Haşmet Babaoğlu

Haşmet Babaoğlu

Esas gürültü...

Esas gürültü...

Bir gürültü problemimiz var, kesin.
Gürültülü bir hayat yaşadığımız da, açık.
Hemen hepimizin ara ara "bir parça sessizlik" diye yalvar yakar olmamız boşuna değil.
Fakat gürültü ne? Neye gürültü diyoruz?
Orada işler yine karışıyor.
Çünkü biliyoruz da kimselere itiraf edemiyoruz; bazen o şizoid sessizlikler; o içten pazarlıklı suskunluklar kulaklarımızı fena tırmalıyor.

***
Bütün dünya Hitler'den nefret ediyor ya...
Hele 1940'lar, 50'ler, 60'larda etkisinin çok sıcak olduğu yılları düşünün.
O tarihlerde Hitler'in konuşmaları sürekli fiziksel analizlere konu edilmiş. Ses dalgalarının sinir bozuculuğu ve hegemonik karakteri üzerine bir yığın tez üretilmiş.
Wagner'in debdebeli müziği ile Hitler'in hitabeti arasında malum bağlantılar da ihmal edilmemiş tabii.
Konu Hitler olunca iddiaları sıralamak kolay!
Gel zaman, git zaman...
Amerikalılar zaten bildiklerini bilimsel araştırmalarla yeni baştan öğrenmezlerse, rahat edemezler ya...
Önce zoologlar "yahu hayvanlar yüksek perdeden seslerle dostluk ve uysallık alanına geçiş yapıyorlar, onlar arasında esas problem tiz sesli iletişimde" demişler.
Sonra insanlar arasında yüksek sesli konuşanların güvenilir, "pıs pıs" konuşanların sinsi tip olarak algılandığını ortaya koyan grup çalışmaları yapılmış.
Ve başa dönülmüş.
Oysa bütün bunlara ne gerek var, değil mi?
Biliyoruz...
Nasıl sessizliği "dinlemek"ten ayıramazsak, gürültüyü de "anlam" denilen kritik formdan soyutlayarak anlayamayız.
Bir senfoni orkestrasını düşünün, klasik müzikle ilişkisi olmayan biri için nasıl bir "gürültü"dür çıkardığı ses!
***
Yine de gürültü var.
Hele şehirlerde...
Dümdüz gürültü...
İnsanın üzerine üzerine gelen bir ses yığını...
Çünkü o yığın yüzünden sesleri, imaları, işaretleri, anlamları ayırt edemez oluyoruz.
O kadar ki, bu gürültü içinde varoluşumuz "uyuşuyor"; bir büyük makinenin parçası haline geliyor sanki.
Uzun konu...
Ben yine de esas zihnimizin içindeki gürültüye daha çok dikkat çekmek isterim.
Genç kuşakların bir kitabın tek bir sayfasını bile baştan sona okumaya odaklanmasını önleyen şeyin içlerindeki bağırış çağırış olduğunu daha ne kadar görmezden geleceğiz?
Herkesin bir ağızdan konuştuğu ama kimsenin birbirini dinlemediği sohbetlerin aslında gürültüden başka bir şey olmadığını niye anlamak istemiyoruz?
(Haftaya cumartesi devam ederiz.)

***

AYNA
Yolda laf atmak değil, adım atmak lazım. Yoldaysan ve yürümüyorsan lafın manası mı var? ŞİRAZLI SADİ

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Haşmet Babaoğlu Arşivi