D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Türkiye kimin?

Türkiye kimin?

1950’lerde yayınlanmaya başlanan bir gazetenin başlık altında yer alan “Türkiye Türklerindir” ibaresi zaman zaman hararetli tartışmalara yol açıyor. Gazeteyi yayınlayanların bu ibareyi hangi kasıtla koydukları hakkında bir bilgimiz yok.  Buna karşı teklif edilen şiar ise “Türkiye Türkiyelilerindir” şeklinde. Birazcık olsun iştikak (etimoloji) bilgisi olanlar bu iki ibarenin aynı anlama geldiğini anlamakta zorlanmazlar.

Türkiye, “Türklerin ülkesi” demektir. 

Bu ülkeye “Türkiye” adını Türkler vermedi. 9 asır önce Anadolu’yu fethe gelen Selçuklular bu coğrafyaya Diyar-ı Rum demeye devam ettiler. Bu “Roma ülkesi” demektir. Anadolu’da Selçuklu kültürünün en mühim siması Mevlâna Celaleddin bu sebeple “Rumî” nisbesiyle anıldı.  Dokuz asır önce bu ülkeyi geçip Kudüs’e ulaşmak isteyen Haçlı orduları karşılarında Türkleri gördüler. Çok az bir kısmı bu ülkeyi geçerek Kudüs’e ulaşabildi, büyük bir çoğunluğu ise kılıç artığı olarak bu topraklara karıştı. Onlar bu ülkenin Roma ülkesi olmadığını hayatlarını ortaya koyarak gördüler ve doğru adı verdiler.  Biyolojik bir kavram olan etni/ırk ile kültürel-siyasi bir kavram olan kavim/milletin doğru anlaşılamamasının, birbirine karıştırılmasının bu kafa karışıklığına yol açtığı görülebiliyor.  İsim üzerinden gidelim. Bazı ülkeler var ki, kavim/millet adıyla anılıyor: Almanya, Rusya, Arabistan gibi. 

Soruyu şöyle soralım: “Almanya Almanların mı, Almanyalıların mı?”  “Almanya Almanyalılarındır” denildiğinde, bu ülkede epey zamandır yaşayan ve artık Alman nüfusuna geçmiş olan Türklerin farklı bir statüye sahip olacağı mı sanılıyor?

Değil onlar, çok daha eski zamanlardan beri Almanya’da yerleşik olan, güçleri tartışılmaz Yahudiler için bile böyle bir şey sözkonusu olmuyor. Geniş topraklara sahip Rusya Federasyonu içinde Tataristan gibi, Başkurdistan gibi özerk Türkî cumhuriyetler bulunmasına rağmen, Rus kültürünün ve siyasi yapısının hakimiyeti gözleniyor. 

Gelelim Arabistan’a... Arabistan ahalisinin tamamı Arap mı? Nüfus yapısına bakılırsa, yüzde 97’si Müslüman olan bu ülkede gayri müslimler dışında Arap olmayanların da bulunması şaşırtıcı değil. Bunu bir tarafa bırakalım. Arabistan’ın önemli bir bölümünü kontrol altında tutan Suudi hanedanı, kendi ülkesini “Suudi Arabistan” olarak adlandırıyor. Yani bu “Suudi Arabistan Suudilerindir” demek gibi bir şey.  Hadi coğrafyaya göre adlandıran ülkelere bakalım. İran, Suriye, Mısır, Libya... Suriye devleti kendini “Suriye Arap Cumhuriyeti” olarak adlandırıyor. Suriye nüfusunun yüzde kaçı Arap’tır? Mısır’da büyük çoğunluğun Arap olması yanında hatırı sayılır bir Hıristiyan Kıptî nüfus var. Fakat bu devletin adı Mısır Arap Cumhuriyeti.

Libya devletinin adı da keza Libya Arap Cumhuriyeti... “Suriye, Mısır, Libya kimin?” diye sormayı abes addediyorum!  Bu yazıda İran’a da bir kaç satır ayırmak icap ediyor. 1970’li yıllarda İran (İslâm) İnkılabının uyandırdığı tesirle İran anayasasına atıflar yaygındı. Bu anayasada Farsça’ya, Fars kültürüne ve Şiiliğe yapılan atıflar ise, görmezden geliniyordu.  Gelelim Araplığa… Üç çeşit Arap’tan bahsediliyor: Arab-ı âbide: Nesli tükenmiş Arap kavimleri (Ad, Semud vb.). Arab-ı âribe: Saf, katışıksız Araplar ve Arab-ı müsta’ribe: Aslen Arap olmayıp Araplaşmış olanlar. Büyük çoğunluğun bu üçüncü gruptan olduğu kanaatinin yaygın olduğunu belirtelim.  Fotoğrafa arabından (negatifinden) bakmayalım, pozitif olanı söyleyelim. Bu topraklar 9 asırdır, kültürel ve siyasi olarak Türk ülkesidir.  Türkler hiç bir etnik grubu Türk olmaya zorlamamışlardır, Selçuklular devrinde olduğu gibi Osmanlı döneminde de bu ülkede farklı dinlerden, ırklardan ve dillerden insanlar barış içinde varolmuşlardır. Bu durum Türkiye’de hakim kültürün varlığını etkilememiştir. 1920’li yıllarda yüzde yirmiye yakın Rum ve Ermeni nüfus mevcutken de durum farklı değildi. 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
D.Mehmet Doğan Arşivi