.

Rabbimiz; cesaretimiz, cehaletimizden olsa gerektir yoksa bu denli rahat oluşumuzu açıklayabilecek bir cümle bulamıyoruz! Gözümüzün önünde seyreden açlık, savaş, katliam ve sınırsız acılara üzülerek itiraf ediyoruz ki, sosyal medya hesaplarından duyarlılık çağrısı yapmaktan öte yaptığımız ciddi bir iş yok! ‘Ne yapabiliriz ki?’ diyebilen insanlarımız hala var ve bunu küçümsemiyor bilakis önemsiyoruz. Biliyoruz ki, her kim bunu ciddi bir soru olarak algılarsa yapılacak işlere geçme imkanını düşünebilir ya da konuşabiliriz. Önce tüm bunları ‘Yüreğimizin ortasına bağdaş kurup oturmuş bir dert olarak kabul etmiş miyiz, etmemiş miyiz?’ ona bakmaya çalışacağız. Ey Rabbimiz, bizlere doğru soruları sormayı nasip eyle!   Bu dert ile efkarlanıp ‘Biz ne yapıyoruz? Ben neler yapabilirim?’ sorularının müthiş zorlamasıyla sağa sola koşuşturan biri miyiz, değil miyiz? Bu yazıyı yazan da, okuyan da kendisini kayırmadan kendisine cevap versin! Samimiyetle verilen cevaplarımızdan sonra, iki meselenin önümüze açıldığını rahatlıkla görebiliriz. Dert edinmeyenler ya da başka dertleri olanlar; ya bu derdi içlerine sokmayı hedefleyecekler, ya da başka dertlerin tahakkümüne razı olup eski hallerinde ufak bir değişim dahi olmadan yaşayıp gideceklerdir. Dert edinenler ise,-söylediğimiz gibi kayırmadan-bu derdin o müthiş itici kuvvetiyle neler yapıp neler yapmadıklarına acilen bir göz atacaklar, eksiklerini fark edecekler, yetersizliklerini yeterli kılmaya çabalayacaklar, korkularını sükunete çevirecek o iman atmosferini oluşturabilecek bir anlayışa, bir Amel-i Salih’e ulaşmayı şiar edineceklerdir.
Bunları dert edinmeyenlerin dertlerden azade olacağını fısıldayan vesvesecilere kanmak, yanılacağımız en temel husustur. Çünkü bu vesvesenin doğruluk payı neredeyse hiç yoktur.Garip ama mantıklı gibi görünen bu basit yanılgıya neredeyse kanmayan yoktur!

Bu basit sorularla yapmamız gerekenleri birbirimize hatırlatarak, birbirimize bir anlamda yalnız olmadığımızı ifadeye çalışarak, Sana yönelip Sana sığınarak, açtığımız bir hayr sayfasına bunları not düşmüş oluyoruz. Biliyoruz ki Sen; bizleri duyuyor, görüyor, bize icabet ediyorsun.

Her birimize şah damarımızdan yakın olan Rabbimiz! Yarattığın yeryüzünde Sen’in misafirleriniz. Misafirlerine ikramı seven Rabbimiz! Senden anlayış, basiret, feraset, faydalı ilim, temiz rızık, af, mağfiret istiyoruz. Bizden yüz çevirme! Ey kabahatlerini itiraf edenlere şefkat eden Rabbimiz, bizi kapından kovma!

Rabbimiz biz, yeryüzünün herhangi bir yerinde bu cümleler eşliğinde düşe kalka yürümeye çalışıyoruz. Bir sevincimiz var! Bunları fark edenler olarak, bizlere fark ettirmen vesilesiyle bizi kâle aldığını düşünüyoruz. Yanılıyorsak bizi düzelt! İsabet etmişsek bu bahtiyarlık bize yeter! Elhamdulillahi Rabbil Alemin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Alper Tuna Arşivi