Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

Bahoz Erdal ve Kırcaali’den gelen yiğit

Bahoz Erdal ve Kırcaali’den gelen yiğit

Paralele bağlamış troller “bu kaçıncı?” diye laf gezdiriyor internet ortamında... Bir yönüyle haklılar. Bahoz Erdal daha önce de bir-iki kez ölmüş ya da öldürülmüştü. 

En son Uludere’de (PKK yanlılarının ifadesiyle Roboski’de)  öldürülmüştü.

Daha doğrusu, “öldürüldüğü” öne sürülmüştü.

Öldürülenler arasında Bahoz çıkmadı.

Çünkü girişimin (bir diğer ifadeyle katliamın), Bahoz’un liderliğindeki “terör gruplarına” değil, kaçakçılık yaparak geçinen köylülere yönelik olduğu anlaşılmıştı. Yanlış istihbarat...

Bu “yanlış istihbarat”ın hesabını kim verecek?

Şu sırada TSK’da “paralel unsurlara” yönelik ciddi bir operasyon yürütülüyor. Dileriz, birçok istihbarat cinayetiyle birlikte, Roboski gerçekleri de ortaya çıkar...

Soru şu:

Daha önce de birkaç kez öldürülen Bahoz, bu kez gerçekten öldürüldü mü?

Bilmiyorum.

Bunun sağlamasını Ayşe Hür hemşiremize yaptıralım. Bahoz’un (varsa) sosyal medya hesabına “Nasılsınız?” diye bir mesaj atabilir, bilgiyi “yerinden” teyit edebilir. Hasan Cemal de olabilir. Birlikte çekilmiş boy boy fotoğraflar var. Bir dönem aralarından su sızmıyordu.

Bildiğim şu:

Bahoz’un öldürülmesi ya da ayıklanması, “içeri”den bazı arkadaşları derin kederlere gark etmiş durumda... Sağlam ve sahih bilgi gelmeden, habere inanmak istemiyorlar. Temkinle yaklaşıyorlar. Haberlerinde de, yine temkinli (ve zımni isyan/memnuniyetsizlik barındıran) bir dil kullanıyorlar.

Cumhuriyet, “iddiası” sözcüğünü kullanıyor mesela: “Bahoz öldürüldü iddiası...”

Hürriyet’in internet sitesi de aynı ifadeyi kullanıyor: “Bahoz öldürüldü iddiası...”

İki gün geçti, hâlâ “iddiası” sözcüğü üzerinde tepinip duruyorlar.

Diyebilirsiniz ki, “Kesin bilgi almadan Bahoz’un öldürüldüğünü yazamazlar. Bu tür durumlarda temkinli ve ihtiyatlı bir dil kullanmak gerekiyor. Mesleğin icaplarındandır...”

Haklısınız da... Ben de diyorum ki, birçok haberden esirgedikleri “temkinli ve ihtiyatlı dil”, Bahoz söz konusu olunca mı akıllarına geliyor? Bugüne kadar kaç cana mal oldular, kaç insanın hayatını karartılar? Niye bu dili Hrant Dink için, Orhan Pamuk için, Ahmet Kaya için kullanmadılar?

Bahoz Erdal defterini kapattıktan sonra, gelelim “Kırcaali’den gelen yiğit”e...

Bu “yiğit”in ismi Ertuğrul Özkök...

Niye “Beyaz Türk’müş gibi” yapıyor, niye Osmanlı aristokratlarının sülbünden gelmiş gibi davranıyor, niye tek başına bu ülkeyi sevme hakkını elinde bulunduruyor bilmiyorum ama kendisi Kırcaali kökenlidir, bir “göçmen”dir.

Bu ülke, dün gelenlere kucak açtı; “Balkan Savaşı” mağlubiyetinin yarattığı acımasız göç dalgasında savrulan milyonlarca insana “yurt” oldu.

İyi ki de böyle oldu!

Bugün gelenlere de kucak açmak istiyor.

Fakat Ertuğrul Özkök ve “benzerlerini” ikna edemiyor.

İlginçtir, ülkemize sığınmış göçmenlere/muhacirlere yönelik iyileştirme girişimlerine, en çok, dünün muhacirleri/mübadilleri karşı çıkıyor.

Faşizanca tepkiler veriyorlar.

Suriyelilerle birlikte dokumuzun, kardeşliğimizin, ahlakımızın, birliğimizin, iktisadımızın bozulacağını öne sürüyorlar ve en büyük desteği de, yeni yerleşimcileri “terör politikalarıyla püskürteceklerini” söyleyen Duran Kalkan’dan alıyorlar.

Bu tartışmalar sürerken, bir terbiyesiz vicdansız şahsiyet de kalkmış, “Hani siz Ensar’dınız?” diye dalgasını geçiyor.

Hem (Kırcaali’li refikinle birlikte) mütemadiyen göçmenlere karşı olduğunu yazıp kamuoyu oluşturacaksın, hem de kamuoyu tepkisini kırmak için “Nitelikli kişileri vatandaşlığa alacağız” diye politik cevaplar veren devletluyu Ensar’la köşeye sıkıştıracaksın! 

Önce “Ensar” diyenlerin tırnağı ol, sonra mavra yap!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi