Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Diplomalı cahiller

Diplomalı cahiller

Geçtiğimiz hafta bir iş ortamında iki kişinin konuşmalarına şahit oldum. Otuzlu yaşlarda bir bayan, kendisiyle aynı dünya görüşüne sahip olan kişiye dönmüş şunları söylüyordu: “Geçenlerde google’ye yazdım çıktı, meğer içki haram değilmiş, oruç sonradan ortaya çıkmış…” Genç bayan, edindiği üniversite tahsiline bulunduğu konuma yaslanmış, telkinlerini hararetle sürdürüyordu. Etrafında kendisini onaylayan iki kişi vardı diğerleri ise şaşkın bir vaziyette birbirlerine bakıyor ve sessiz kalıyorlardı. Çatışmaya zemin hazırlayacak ortamlarda durmayı tercih etmem fakat inancıma yapılan bu saldırı beni fazlasıyla rahatsız etmişti, genç bayana yaklaştım ve “bizler Allah bir şeyi emrettiğinde inandık der ve tereddütsüz teslim oluruz. Ama senin inanmama özgürlüğün var, istersen bu özgürlüğünü kullanabilirsin fakat inandığımız değerler hakkında ahkâm kesemezsin. İçki haramdır, oruç ise farzdır…”dedim. Genç bayan bu kez olayı başka bir yöne çevirdi ve okuduğu okullardan, katıldığı seminerlerden, bilgi ve birikimden dem vurmaya başladı.

Toplumumuzda okumuş, üniversite tahsili edinmiş kişilerin hata yapamayacağına dair bir anlayış var. Oysa mesleki bilgiler edinmek, işe yarayacak ya da yaramayacak malumatlara sahip olmak kişiye ekonomik imkânlar sağlayabilir fakat onu cehaletten kurtarmaz. Kişi her şeyi bildiğini zanneder fakat varoluş mahiyetinden haberdar değildir.

Okuma yazma bilmeyen kitaplarla iletişim kuramayan kişiler çağın cahilleri olarak görülüyor. Oysa cehalet kişinin ontolojik mahiyetini kavrayamaması, kendini ve bulunduğu konumu bilmemesi ya da inkâr etmesidir. Olaya bu yönden bakacak olursak etrafımızda kendilerini aydın zanneden onlarca cahilin yer aldığını görebiliriz. Fakat toplumun zihnine kazınmış olan önyargıları kolay kolay yıkamıyoruz.

Yaşadığımız çağın getirdiği avantajlar ve dezavantajlar insanların fıtratını bozuyor. Böyle zamanlarda ümmi kalabilmek belki de bizi kurtaracak olan tek şeydir. Zihni doldurulmamış, doğal halini korumuş manasına gelen ümmi kavramı içimizdeki özün diğer adıdır. Bilindiği üzere Hz. Peygamber ümmiydi, okuma yazma bilmeyen biriydi. Fakat ahlaki ve karakteri itibariyle fıtratına uygun davranmış ve çevresinde güvenilir lakabı ile anılır olmuştu. Bir insanın güvenilir olması ve bu sıfatla tanınması onun dünya üzerinde edinebileceği en kıymetli servetidir…

Ümmi olmak çağın kirlerine bulaşmamaktır.

Muktedirlerin baskılarına rağmen hakkı savunmak, adaletten yana tavır almaktır.

İnsanlığın güneşi olmaktır.

Ümmi olmak, temiz ve duru bir hayat yaşamaktır.

Ana rahmindeki hal üzere kalabilmek ve bu hal üzere de ölmektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Fatma Tuncer Arşivi