Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Amerika gerçekte neyi oynuyor?

Amerika gerçekte neyi oynuyor?

Ben “ABD Gülen’i iade edecek” diye yazdım.Bu, “Türk - Amerikan ilişkilerinin reel-politiği bunu gerektirir” çerçevesinde yapılan bir tahmindir. Yani bu coğrafyada Amerika “Türkiyesiz olmaz” diye düşünüyorsa - ki bu kaçınılmaz bir şeydir-  Türkiye’de başarısız bir darbe girişimi olmuşsa, bu girişimin arkasında aşağı yukarı net biçimde Fethullah Gülen’in yönlendirmesi gözüküyorsa, hatta Başbakan Yıldırım’ın ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’e telefonda “Bu 15 Temmuz’dan sonra delil istemeyi falan bırakın, ne delili, adam darbe yapmaya kalktı, insanları öldürdü, siz hala delil diyorsunuz” dediği gibi suçüstü böylesine netleşmişse, Amerika hala “Müttefik”se, “Stratejik ortak”sa, çok tartışılır hale gelmiş olmasına rağmen yine de zikredelim, “Dost”sa Gülen’i iade etmemesi olmaz.

Gülen iade edilmezse bu Türkiye’de “Dostluk” olarak görülmez vs.

Bütün bunları dikkate alarak dedim “Gülen iade edilecek” diye.

Ama gelişmeler “Bu kadar emin olma” diyor. Ve bu yaklaşımın altına hepsi de “Amerika’nın Türkiye’ye ilişkin başka hesapları”na dair maddeler sıralanıyor. O hesapların tamamı, belki de Amerika ile birlikte hareket eden daha geniş bir uluslararası koalisyonun ifadesi anlamında “Üst Akıl fesadı”nda buluşuyor.

Amerika’nın Türkiye’de gelişen “Hassasiyetler”i görmüyor olması düşünülemez.

Bunun ana eksenine Gülen’in iadesi girmiş olmasına rağmen “Hassasiyetler”in çok daha geniş bir “Güven sorunu” haline geldiğini okumamış da olamaz.

ABD’nin böyle bir problemin, bir “Askeri yetkili” olarak ABD Genelkurmay Başkanı Dunford ile görüşmenin yeterli olmayacağını düşünmemiş olması da acaip.

Peki vermezse neden vermez Amerika Gülen’i?

Türkiye’de adil yargılanamayacağı gerekçesiyle mi? Gülen’in ABD’nin çok işine yarayacağı, dolayısıyla onu feda etmeme saikiyle mi?

Amerika’nın dış ilişkilerindeki oportünizme bakıldığında bunların tamamı kolaylıkla ihmal edilebilir, unutulabilir, görmezden gelinebilir şeyler. Amerika, kullandıklarını ilk defa harcamış olmayacak ki Gülen’in şahsında.

Amerika Gülen’i vermezse, bu, Türkiye ve Tayyip Erdoğan’la ilgili çok daha kötü bir değerlendirme yapıyor olmasının ürünü olabilir.

“Kötü” üzerinde düşünmeliyiz?

Kötü? Nasıl? Ne kadar?

Mısır’da o kötülüğün yansıması Mursi’nin devrilmesi ve peşinden yüzlerce idam ve ömür boyu hapis gelmesi niteliğinde oldu.

Amerika orada darbenin arkasında yer aldı. Neden? Çünkü Mısır’da format bozulmuştu Amerika’ya göre.

Arap Baharı’nın gelişme seyrine baktı ve “Format bozuluyor” dedi Amerika. Ardından Sisi darbesi geldi, Suriye iç savaşı geldi.

Ve bir gün Amerika’da “rehin” mi tutulduğu, “misafir” mi edildiği bilinmeyen “Gülen büyüsü” ile hareket eden generallerin katıldığı 15 Temmuz darbesi geldi.

“Bütün bu olan bitende Sisi mi baş aktör Amerika mı, Gülen mi baş aktör, Amerika mı?” diye sormanın pek çok gerekçesi var.

“Suriye’de Amerika tam da neyi oynuyor?”un cevabı da Türkiye’ce bakıldığında “Dostça” okunmuyor.

Uluslararası sistemin ayağına bastığımız kesin. İster “Dünya 5’ten büyük” diyerek, ister “Niye birilerinin elinde nükleer silah var? BM’nin yapısı değişsin” diyerek üstelik, pek çok gücün ayağına bastığımız kesin.  

“Amerika nasıl bakıyor Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye?” diye sorduğumuzda iyi şeyler görmüyoruz. Gördüğümüz şey, abartılmış kaygılar değilse, -ki reel politik öyle bir doğru değerlendirmeyi gerektirir- Amerika başka bir oyun oynuyor.

Bence Amerika ile asıl bu büyük sorunu görüşmek lazım, bunun için de Genelkurmay Başkanı denk bir görüşme partneri değil.

Bir de, benzeri değerlendirmeyi “Rusya ile ilişkiler” için yapmak lazım. O ilişkiler, sadece “uçak düşürme krizi” ile duvara toslamadı, Suriye’de PYD’ye alan açma noktasında Rusya Amerika’dan farklı mı davrandı? Ve bizim “Dünya 5’ten büyük” söylemimiz Rusya’nın çok hoşuna mı gidiyor? AB’deki mızırdanmalar ne anlama geliyor?

Millet, meydanlarda vatan bekliyor.

Devlet Cumhurbaşkanının ifadesiyle “sıfır kilometre” yeniden yapılanıyor.

Dış politika en ağır boyutuyla yeniden tanzimi dayatıyor.

Bu süreçte istişareyi önceleyen “Devlet aklı” en diri basiret ölçüsünde devrede olmayı zaruri kılıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi